Ormanlar ülkemizin en değerli doğal varlığıdır

Orhan ERDEM

Doğa ve medeniyet birbirinin bütünleyicisidir. Medeniyet,  insanlığın doğaya biçim veren iradesinin ve katkılarının tarifi ve tanımıdır. Her medeniyetin doğaya, insana, eşyaya bakışı ve tavrı farklıdır. Bütün medeniyetler bekası için doğayla dost olmak, onun bir parçası ve tamamlayıcısı olma noktasında ise hem fikirdirler. “Doğa insanlığa ve uygarlığa hayat verir.” Geleceğimizin güvencesidir.

Türkleri Anadolu’ya göç ettiren Orta Asya’daki büyük kuraklık, insan ve toplumun doğaya olan bağımlılığın büyük bir kırılmasıdır. Bu büyük kırılma, uygarlığın doğudan batıya ilerlemesine ve yayılmasına,  sebep olmuştur.

Anadolu’da antik çağlardaki göğüslerinden meyve fışkıran kadın tanrıça heykelleri “Tabiat” anayı temsil eder. Bütün dinler doğanın insanın emrine verilmiş bir nimet olduğunu söyler ve doğayı kutsarlar.

Bizim medeniyetimizde doğa kutsaldır. Kur’an’ da bitkilerin ve hayvanların birer ümmet olduğu ve kendi lisanlarınca Allah’ı zikrettiği Ayetlerle sabittir. Hac zamanı Mekke ve Medine’de Haremiye’nin sınırları içinde yeşil bir ot koparmak kefareti gerektirir.

Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (S.A.S) “ Yarın kıyametin kopacağını bilsen elindeki fidanı dik.” Buyruğu ile meselenin önemini bütün insanlığa toplumsal hedef olarak göstermiştir.

Bizim medeniyetimiz,  inancımız gereği doğaya dolayısıyla yeşile ve ağaca gerekli sevgi ve ilgiyi fazlasıyla göstermiştir. Fatih Sultan Mehmet “ Ormanlarımdan dal kesenin başını keserim” fermanı ile meselenin önemini vurgulamıştır. Fetih, savaş, barış gibi toplumsal olaylar ağaç dikilerek hatıra ormanları kurularak anıtlaştırılmaya çalışılmıştır.

Doğanın bize sunduğu varlıklar, insanlar için bazı kavramların simgesi olmuştur. Mesela zeytin ağacı hakikatin, incir ağacı hayatın, buğday başağı bereketin, üzüm asması sanatın sembolü kabul edilmiştir. Çınar ağacı ise imparatorlukların, medeniyetlerin, büyük devletlerin, kentlerin hâkimiyetinin, gücünün, ihtişamının ve bekasının (sürekliliğin) sembolü sayılır.

Büyük Roma İmparatorluğunun ihtişamını, gücünü gelecek nesillere göstermek için imparatorluğun başkenti Roma çınar ağaçlarıyla donatılmış, Roma’ya hayat veren Tibet nehrinin çevresi ulu çınarlarla bezenmiştir. Bizans imparatorluğunun başkenti olan Konstantinopolis’in de ihtişamı ve gücü çınar ağaçları ile simgelenmiştir. Günümüze kadar varlığını sürdüren bu ulu çınar ağaçları, İstanbul’un kutsallığını, ihtişamını, tarihsel önemini anlatır insanlığa.

Cihan imparatorluğu Osmanlı Devletinin kuruluşu ile ilgili bir rivayete göre, Osmanlı Devletinin kuruluş öncesinde, Osman Bey’in rüyasında hocası Şeyh Edebali’nin göğsünden çıkan bir ulu çınar ağacının, dal budak sararak yeryüzünü kapladığını görmesi, Osmanlı Devletinin varlığının ve bekasının kutsandığına delil sayılmış ve cihan hâkimiyetinin müjdesi olarak kabul edilmiştir. Bu müjdeyi simgeleyen Çınar ağacı, Osmanlı Devletinin sembolü olmuştur.

Kanada bayrağında bulunan çınar yaprağı simgesi, sadece 200 yıllık Kanada Devleti’nin ebediyen var olacağını ifade eden bir sembol, aynı zamanda Kanadalıların gücünü aldığı ormanlarını koruma ve yaşatma kararlılığını da dünyaya ilan etmektedir.

Osmanlılarda çınar ağacı devletin hâkimiyetinin, gücünün, ihtişamının ve ebedi varlığının simgesi kabul edilmiş ve özenle korunmuştur. Güzelim İstanbul’un her semtinde tarihinin tanıkları olan binlerce çınar ağacı, hala dimdik ayakta. Beşiktaş’tan, Rumeli kavağına, Üsküdar’dan, Karadeniz kıyılarına kadar bugün İstanbul Boğazı çınar ağaçlarının gölgesinde doğal ihtişamıyla insanları kendine hayran bırakıyor.

“Yeşil Bursa”, “Edirne”, “İstanbul” gibi Osmanlı Devletinin Başkenti olan şehirlerdeki çınar ağaçları, Osmanlı Devletinin ve 800 yıllık medeniyetinin, tarihin sembol tanıklarıdır. Ülkemizin her köşesinde özellikle Bursa ve İstanbul’da yüzlerce tarihi olaya tanıklık etmiş, günümüzde korumaya alınmış, çok sayıda doğal anıt sayılan tarihi çınar ağaçları vardır. Çınar ağacı demek; medeniyete uzanan bir el, bir anı demektir. Ne kadar ulu çınarımız varsa,  o kadar unutulmaz tarihi anılarımız var diye düşünür ve bu anıların bu kadar çok canlı tanığı var diye övünürüz.  Ülkemizin dört bir yanındaki bu ulu çınar ağaçları tarihi anıt olarak kabul edilerek koruma altına alınmaktadır.

Dünya doğanın ağaçla ihyasına çok büyük kaynaklar ayırmaktadır. Kısa bir zaman önce bir seyahat vesilesi ile gördüğüm Dubai’deki ağaçlı yola hayran kaldım. Dubai ile Abudabi şehirleri arasında çöl ortasındaki 60 km. otoyolun sağı solu yüzer metre aralıkla ağaçlandırılmış, Çölün ortasında yapılan 60 km’lik bir ağaçlandırma, denizin arasında geçiyorsunuz. Deniz suyunun arıtılarak sulandığı ve metreküpünün 80 sente mal olduğu suyla sulanan bu muhteşem ormanın sadece bakımının ve sulanmasının milyar dolarlara mal olduğu söyleniyor.

Ağaca ve yeşile kavuşmak için bazı dünya ülkeleri işte bu kadar büyük ekonomik kaynaklar ayırmakta iken; bizler ülkemizin ağaç ve orman varlığını sorumsuzca tahrip etmekteyiz. Bugünlerde ülkemizin değişik bölgelerindeki orman yangınlarını terör örgütlerinin üstlenmesi insanlık adına utanç vericidir. Yakılan orman varlığımız yerine en kısa zamanda yeni ağaçlandırma yapılacağına bütün kalbimle inanıyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.