Kaybolan Kültürlerimizden Köy Odaları

Mehmet EROĞLU

Değerli okurlar eskilerde köy odalarımız vardı. Bu köy odalarının yanında köyün ileri gelenlerinin de kendi özel odaları vardı. Eskiden dediysek de neredeyse bundan 60 veya 70 yıl öncesine kadar bu odalar mevcuttu.

Bu odalar halkın genel kültürünün oluşmasında örf ve adetlerinde gelenek ve göreneklerinde gelecek nesillere örnek davranışlar gösterirdi.

Rahmetli babamın da dedemden kalma bir odası vardı. O zamanlar da köylerde kahve veya köylünün toplanacağı alanlar yoktu akşamları sadece bu odalarda toplanılırdı.

Odalar genelde evlerden ayrı olarak bir yerde olurdu. Bu odalara bağlı olarak konukların hayvanlarını bağlayacakları bir ahır ve birde hayvanların yiyecekleri saman yonca ve arpadan oluşan hayvan yemlerini depolayan samanlıklar vardı.

Misafirleri iyi ağırlamak ve rahat etmeleri bakımından oda sahipleri ellerinden gelen bütün imkân ve hizmetleri sunarlardı.

Evlerde özel yemekler hazırlanarak misafirlere ikram edilirdi.

Rahmet ve minnetle andığım babamın odasında bir dolabı vardı. Genelde içinde şekeri kahvesi bulunurdu.

Bu kahve altında saçakları olan bir tavaya konarak yanan ocakta güzelce kavrulur. Soğutulduktan sonrada pirinçten yapılmış olan el değirmeninde çekilip öğütülerek hazır hale getirilirdi. Hazır olan kahve konuklara ikram edilirdi.

Tabi o günlerde köylerde elektrik bulunmadığından en önemli aydınlatma malzemesi gaz lambaları vardı. Tabi bunlarda beş numara yedi numara ve on beş numara gibi küçük ve büyüklüğüne göre aydınlatma görevi yaparlardı.

Misafir olmadığı zaman akşamları sohbete katılmak ve bazı köyün sorunlarının görüşüldüğü mekânlar olarak da işlevini yaparlardı.

Şöminenin hemen yanına misafir oturur daha sonrada köyün ileri gelenler sıra ile otururdu.

Yaşlı birisi geldiği zaman herkes ayağa kalkarak ihtiyarı şömineye yakın bir yerde oturması sağlanırdı. Ama yaşlıda olsa misafirden daha üst tarafa oturamazdı

Köy odalarında veya şahıs odalarında genelde konuk olmadığı zaman akşam oturmalarında ya önem verdikleri hikâyeler veya masallar anlatılır bazı zamanlarda ise mutlaka Hazreti Ali’nin ve Battal Gazi’nin kahramanlıkları ve düşmanlarına karşı kazandıkları zaferler okunarak yorum yapılırdı. Hikâye bitmediği zaman ertesi günü yine devam edilirdi.

Âşıkların atışmaları da önemli etkinliklerdendir. Çevrede saz çalan, türkü söyleyen, destan yakan söz ve sez şairleri zaman zaman köy odalarında konaklar, akşam türküler çalıp söyleyerek halka hoş zaman geçirtirler. Âşığın ya da âşıkların geldiğini duyan köylüler köy odasını hınca hınç doldururlar. Köyde yeni âşıklığa özenen gençler de usta âşıklardan ders alırlar.

Odaya oturmaya ve sohbette bulunmaya gelenlerden biri kışın kar ve çamurda gelirken ayağına giydiği soğuk kuyu lastiği çamurda kalıyor. Odaya geldiğinde diğer köylüler “hasan ağa ayağında bir lastik ayakkabı var diğeri nerde” diye sorunca o zaman Osman amcanın lastiğinin olmadığı ve mesle geldiği anlaşıldı.

Sabah Osman amcanın lastiği bulunup getirildi.

Bazı zamanlar oda sahibinin haberi olmadan gece gelen konuk hayvanını ahıra bağladıktan sonra odaya çıkar geceyi orada geçirirlerdi.

Gelen misafirin önemine göre hizmette o nedenle önemli olurdu. Bazı önemli kişi eğer gecede kalırsa mutlaka iki yatak üst üste serilerek rahat etmesi sağlanırdı.

Ulaşım araçlarının çoğalması ve yolların düzgün olması nedeniyle köy odalarında etkinliği ve misafirler yavaş yavaş azaldı.

Köy Odasının Bölümleri:

Birinci bölüm:

Burada 30-40 cm yüksekliğinde, yaklaşık 1 m eninde ve 2-3 m uzunluğunda bir ya da daha fazla sedir vardır. Üzerleri halılarla kaplıdır. Sedirlerin sırt tarafında halı yastıklar dayalıdır.

İkinci bölüm:

Burada sekiler (tahta oturak, iskemle) bulunur. Birinci bölümle arada 50-60 cm yüksekliğinde bir tahta bölme vardır. Ortada çok süslü ve işlemeli direkler bulunur. Bölme ve direkler, ağaç işlemeli oluşuyla dikkatleri çeker. İkinci bölüm, çocukların ve gençlerin oturdukları yerdir. Çocuklar ve gençler, büyü

Yüklük:

Küçük köy odalarında dolap, büyük köy odalarında ise oda biçimindedir. Oda biçiminde olanına “yük odası” denir. Bu bölümde konukların yatacağı temiz yün yatak ve yorganlar bulunur.

Benim bildiğim kadarı yirmiye yakın köy odası niteliğinde şahısların yani köyün ileri gelenlerinin odaları mevcuttu. Bu odalarda halk kültürünün hikâye ve masallarının anlatıldığı birer kültür evleri idi.

Ne yazık ki şimdi bu odalar hem köyümde hem de çevre köylerinde hiç kalmamış hepsi yıkılmış. Bunların yıkılması ile halk kültürünün de temelleri yıkılmış.

Ama bu odalar aradan yıllar geçmesine rağmen halen beynimde ve gönlümde yaşıyor olmasıdır.

Sebahattin Ali’nin dediği gibi:

Gönlümde eski sevdalar,

Gözümde dereler bağlar

Aynada hayalin ağlar

Geçmiyor günler geçmiyor.

Ben oda kültürü ile büyüdüm

Gönlümden hiç çıkmıyor ve onlarsız olmuyor.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.