Milli Şehit Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey

Mehmet EROĞLU

Boğazlıyan denince yüreğim yanar çünkü Boğazlıyan benim ilk ilçem. Köyümüz 1964 yılına kadar bu ilçeye bağlı idi. 1964 yılından sonra Felâhiye’nin ilçe olması nedeniyle köyüm Felâhiye’ye bağlandı.

Ama ben kendimi hep Boğazlıyanlı saydım. Çünkü yurtseverliğine hayran olduğum Kemal Bey’in heykeli oradaydı.

Vatanseverliğin bedeli ağırdır. Bu ağır yükü taşıyanlardan biriside Boğazlıyan kaymakamı Mehmet Kemal Bey’dir. Zamanın hükümetinin emirlerini yerine getirmekten başka bir suçu olmayan Kemal Bey, Divan-ı harp tarafından “Ermeni Tehcirinde vazifesini kötüye kullanarak ölümlere sebep olduğu gerekçesi ile” ölüme mahkûm edilmiş ve Beyazıt Meydanında asılarak idam edilmiştir.

Yüzyıllar boyu Osmanlı topraklarında huzur ve güven içinde yaşayan Ermeniler, Osmanlı’nın zayıflamasını fırsat bilerek dış güçlerinde kışkırtma ve destekleri ile devlet kurma hayaliyle yer yer isyan çıkardılar. Kadın, çocuk, ihtiyar demeden sivil halkı katlettiler.

Ermenilerin bu halleri Devleti güç durumda bırakır. Başta bulunan İttihat ve Terakki hükümeti bir kanun çıkartarak Ermenilerin tehcirine karar verir. Talat Paşa imzası ile yayınlanan ve 14 Mayıs 1915 tarihinde yürürlüğe giren kanunla Tehcir başlar.

Dâhiliye Nezareti Boğazlıyan kaymakamı Kemal bey’e şifreli bir telgraf çeker. “Kazada bulunan Ermenileri 24 saat zarfında yola çıkaracaksınız. Bunların gideceği yer Suriye’dir. “Şifrenin alındığını acele bildiriniz”.

Kemal bey bu emir üzerine ilçede bulunan Ermenileri tehcir işlemine başlar.

Mondros Mutarızasından sonra ihtilaf devletlerinin baskısıyla meşhur Damat Ferit Hükümeti, Ermeni tehcirinde suçlu gördükleri yöneticileri Divan-ı harbe sevk eder. Bunlardan biride idealist, yurtsever Boğazlıyan kaymakamı Mehmet Kemal Bey’dir.

Hayret Paşa başkanlığında kurulan mahkemede savunma yaparak şöyle der:

!.. “Savaşta yenilişimizin aleyhimize getirdiği hezeyanı durdurmak için iddia edildiği gibi kurbanlar verilmek isteniyorsa bu kurban ben olamam. Siz kurban seçmekle değil anca hak ve adalet hüküm vermek vicdanı görevini taşıyan bir yüksek heyetsiniz. Mutlak kurban arıyorsanız benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir”.

“Toplama” Şahitler ise Kemal Bey’e en ağır bir şekilde suçluyorlardı. İngilizler ve Ermeniler idam cezası verilmesi için Hayret paşaya baskı yapıyorlardı. Bu baskılar karşısında Hayret paşa mahkeme başkanlığından çekilir. Yerine NEMRUT lakaplı KÜRT Mustafa paşa tayin edilir. Kemal Bey mahkeme heyetinde bulunan dört Ermenin de katkı ve diretmeleriyle 8 Kasım 1919 da idama mahkûm edilir.

Bu karar savaş suçlusu aleyhine verilen ilk idam cezasıdır.

İdam kararı tastık edilmek üzere saraya gönderilir. Patışah Vahdettin kararı tastık etmek istemez. “Bu yoldaki hükümler devam edecek olursa işin intikam şeklini alacağından çekinerek” Şeyhülislamdan fetva verilmesini ister. Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi istenen fetvayı Damat Feridin’de baskısıyla verir. Bunun üzerine yine Damat Feridin ısrarı ile karar Patışah tarafından da onanır. Görüyorsunuz Damat Ferit o günün şartlarında hep devletin karşısında olmuştur.

Bekir ağa bölüğünde kalan Kemal Bey akşamın alacakaranlığında buradan alınarak Beyazıt Meydanına getirilir.

Kemal Bey halka dönerek son sözü söyler:

“Sevgili vatandaşlarım, Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptım. Vicdanımdan emindim. Sizlere yemin ederim ki ben masumum. Son sözüm bugün de budur, yarın de budur. Ecnebi devletlerine yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun adalet.”

Meydana yığılan on binler hep bir ağızdan bağırır;

“Kahrolsun böyle adalet.”!

Kemal Bey söze devam eder.

“Benim sevgili kardeşlerim asil Türk milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet elbette onlara bakacaktır. Vatan uğrunda cephede ölen bir insan gibi şehit gidiyorum. Allah vatan ve milletimize zeval vermesin.” Âmin

Ne param var, Ne servetim! Üç çocuğumu millet uğruna yetim bırakıyorum. Yaşasın millet.

