Türkiye’de son dönemde adliyelerin yoğun gündemlerinden biri kasten yaralama suçları. Trafikte, komşuluk ilişkilerinde, aile içi tartışmalarda ve eğlence mekânlarında çıkan kavgalar çoğu zaman “bir-iki itiş kakış” diye başlayan, fakat hastane koridorlarında adli raporla sonuçlanan dosyalara dönüşüyor. Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesi, bir kimsenin bedenine acı verilmesi, sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olunmasını “kasten yaralama” olarak tanımlar. Ancak uygulamadaki en kritik eşik, yaralanmanın “basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek” (BTM) nitelikte olup olmadığıdır. Çünkü bu eşik, hem suçun niteliğini hem de yaptırımın ağırlığını doğrudan etkiler.
Raporun belirleyici gücü
Bir olay karakola taşındığında ilk aşama, mağdurun adli muayeneden geçirilmesidir. Acil servis hekimi veya adli tıp, yaralanmanın düzeyini belirten bir rapor düzenler. Bu raporda; yüzeysel sıyrıklar, morluklar, hafif doku zedelenmeleri çoğunlukla “BTM ile giderilebilir” kapsamında değerlendirilirken; kırık, çıkık, iç kanama, duyu kaybı, nitelikli iz gibi durumlar daha ağır nitelikte sayılır. İşte tam bu noktada raporun tek bir kelimesi bile cezanın alt-üst sınırını belirleyebilir. Dosyayı gören savcı ve hâkim, delillerle birlikte rapora büyük ağırlık verir; raporun dili, bazen soruşturmanın yönünü değiştirir.
Şikâyete bağlılık, uzlaşma ve süreç
Kasten yaralamada BTM kapsamında kalan pek çok dosya, şikâyete bağlılık rejimine girer. Mağdur belirli süre içinde şikâyetçi olmazsa kovuşturma yapılamayabilir. Buna karşılık ağır sonuç doğuran yaralanmalarda resen (şikâyet aranmaksızın) soruşturma yapılır. Yine pek çok kasten yaralama dosyası uzlaşma kapsamına girebildiğinden, taraflar soruşturma aşamasında failin özrü, zararın giderilmesi ve belirli edimler karşılığında anlaşabilir. Uzlaşma sağlanırsa dosya düşer; sağlanamazsa iddianame düzenlenir.
Nitelikli hâller ve artırım sebepleri
Suçun bir silahla, birden fazla kişiyle veya kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi gibi nitelikli hâller cezayı artırır. Aynı şekilde beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda olan kişiye yönelik fiillerde de yaptırım ağırlaşır. “Kemik kırığı” tıbben hafif gibi görünse de, kırığın mağdurun yaşam fonksiyonlarına etkisi oranında artırıma yol açabileceği unutulmamalıdır. Uygulamada kırığın niteliğini ve iyileşme sürecini gösteren adli raporlar, mahkemenin gerekçesinde geniş yer tutar.
Delil seti: Kamera, tanık, mesaj, olay yeri
Kasten yaralama davalarında kamera kayıtları ve tanık anlatımları kilittir. Olay yerinin yakınındaki güvenlik kameraları (MOBESE, dükkân, apartman kameraları) saniye saniye yaşananları yansıtabilir. WhatsApp yazışmaları, “gel kavga edelim” gibi ön iletişim izleri, konum paylaşımları ve çağrı kayıtları, provokasyon veya meşru müdafaa tartışmasını aydınlatır. Olay yerinde bulunan kan izleri, kırık eşya parçaları, mağdurun kıyafetindeki yırtık veya kan lekesi gibi maddi bulgular zincirin tamamlayıcı halkasıdır.
Meşru müdafaa ve “karşılıklı yaralama” olgusu
Bir başka kritik başlık, meşru müdafaadır. Kişi haksız bir saldırıyı orantılı güçle defediyorsa, hukuka uygunluk sebebi devreye girer. Ancak mahkemeler “orantı”yı titizlikle ölçer: Yumrukla gelen saldırıya bıçakla karşılık verilmesi çoğu zaman sınırın aşıldığı anlamına gelir. “Karşılıklı yaralama” dosyalarında ise taraflar eş zamanlı fail-mağdur pozisyonundadır; bilirkişi raporları, kamera açılarının analizi ve tanık beyanlarının çelişkisizliği özellikle önem kazanır.
HAGB, erteleme ve adli para cezası
Temel şekil ve BTM kapsamında kalan kasten yaralamalarda ilk kez suç işleyen sanıklar için HAGB (hükmün açıklanmasının geri bırakılması), cezanın ertelenmesi veya adli para cezasına çevirme olasılıkları yükselebilir. Ne var ki nitelikli hâller, sabıka kaydı, mağdurun uğradığı zararın ağırlığı ve sanığın yargılama sürecindeki tutumu (pişmanlık, tazmin, özür) sonuç üzerinde belirleyicidir.
Uzman görüşleri ve vatandaşın yol haritası
Uygulamada, tek bir cümlelik adli rapor ek notu ya da bir kameranın 10 saniyelik ekstra görüntüsü dosyanın kaderini değiştiriyor. Bu yüzden soruşturmanın en başından itibaren delillerin usulüne uygun toplanması, tanıkların erken aşamada doğru şekilde dinlenmesi ve tıbbi raporların itiraz mekanizmasının zamanında işletilmesi kritik. Süreler kaçırıldığında telafi güçleşiyor. Süreci baştan doğru kurmak için bir ceza avukatı ile hareket etmek hem mağdur hem de şüpheli açısından büyük fark yaratır.
Son söz
Kasten yaralama dosyalarında “BTM mi, değil mi?” tartışması, çoğu zaman dosyanın bütün akışını belirliyor. Rapora, delile ve usule gösterilecek titizlik; haksız tahrik veya meşru müdafaa savunmalarının yerli yerinde kurulması; uzlaşma seçeneklerinin doğru yönetilmesi belirleyici oluyor. İstanbul’daki yoğun adliye pratiği, benzer olaylarda farklı sonuçların çıkabildiğini gösteriyor; bu nedenle bir İstanbul avukat ile dosya stratejisini baştan kurgulamak önemli. Kafanıza takılan bir ayrıntı varsa, en doğru ve hızlı bilgi için avukata sor demeniz yeterli.