Hayallerimizi ve Yıllarımızı Kim Kirletti?

Nevzat ARSLAN

Enişte, Kayınpeder, Babalar- oğullar, Hırsızlık,

Dolandırıcılık, Kutular, Kullar, Nutuklar… 

Can sıkıcı, yorucu gündeme bakıyoruz, içimiz kararıyor.

Neler görüyoruz neler…

Enişte,

Kayınpeder,

Babalar- oğullar,

Hırsızlık,

Dolandırıcılık,

Kutular,

Kullar,

Nutuklar…

Kirlenmişlikten yeni yıla girerken umut aşılayamaz haldeyiz…

Bu yüzden yeni yıla girerken birazcık nostalji dedim.

Çünkü temizdi, saftı yaşamlarımız…

***

Çocukluğumuzda, geçen her yıl ile büyüdük diye sevinirdik.

Yaşamışlığımızda, geçen her an, bir adım daha yaşlandırmakta…

Yılbaşında siyah-beyaz televizyonlar önündeydik, başında şamdanlarla dansöz Nesrin Topkapı’yı bekledik.

Semiha Yankı ne güzel söylüyordu…

Hani bizim ilk Erovizyoncumuz, Türkiye birincisi, Avrupa sonuncusu, “fabrika kızımız.”

“Hasret tükenmez gibi, kavuşmak bir dakika.

Sevmek bir ömür sürer, sevişmek bir dakika.”

Özetidir işte bu hayatın.

**

Cincibir, Zafer, Sunalkokteyl marka gazozlar,

Bugün artık yok.

-Akşıyam simidi, simiiit!

-Dondurmam gaymak!

-Yazzıyo, yazssıyooo!

-Yoğuuurtçu! seslerini unuttuk.

Çocuklarımız internetteler artık.

Panda, manda, süper fresh demekteler...

**

Eskinin yıkıldığını görmek dedik de neler yıkılıp yok olmadı ki;

Yazlık sinemalar vardı, ailecek gidilir, çekirdekler çıtlatılırdı.

Sevdalıların çaktırmadan göz süzmeleri, kesişmeleri…

Ekrem Bora, Sadri Alışık, rahmetli Feri Cansel abla!

Figen Han abla sizin filmleriniz büyüttü ergenlerimizi.

Emel Sayın, Filiz Akın, Tarık Akan, Engin Çağlar filmleri, Barış Manço, Edip, Ersen, Cem ve Erkin Baba konserleri…

Onlarla özdeşleşmiş Kurtalan Ekspres, Dostlar, Dadaşlar,  Dervişan, Moğollar, Silahlıpoda, Selda ve de Kardaşlar…

Adını anamadıklarımız kırılmasın, bizleri bağışlasınlar!

**

Hırsızlık bilinmezdi ki, kapılar, pencereler ardına kadar açık.

Sokaklarda birbirinden eksiklerini tamamlamaya çalışan,

-Tuz, salça var mı?

Diye soran,

-Ayol bende yoğurt var vereyim.

Eli tabaklı, kaşıklı genç kızlar ve kadınlar.

Bizim köylük yerlerde hırsızlık dediğinde, Arap Ali’nin veya Hacı oğlunun bahçesinden kavun, karpuz, elma araklayan çocuklar demektir.

Büyükler de arada bir yeltenmezdi değil, bahanesi, işin özünde nefis köreltmekti.

**

Eskinin sevdaları da artık yok!

Flört, çıkma sözleri bilinmezdi bile.

Sevdik mi ölesiye, sonuna kadar…

Ya benim ol, ya kara toprağın!

Deyip de evlenmek farz olurdu.

Amaç bir yastıkta kocamak, doğacak çocuklar bile hayallerde yer alırdı. Şimdi dalga geçilen,

“Pembe panjurlu, bahçeli evimiz, koşuşturan çocuklarımız…” Öyle hayal değil de gerçeğin kendisiydi.

Pembe olmaz da açık mavi olurdu hani.

**

Yorgun adama gülen bir yüzle “hoş geldin” diyebilmek, kapıda, pencerede evin adamı saygılıca beklenirdi.

Saygının da ötesinde adeta bir ibadet edercesineydi.

Bugün ise, eve geldiğinde bazen kapı, duvar.

“Eşinle kavga etsen bile o yatağa küs girme” diyerek öğütlenirdi, genç kızlar ve de erkekler…

Dedik ya! Amaç bir yastıkta kocamak…

İki ucu da saten başlıklı iki kişilik uzun, oyalı, o beyaz yastıklar!

Çiftlerin bir yastıkta kocaması için değil mi idi?

Ama bu gün o saten başlıklı, iki kişilik yastıklar yok artık.

Kaz tüyü, kuş tüyü, kişiye özel yastıklar yer alıyor yataklarda.

Gönüllerin ayrıştığı gibi ayrılıyor yastıklar…

**

Uzun uzuuun düşünmek, safiyane çağı bizim dönem mi?

Yoksa daha öncekiler mi yaşadı? Diye sormaktan edemiyoruz.

Ama yaşadığımız yıllar kadar, bizler de masum değiliz…

Kirli geliyor yeni yıl…

Yorgun geliyor, yeni yıl…

Sebep olanlar utansın.

***

Bu duygularla yeni yılınızı kutluyorum, her şeye rağmen herkese umut ve, sağlık ve mutluluk getirsin!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.