Neden düzlüğe çıkamıyoruz?

Cevdet ŞAHİNOĞLU

Zengin bir ülkede olmak, gelişmiş bir ülkede olmak anlamına gelmiyor. Zenginliğin bir avuç azınlığın elinde toplandığı; fakirliğin, adaletsizliğin ve umutsuzluğun toplumun geniş kesimlerine yayıldığı ülkeler de dışarıdan bakıldığında “zengin” görünebilir. Ama aslında gelişmemiştir.

Petrol zengini Arap ülkeleri bunun en çarpıcı örneklerinden biridir. Servet boldur ama fikir fakirdir. Paranın konuştuğu yerde bilgi susar; kültür değil, nüfuz değer görür. Bu yüzden bu coğrafyada bilgili, üretken, erdemli insanlara değil, paralı ve nüfuzlu olanlara saygı duyulur.

Oysa bir ülkeden “gelişmiş” diye bahsedebilmemiz için adaletli bir gelir dağılımı, eşit ve özgür bir eğitim sistemi, liyakata dayalı bir iş yaşamı ve kimsenin nesebi, mezhebi ya da cinsiyeti nedeniyle ayrımcılığa uğramadığı bir adalet düzeni gerekir. Gelişmişlik; refahın, adaletin ve fırsat eşitliğinin toplumun tamamına yayılmasıdır.

Peki biz neden bir türlü düzlüğe çıkamıyoruz?
Her krizden sonra bir umut doğuyor, sonra yine sönüyor. Sanki ülke hep aynı döngüyü yaşıyor. Çünkü bu döngü, kişilerden değil, zihniyetten besleniyor. Bizde siyaset, fikirlerin değil, figürlerin mücadelesidir. Lider değişir ama dil değişmez; çünkü kültür değişmemiştir.

Toplum olarak da bu kısır döngünün parçasıyız. Devleti hâlâ “baba”, toplumu “çocuk” sanıyoruz. Bizi korusun, kollasın ister sevsin ister dövsün... Yeter ki “baba” eksik olmasın! Yurttaşlık yerine sadakati, hak yerine ayrıcalığı önemsiyoruz. Demokrasi, bizde hâlâ iktidarların lütfu gibi görülüyor. Oysa demokrasi; hak, özgürlük ve en çok da sorumluluk rejimidir.

Sorun sadece yönetenlerde değil, yönetilenlerde de. Biz gücü sevmekten çok, güçten korkmayı öğrendik. O yüzden korktuğumuz güce sığınıyoruz. Sığındıkça da onu meşrulaştırıyoruz. Böylece otoriterleşen yönetimlere ses çıkarmıyor, sadece keyfileşen yöneticilerin değişmesini istiyoruz. Ama sistem değişmiyor.

Peki çözüm ne?
Kurtuluş, yeni bir kurtarıcıda değil; yöneticilerden hesap sorabilen, yanlış gördüğünde ses çıkarabilen, yurttaşlık bilincine sahip bir halkta gizli. Gerçek değişim seçim sandığında değil, zihinde başlar.

Yol hep aynı olabilir ama yürüyen değişirse, kader de değişir. Lider değiştiğinde değil, zihniyet değiştiğinde ülke değişir. Yurttaş olmayı bilmeyen halk, hep kurtarıcı arar. Oysa “devlet aklı” denen şey, hukuka riayettir. Adaletin olmadığı yerde ne devlet aklı kalır ne de geleceğe dair umut.

Derleyen: Cevdet Şahinoğlu

CUMHURİYETİMİZİN 102. YILI KUTLU OLSUN

Cumhuriyetimizin 102. yıl dönümünü büyük bir gurur ve coşkuyla kutluyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı, rahmet ve minnetle anıyor; bu eşsiz mirası, aynı inanç ve kararlılıkla geleceğe taşıma sözümüzü yineliyoruz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.