Merkez lokantasının götürdüğü yer

Ali AKSÜT

Aralık ayının ilk haftasındaki bu Perşembe günü bir sabah vakti sevgi yolundan yukarıya doğru yürüyordum. Sevgi yolundaki tarihi bina Ziraat Bankası’ndan hemen biraz yukarıya geçince “ Eski Metin Taş Eczanesi’nin hemen yanında bütün Aydınlıların bildiği meşhur Merkez Lokantası vardı. Güzel yemekleri olurdu, belki pek çoğunuz orada yemek de yemişsinizdir. Ben birkaç kere misafirlerimle beraber o güzel yemeklerden yemiştim. Hele o üzeri tahinli bol cevizli kabak tatlısının tadını unutamam. Evet, şaka söylemiyorum lokantanın içerisi boşalmış. Ne kadar eşya varsa gitmiş, bir iğne dahi kalmamacasına içerisi tarumar, harap olmuş vaziyette bir görünüşü vardı.

Çok üzüldüm. İçim sızladı. Düşündüm o iş yerinden kim bilir kaç kişi rızkını temin ediyor, evine ekmek götürüyordu. Hiç biliyor muyuz? Hatırladığım kadarıyla bu Merkez Lokantası bayağı çok eskiden beri hizmet veren köklü bir işyerimizdi. Neden kapatıldı, niçin kepenk indirdi, ne sıkıntıları vardı onu bilemiyoruz.

Aydın’da merkez lokantası gibi görmediğimiz, bilmediğimiz, haberdar olmadığımız ne kadar işyeri, sıkıntı içerisinde kıvranan ne kadar esnafımız var. Cadde, sokak ve çarşı da boşalan işyerlerini görünce çok düşünüyorum.

Gördüğüm manzaradan dertlenişim biraz da olsa esnaf bulaşıklığındandır. Geçmişte kardeşimle akaryakıt istasyonu işletmeciliğimiz oldu. Veresiye akaryakıt vermekten, Aliağa rafinerinden aldığımız akaryakıtın çeklerini ödeme sıkıntısı çektiğimiz günleri bilirim. İstasyona gelen müşteriye akaryakıt yok deyip, mahcup ve rezil olmamak için pompa arızalı teknik servis bekliyoruz demek mecburiyetimizin sıkıntılarını yaşamış biriyim.

Rahmetli Mehmet Şenol dedem, Aşçı Mehmet, Kebapçı Mehmet veya Sarı Mehmet lakabıyla bilinen, tanınan taa 1956 yıllarında temelini attığı “DOĞRULUK AŞ EVİ” tabelası yazılı lokantada esnaflık yaptı. Rahmetli Ali Şenol dayım da Nazilli’de 1980-1990 yılları arasında şehir merkezinde “MELTEM RESTAURANT”nın işletmecisiydi.

1984’lü yıllarda Sayın Mehmet Yüzügüler’in belediye başkanlığı döneminde rahmetli bir iki dönem kasaplar ve lokantacılar derneği başkanlığı yaptı. Aşçı dedem dayılarım, Ali Şenol ve Yunus Şenol’u hayırla ve rahmetle anıyorum. Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun.

Burada esas vurgulamaya çalıştığım “MERKEZ LOKANTASI” örneği misali daha pek çok esnafımızın şu yaşam koşullarında nasıl ayakta durduğunu ve mücadele ettiklerine dikkat çekmektir.

Rahmetli cumhurbaşkanlarımızdan Turgut Özal esnafımız için “Orta direk” tabirini kullanırdı. Gerçekten fırıncısından, kasabından, berberinden, ayakkabı tamircisinden, bakkalından marketinden, minibüsçü esnafından yük taşıyan nakliyecisine, sokaktaki simitçi tüpçü ve sucuya kadar devasa bir hizmet sektörüdür. Büyük bir vücudun en ücra noktalarına kan pompalayan bir kalbi düşünün. Bu hizmet sektörü bir taraftan para kazanması gereken ticari bir kuruluş olmakla beraber topluma amme hizmeti veren bir kamu kuruluşu gibidirler. Fırınların bir gün ekmek çıkarmadığını düşünün, bir gün otobüslerin minibüslerin çalışmadığını düşünün, bir memlekete gittiğinizde iki lokma bir şeyler yemek için lokanta vb işyerinin olmadığını düşünün. Hizmet ağının nasıl aksayıp hayatımızı etkilediğini görürüz.