Halk hıçkırarak ağlamaktadır.

Meydanı gören eski rektörlük binasının penceresinden devrin adliye müsteşarı Sait Mollanın cellâtlara bağırdığı duyulmaktadır.

“Söyletmeyin bu alçak herifi hemen asın” Bu durumda kimin alçak olduğuna okuyucular karar versin.

Az sonra 35 yaşındaki vatansever Kemal Bey darağacında sallanıyordu.

Her şeyden habersiz tutuklu oğluna yemek getiren babası Arif Bey, meydandaki kalabalığı görünce merak ederek

“Bu kalabalık nedir. Bir şey mi var?”

Bir adam asıldı, ona bakıyoruz.

Bu cevabı duyan Arif Bey, birden bire irkildi ve kalabalığı yararak önüne çıkanları ite kaka sehpaya doğru yaklaşır.

Sehpada sallanan oğlu Kemal Bey’in cesedidir.

Birden bir feryat kopararak oraya yığılır.

İdamda hazır bulunmak üzere Beyazıt’a gelmiş olan merkez kumandanı Osman Şakir Paşa o tarafa doğru koştu. Arif Bey’in perişan halini görünce sordu.

Kimsiniz?

Yaşlı adamın ağzından bir inilti çıktı.

Babasıyım.

Osman Şakir Paşa birden bire kıpkırmızı kesildi. Titremeye başladı.

Emriniz?

Evladımı bana veriniz!

Bu isteği yerine getirildi oğlunun cesedi kendisine teslim edildi.

Kemal Bey’in cebinden çıkan vasiyeti tarihi bir belge olarak tarihin sayfalarına eklenmiştir.

“Merhum sevgili oğlum Adnan’ın metfun bulunduğu Kadıköy kuşdili çayırındaki kabristanda yavrumun yanına gömülmemi diliyorum. Teyzem ve kardeşim Kadıköy’ün sakinidirler. Teyzemin adresi Mühürdar caddesindeki 67 numaralı hanedir. Adı İsmet hanımdır. Defin masrafı teyzeme tevdi edilmelidir. Mezar taşım Hâkimiyeti Türk ve Müslüman kardeşlerim tarafından dikilmeli

Ve üstüne şöyle yazılmalıdır. Millet ve memleket uğruna şehit olan Boğazlıyan kaymakamı Kemal’in ruhuna fatiha!

Perişan zevcem Hatice’ye yavrularım Müzehher ve Müşerrefe, muavenet edilmesini, yavrularımın tahsil ve terbiyesine ihtimam buyrulmasını vatandaşlarımdan beklerim.

Babam Karamürsel asar memuru’ı sabıka Arif Bey de acizdir. Kardeşim Münir’de kimsesizdir. Bunlara da muavenet olunursa memnun olurum. Türk milleti ebediyen yaşayacak Müslümanlık asla zeval bulmayacaktır.

Allah millet ve memlekete zeval vermesin. Fertler ölür. Millet yaşar. İnşallah Türk milleti ebediyete kadar yaşayacaktır.30 Mart 1335

Boğazlıyan Kaymakamı Sabık Kemal.”

Ama her şerden bir hayır doğar dendiği gibi bu idamla beraber bütün İstanbul galeyana gelerek sokaklara dökülmüş ve milli mücadelenin psikolojik ikliminin yeşermesine sebep olmuştur.

Bu yurtsever şehidimizin idam cezası almasına işgal kuvvetlerinin arzusuna binaen yalan şahitlik yaparak katkı yapanlardan biride Yozgat müftüsü Hulusi efendidir.

Bir söylentiye göre ( eğer doğruysa)bu müftü gazeteci Taha Akyol’un öz amcası imiş.

Cumhuriyetten sonra Mustafa Kemal’in teklifi ile TBMM tarafından ŞEHİD-İ MİLLİ ilan edilir. Ailesine maaş bağlanır. Dahası Atatürk, Kemal Bey’in babası Arif Bey’i de “Vatanın Babası” ilan eder.

Yine büyük önder Atatürk, Kemal Bey’in babası Arif Bey’e, Kemal Bey’in çocuklarını evlat edinmek istediğini iletir. Fakat Arif Bey “Onlar oğlumun bana emanetleri diyerek bu öneriye sıcak bakmaz.

Sonradan mahkeme başkanlığına atanan Kürt Mustafa Cumhuriyetin ilanı ile vatan hainliği isnadıyla sınır dışı edilen 150 kişiden biridir.

14 Ekim 1922 yılında çıkarılan özel bir kanunla “Milli şehit” olarak kabul edilen Kemal Bey’in anısına Boğazlıyan’da bir mahalleye ve bir okula milli şehidimizin ismi veriliyor.

Kendini vatan için adayan ülke ve ulusun birliği dirliği için canını verenlerin önünde saygı ve minnetle eğiliyorum.

Ruhları şad, Mekânları cennet olsun.

Kaynak; Türk Dünyası Tarih Dergisi Mayıs 1988 sayı 17 sayfa 44–4

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.