Kuşadası Kadıkalesi kazısı

Mehmet EROĞLU

Kuşadası Üçgözler sitesinde bulunan yazlığımda sabah erken kalkar deniz kenarında arkadaşlarla buluşur iki saate yakın bir yürüyüşten sonra bir saate yakında topluca denizde yüzer sonrada saat ona doğru evlerimize döneriz. Tabi bu yürüyüşlerde ve deniz sefasında şaka espri gırla gider. Anlayacağınız uyumlu ve güzel bir birlikteliğimiz olur.

Bu gezilerde bir gün önceki dönem ADD Aydın şube başkanı Sayın Çetin ARDIÇ ile birlikte yürüyüş yaptığı arkadaşı bizim guruba tanıştırdı. “Arkadaşlar sizlere Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli deprem bilimcisi Sayın Prof. Ahmet Ercan beyi tanıtayım” dedi. Hepimiz bu değerli hoca ile tanışmaktan son derece memnun olduk. Ama ben kendisine “Sayın hocam siz bundan yıllar önce Milet müzesine geldiniz orada Milet antik kentinin depreme dayanıklılığı hakkında uzun bir araştırma ve inceleme yapmıştınız Ben o zamanlar o müzenin yöneticisiydim. Hatta o araştırma sonucu düzenlemiş olduğunuz rapordan bir adette bana vermiştiniz. Ben halen o değerli raporunuzu saklarım. Siz beni nasıl hatırlamazsınız” diye sitem ettim. Bu çok sevdiğim değerli insan beni hemen tanıdı Mehmet Bey siz misiniz diye bana sarıldı. Yıllar sonra bu deprem bilimcisi hoca ile birlikte olmaktan mutlu oldum.

Bir gün sabah yürüyüşünde bana “Mehmet Bey şu Kadıkalesi’nde yapılan kazıyı gidip bir görelim hem oradaki kazı başkanından uzunca bilgi alalım eğer yoksa sizler bizi bilgilendirirsiniz” “Tamam diyerek kararlaştırdığımız bir günde sabah 8 de tahminen on kişilik bir gurupla Kadıkalesi’ne vardık.

2001 yılından beri Kadıkalesi’n de kazı yapan Eğe üniversitesi sanat tarihi Prof. Dr. Zeynep Mercangöz başkanlığında kazılar yürütülmektedir. Sayın kazı başkanı bize çok yakın ilgi göstererek gerekli ikramlarda bulunduktan sonra kazı alanına giderek kazı hakkında geniş bilgiler verdi.

Kadıkalesi kazısına 2001 yılında başlandığın yapılan bu kazılar Batı Anadolu yeni veriler kazandırırken yakın çevresindeki doğal güzelliğe de tarihi güzellik katmaktadır.

Kazılardan önce buraya halk arasında yılanların çok olması nedeniyle “yılanlı kale” ismiyle anılmaktaydı. Ayrıca şunu da belirtmekte fayda var. Arkeolojik çalışmalardan önce kaçak kazıcılar ve define arayıcılar tarafından her yerde kazılar yapılmış.

Bu Kadıkalesi kazıları çevre siteleri için günlük yaşamın bir engeli değil etrafında bulunan yazlık sitelerin göksündeki tarihi bir mücevher olarak görülmelidir.

Kazı 2003 yılında bakanlar kurulu kararı ile arkeolojik kazılar arasına katılmıştır. Ayrıca Kuşadası belediyesinden büyük destek görmüştür. Kadıkalesininin muhteşem burçları ve ilk buluntu olarak bir mescit ve Hitit döneminden bir bronz figürün ile birlikte sadece bir ortaçağ savunma yapısı olmadığını ortaya koymuştur.

Kalkolitik çağdan, Bizans’a kadar geniş bir zaman aralığında zengin buluntu veren höyük Batı Anadolu arkeolojisi için önemli bir merkez konumuna ulaşmıştır.

Kazılar hem sur içinde hem de sur dışında iki yerde devam etmektedir. Kale girişinde yapılan çalışmalarda çok önemli bir manastır kompleksine ortaya çıkarılmıştır. Kilise ve ekleri etrafında Bizans dönemine ait olan işlikler ve sarnıçlara rastlanmıştır. Ayrıca 1.Dünya savaşında yapılmış tabya ile karşılaşılmıştır. Bizans döneminde limanı denetleyen ve ayrıca kale içinde çeşitli alanlarda üretim yapılan önemli bir merkez olduğu, burada sayısız üretim atığı ve kullanım kaplarına ilişkin seramik buluntular zengin bir koleksiyon sunmuştur.

Bu dönemde yani orta çağ dünyasında buraya getirilen ürünlerin ticaret dünyasının günümüz küreselliğini aratmayacak düzeyde olduğunu kanıtlıyor.2007 de bulunan İkona kalıbı da Kadıkalesi’nde sadece manastırlarda üretilen kutsal resimlerin bile manastırın himayesinde üretilmiştir.

Bölgede 2 bin yılında başkenti Apasras (Ephesos) olan Arzawa krallığının ege denizini kontrol etmek isteyen antik dönemin en büyük emperyalist gücü olan Hitit devleti tarafından ortadan kaldırıldığını bunun yerine oluşturulan Hitit uydusu yönetimlerden Mira beyliğinin bölgeyi M.Ö. 1200 tarihine kadar kontrol ettiği biliniyor. Bu nedenle Kadıkalesi’n de bulunan Hitit heykelciği bölgenin tarihi açısından çok önemlidir.

M.Ö.6 yy da Pers egemenliğine giren bölge M.Ö.334 de büyük İskender’in Persleri yenmesiyle Pers işgalinden kurtulmuş, İskender’in ölümüyle bir müddet Bergama krallığına bağlandı. Roma imparatorluğu döneminde çok önemli bir liman kenti olan Ephosos’un Menderesin getirdiği alüvyonlarla liman dolunca ticari önemini kaybetmeye başlamış. Bu durumda Anaia ve batı limanları önem kazanarak ortaya çıkmıştır.

1086 da bölge 1.Süleyman şahın bölgeyi Selçuklu devletine katmasıyla Türk egemenliği başlar. Bu dönemde kervan yollarının Ege’ye açılan bir ihraç kapısı olmuştur.

1280 yılında Menteşeoğulları 1397- 1402 yılları arasında Osmanlı egemenliğine girdi.

Bugün ki Kuşadası Anaia limanı önemini yitirdikten sonra İtalyan tacirleri tarafından SCOLA NOVA (yeni liman)adıyla Kuşadası limanı kurulmuştur.

Sayın kazı başkanı Mercangöz bu bilgileri verdikten sonra depremlerle ilgili bilgi almak için Sayın Prof. Ahmet Ercan beye ricada bulundu. Türkiye’nin yetiştirdiği aslen Nazillili olan bu değerli hocada uzunca depremler hakkında bizleri bilgilendirdi.

Gurupta bulunan arkadaşlar gerek kazı başkanının gerekse deprem bilimcisi Ahmet Ercan beyin verdiği bilgilerden son derece memnun oldular.

Büyük tarihçi Herodot’un Aydın için söylediği “gök kubbenin altındaki cennet” tabiri doğru değil mi?

İlimiz antik kentlerinde yerli ve yabancı arkeologlar tarafından kazılar yapılmaktadır. Halkımızın bu gibi kazılara giderek görmeleri ve kazı başkanlarından bilgi almalarında fayda var. Fransa’dan Kanada’dan velhasıl Dünyanın her tarafından bu antik kentlerimizi görmeye gelen turistler bilgi sahibi olurken bizler neden olmayalım.

Gelin görün Kadı kalesini.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.