O nedenle orta direk tabir edilen esnafımızın yaşatılması lazım. Çadırın direği çökerse hepimiz etkileniriz. Bu konuyla ilgili çok somut bir örneği esnaf çocuğu olan bölgede, çok önemli bir hizmet potansiyeli kalite ve standardına ulaşmış “OBAM” restoranın sahibi dayım Eyüp Şenol anlatmıştı. Ben bu anlatılan olaydan çok etkilenmiştim. Pamukören kasabasında dedem Mehmet Şenol’un aşçılık yaptığı lokantası olduğu dönem. Elektiriğin dolayısıyla buzdolabının olmadığı yıllar…O zamanki belediye başkanımız Selahattin Ertürk büyüğümüzdü. Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın. Tecrübe ve birikimleriyle biz gençlere hep sahip çıktılarını, yardım ve desteklerini esirgemediklerini biliyoruz.

Her Cuma günü Pamukören’de pazar kurulur. O günün şartlarında her kasap esnafımızın çengelinde yedi sekiz koyun kuzu asılı olurmuş. Yaz günü çengeldeki asılı olan etler mutlaka satılması lazım. Kasaplardan birisi de Pamukören’e başka kasaba veya ilçenin birinden gelip yerleşmiş bir zat. Pamukörenli hemşerilerimiz de o esnaftan yabancı, yerli değil diye pek alışveriş yapmak istemezlermiş. Adamcağızın çengelde asılı olan etleri o gün epey beklemiş. Esnafımızın bir de koyun kuzu aldığı celebe o gün ödenecek borcu var. Celep sıkıştırır “paramı ver,” diye. Kasap et satamamış celebe ödeyecek yeterli parası yok. Sıkıntı stres düşünürken kasap dükkânın önünde fenalaşır, yere doğru yüzükoyun kapaklanır, yığılır kalır. Bu durumu gören camiden çıkan cemaat eli yüzü kanlar içindeki kasabı bir sandalyeye oturturlar. Esnaflık yapan, esnafın hali ahvalini bilen rahmetlik aşçı dedem o güzel insan, camii cemaatine seslenir. Hepimiz insanız, burada esnaflık yapıyoruz, insanlık hali bu. “Hadi bakayım geliverin şu kasap arkadaşın sıkıntısını hep beraber giderelim” der. Öncülük yaparak oradaki vatandaşlarımızın ikişer üçer kilogram et satın almalarını sağlayarak bir kilo et kalmayasıya işi hallederler. Kasap aldığı hayvanların parasını denkleyerek doğru borcunu ödemeye gider. “Pamukören’in yerlisi değilim diye benden et almıyorlar bu memlekette benim ne işim var” diyerek pılısını pırtısını toplayarak başka bir memlekete göç eder.. Bunu vahşi kapitalizm ile Türk insanının gönül zenginliğiyle dolu esnaflık anlayışı arasındaki tezadı ortaya koymak için yazdım.

Bir esnaf torunu olarak bizim kültürümüzde hayatın devamını ifade etmek için “Ocaklar sönmesin” , “Yuvalar yıkılmasın” , “Taze fidanlar solmasın” derler.

Dolayısıyla çadırın direği yıkılmasın, orta direk çökmesin, esnafımızın kepenkleri kapanmasın, esnafın kapısına kilit vurulmasın. Yetkililer bu sese kulak versin. Görüyorsunuz değil mi? Bir Merkez Lokantası bizi nerelere götürdü. Esnafımızın gündeminden her gün yaşadığı sıkıntılardan bir örnek sunmaya çalıştım.

Gören, duyan, dayanışma içinde çözümler üreten gönüllere ve beyinlere selam olsun.

Kalın sağlıcakla…

                                                                            

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (10)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.