Suça Sürüklenen Çocuklar..

Onur Yasin Tunç

 

Bugün Çocuk Mahkemelerinde sanık kürsüsünde eğer bu çocuk varsa mahkeme tensip zabıtlarında hep bu 3 kelime geçer “suça sürüklenen çocuk..” İster kasıtlı olsun ister taksirli çocuğun yapmış olduğu eylem ya da söylem eğer Türk Ceza Kanundaki belirli bir suç tipine vücut veriyorsa çocuğun o suça sürüklenmiş olduğu kabul edilir. Yani hukuk mantığımız da toplumsal ya da çevresel olarak çocuk bir suçu işlememiş o suça sürüklenmiştir. Kanun çocuk deyiminden 18 yaşını doldurmamış bireyleri ifade etmeye çalışır. Zaten kişinin hukuken fiil ehliyetine sahip olması içinde ergin olması gerekir yani 18 yaşını doldurmuş olması gerekir.

Bugün ülkemizde her anne-baba kendi çocuğuna toz konduramaz. Doğduğu andan itibaren deyim yerindeyse pamuklara sarar sarmalarız. İyi bir eğitim alması için, güzel bir kültüre sahip olması için kendimizden ziyade geleceğe miras bırakacağımız çocuklarımız için çalışırız. Çocuklarımız, bazen yaşamak istemediğimiz bu hayatı yaşamak için kendimizden ziyade bir sebep oluşturur. Her şey, her adım, her aşama çocuğumuzun mutluluğu ve onu hayal ettiğimiz yerlerde görebilmemiz içindir.

Ama biz ne kadar çabalarsak çabalayalım olmuyor bazen. Bizim meleklerden farksız gördüğümüz çocuklarımız belki arkadaş etkisiyle belki de başka türlü etkilerle özenti v.b suç dünyasınca bir bataklık gibi aşağı doğru çekilmektedir. Günümüzde sigaraya başlama yaşı 12 olmuş durumda belki de daha küçük yaşlarda, gencecik bir birey için sigara sadece bir adım bunun daha ilerisi de mevcut olabilmektedir. Geçenlerde turistik parkta zannediyorum ki ortaokul talebesi iki gencin muhabbetinde “ben bu hayata, kadere her gün isyan ediyorum arkadaş!” dediğine tanık oldum zaman zaman bu söylemlere ya da isyanlara durakta beklerken ya da sosyal paylaşım sitelerinde ki çocuklardan hepimiz de duymuş olabiliriz. 15-16 yaşında ki bir çocuğun hayata isyan etmesinde ki sebep ne olabilir ki? Tam bir soru işareti!!

Ancak unutuyoruz ki çocuk da olsa toplumda bir bireydir. Belki duygusal, belki maddi ya da başka türlü sorunları vardır. Bu sorunları en yakından takip etmesi,sezmesi gereken kişiler de anne ve babalardır. “Cebine harçlığını koyuyorum, ne isterse alıyorum, yediriyorum içiyorum daha ne yapayım ki?” dediğinizi duyar gibiyim. Ama bunlar sadece anne ve babanın yükümlülüğü olarak kabul edilebilir. Hele üniversiteye başlamış çocuklarımız açısından durum daha vahim olabilir(hukuken üniversite okuyan genç çocuk olmaktan çıksa da onlar anne ve babalar için her daim çocukturJ) üniversitede okuyan bir genç zararlı bir takım ideolojik faaliyetlere çekilebilmektedir. Kişinin bir ideolojisi olmalı bence de ama eğitimini tamamlayıp, hayata tam olarak adım attığı zaman bu düşüncelerini ön plana çıkarmalıdır. Benim hala beraber başlayıp da üniversitede okuyan nice arkadaşım var, yazık eğitimlerini tamamlayamadılar.

Eğer çocuğumuz bize her derdini anlatamıyorsa ya da biz kendisine yakın olamıyorsak, dertlerine, sıkıntılarına beraberce çare bulamıyor, mutluluğunu paylaşamıyorsak bir gün elinizde bir mahkeme duruşma tutanağında çocuğunuza karşı suça sürüklenen çocuk nitelemesi yapılmış olarak görebilirsiniz benden söylemesi. Bizim çocuklarımız her ne kadar melek olsa da etrafta günahı özlemle bekleyen şeytanlar volta atıp duruyor haberimiz olsun..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.