Tayfun Talipoğlu ve Bam Teli

Nevzat ARSLAN

Bam Teli programının yapımcısı Aydın ilinden CHP milletvekili adayı olduğunda 2015 yılı 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde günlerce sanayide, köyde, çarşıda, pazarda birlikteydik. Dördü beş yapmaya ve de kalmaya geldim derdi. Her etkinliğe koşarak gelir, yorulmak bilmezdi. Sanayide çalışan tornacıya bu ne dediğinde “Tayfun abi meme yapıyorum” dediğinde gülüştük. Oysa bir tornacılık terimi olduğunu biliyorduk. 

Yedi Eylül mahalle Pazarında seyyar satıcı ilginç ve pratik bir düzen oturtmuş. Sıra sıra borulara kot pantolonları beden numarasına göre sıralamış.  Şu beden deniliyor, yok küçük geldi desen şak diye çıkarıp uzatıyor. Tayfun Talipoğlu bir bakış atıyor. “Abi işte bu!” diyor. “İlginç bir tasarım” diyerek satıcıların elini sıkıyor. Seyyar satıcı kardeşler ise, “Abi aynı düzeni yarın sabah Didim pazarında kuracağız.”                    

Danişment köy meydanına tüm kadınları çağırdığında sandalyesini kapan geldi. Adeta bir TV programı şeklinde çalışma yaptı. Pazarda Acarlar kasabasından gelen tezgâhları başındaki kadınlarla konuşuyor ve onların çalışkanlıklarını aktararak alkış tutuyor. Sıcak kişiliğiyle insanları etkiliyor, resim çektirmeyen kalmıyor. Şeker gibi bu adamda, şeker, tansiyon hepsi var. Her sabah bir avuç ilaç içiyor. Aydın’da anjiyo oluyor. Ama bir gerçek, yorgun olduğu gözleniyordu…  

Cevat Fehmi Başkut’un deliler ülkeyi yönetse dedirten “Buzlar çözülmeden” eserinin tiyatroya uyarlanmış halini izlediğinde Kaymakam olmayı düşünür.

Bir sohbette dört saatte tayinim çıktığını, sağlığımda etkileri kaldığını anlattığımda ise, aktardıkları daha da ilginçti, bendeniz susmak zorunda kaldım. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdiğinde İçişleri Bakanlığı sınavlarına katılır, yazılı ve sözlü sınavlar sonucunda arkadaşları ile birlikte Kaymakam adayıdır, 22 yaşındadır, çocukluk aşkı ile evlenecektir. Takım elbiselerini sırtına çeker, yakın çevresince “Kaymakam Bey” olarak anılmaktadır. Bir anda sözlü sınav sonuçları askıdan kaldırılarak yeni bir liste asılır. Açıklanan yeni listede kendisi ve arkadaşlarının adının olmadığı görülür. Yazarken bile bizim elimiz titriyor, varın siz bir de o insanları düşünün. “Bam telim titredi o gün…” diyerek anlattı o günleri…

Devri Anap’tır. Rahmetli Süleyman Demirel’e gider, ilgilenir, bakanları, müsteşarları arar. Gelen cevapta komünist olduğunu öğrenir. Hatta İçişleri Bakanlığı Müsteşarı, yüzüne karşı komünist olanları, inançsızları almıyoruz demeyi de ihmal etmez. Rahmetli Demirel   “biz seni vali yaparız” diyerek gönderir. Bir düğün salonunda ve pavyonlarda şarkı söylemektedir. Sahibi Ramazan ayında düğün salonunu teravih namazlarına açar, 11 ay dansöz oynattığımız yerde, arada bir katıldığım teravih namazı kılmak da varmış diyerek anlatır. Gazeteciliğe, televizyona adım atar, bu sektörde doğruluk, dürüstlük ve riyakârlıkları da aktarmaktan geri kalmaz.

Askerlikte ver elini Kıbrıs. Asteğmen olduğu bölükteki komutanı, tükürmüştür diyerek çaycıyı dövmektedir. Karşı çıksa da işe yaramayınca “Tükür ulan çayına” der. “Zaten tükürüyorum” cevabına alınca, “biz de içiyoruz ya!” dediğinde çaycı, “sizinkileri ayrı yapıyorum komutanım” yanıtına rağmen bölükte bir daha çay içmediğini anlattı. Ayrıca askerlikte dayak atan subay ve astsubayların elini öperek vedalaşan terhis edilen askerlerden kimilerinin kendisine borç takarak vedalaşmadan çekip gittiklerini de burukça anlatır.    

Milliyet Gazetesi Başbakanlık muhabiridir. Bir basın toplantısı sonrasında sohbet ortamında kendisini kaymakam yapmayanların arasında olan İçişleri Bakanına sitemini sert bir şekilde anlatır, Bakan haberi olmadığını söyler. İnançlı olduğunu söyleyen bakana bir tek olan çocukları olduğunu, çocuklarımızın üzerine yemin etmelerini teklif eder, sayın bakan susar. Bu işi takip etse de sonuçta biri diğerine, öteki, ötekine yüklerken bir kişinin karar verdiğini öğrenir. Artık içindeki öfke küllenmiştir…   

Pazaryerinde bir karı-koca yaklaşıyor.                                                                                

“Tayfun Bey, niye siyasete girdin?  Oysa ne güzel programlar yapıyordun!”                 

Talipoğlu bir an duraksıyor ve durgunlaşıyor.                                 

“Programlarımda maliyet yüksek, girdi pahalı gibi sözler söylemem istenmiyor. Sonuçta program yapsam da bir şekilde engelleniyor…”

Yine Başbakanlık Muhabiri olduğu yorgun günlerinde Çankaya’da düşüp de Yüksek İhtisas Hastanesinde gözünü açtığında güzel hemşireleri görünce Cennete düştüğünü zanneder. Tayfun Talipoğlu’nu 21 Mart Salı günü yitirdik. Bu güzel insan, hümanist ve gülen yüzü ile cennet’te olsa gerek…  

Nurlar içinde yat Talipoğlu…                                      

Bizimde yüreğimizde

Bam telimiz titredi.

Bam teli koptu…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.