Türkiye İçin Öngörülen Plan Tıkır Tıkır İşliyor

Yalçın Keser

Emperyalist devletler, birinci dünya savaşından sonra, kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde oluşturdukları manda yönetimlerinin kontrolden çıkıp kendi çıkarlarına hizmet etmeyecek konuma yönelmeleri, İslam unsurunun güç kazanmaya başlaması üzerine stratejilerinde değişiklik yapıp, bu bölgelerdeki yönetimleri tasfiye ederek kendi çıkarlarına hizmet edecek kendilerine bağlı sözde demokrasiler oluşturma planını uygulamaya başladılar.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin kuzey Afrika ayağında mısıra kadar kontrolden çıkan liderler tasfiye edilerek, kendilerine bağlı kalacak yönetimler oluşturuldu, tabi ki bu arada bölgenin petrol kaynaklarına el konuldu. Bütün bunlar gerçekleştirilirken yoğun bir propaganda ile de dinler arası diyalog, ılımlı İslam safsataları İslam dünyası üzerinde etkin kılınmaya başlandı.

Çok ince ve detayları çok önceden planlanmış bir projeyi,(BOP) devreye sokan a.b.d..dünya hâkimiyeti için Avrasya’yı, Avrasya hâkimiyeti için de büyük Ortadoğu’yu kontrol etmenin zorunluluğunu iyi bildiğinden, bu yolda stratejik bir madde olan petrol ve ona ulaşım yolları üzerinde egemenlik tesis ederek, rakipleri karşısında stratejik üstünlük sağlamayı amaçlamaktadır. Böylece, petrol ve doğalgaz rezervleri olmayan veya kısıtlı olan kendisine ”rakip ekonomiler” durumundaki AB ülkeleri, Japonya, Çin ve Avrasya Birliği ülkelerinin ekonomik büyümelerini kontrol altına alabilecektir. Tüm bu enerji kaynaklarına geçiş veya sevk yolu durumunda olan Türkiye, gerek miktar, gerekse stratejik yönlerden önemli enerji kaynaklarının geçiş yolu olma konumundadır. Bu durum ”geniş Ortadoğu ve kuzey Afrika ülkeleri projesi” için, “petrol alanlarının ve petrol taşıma yollarının kontrolü” amacına uygun olarak Türkiye’nin de katılımını zorunlu kılmaktadır. Türkiye olmadan, projenin başarılı olması veya tamamlanabilmesi mümkün değildir. ABD’nin Türkiye’yi “stratejik ortak” ilan etmesindeki etken bu durumdur. Asıl hedeflerinden biri olan, Akdeniz’e açılacak büyük Kürdistan (aslında arz-ı mevut denilen topraklarda büyük İsrail oluşuncaya kadar) Türkiye’nin stratejik ortak masallarıyla uyutulması, Ortadoğu’nun İslam dünyasının lider ülkesi olması yemiyle yemlenmesi gerekiyordu. Yemlendi de…

Bazıları, Osmanlı’yı canlandıracakları, İslam dünyasının lideri olacağı rüyasını görmeye başlarken, birileri de halife ilan edileceği günleri özlemle beklemeye başlamıştı… Günümüzde ‘’paralel’’denilerek ‘’inlerine kadar gireceğiz’’ denilerek tasfiyesine çalışılan cemaatin AKP ile ortaklık halinde devlet kurumlarını büyük ölçüde el koyduğu günlerde…ılımlı İslam, dinler arası diyalog, küreselleşme, yeni dünya düzeni ateşli bir şekilde savunuluyor milletimize, İslam dünyasına servis ediliyordu…

Ilımlı İslam, küreselleşme kavramının Türkiye için, emperyalistler için öngörülen asıl amacı milli bağımsızlık, milli egemenlik ve Türk milliyetçiliği temeline dayanan cumhuriyet kimliğinin yerine ''ılımlı İslam'' dedikleri, kendi istedikleri ve emirlerinden dışarı çıkmayacak adı İslam ama gerçek İslam’ın çok ötesinde teslimiyetçi, gaza emrini unutmuş salibin, siyonizmin çıkarlarının hizmetinde uyuşuk bir (sözüm ona ) “İslam toplumu” oluşturulmasıydı..…

“Ilımlı İslam” dini değil, siyasi bir kavramdır ve ABD kaynaklıdır. Bu kavramın öne çıkartılmasının iç içe geçen iki nedene dayandığı söylenebilir.  Birincisi, Türkiye’nin laiklik duyarlılığı yüksek çevrelerine yönelik ''ölümü gösterip hastalığa razı etme'' stratejisi. İkincisi, Türkiye’de antiemperyalist Atatürkçü çizgi, Türk milliyetçiliği ve Kuvva-i Milliye ruhunun yok edilerek, hem Türkiye için hem de bütün Türk dünyası için yeniden ilham kaynağı olmasının engellenmesidir. Yani, Türk’ün tarihi mirası nizam-ı âlem için Türk birliği oluşturmasının engellenmesidir. Bunun için, Türkiye’de, Türk kimliği, Türk milliyetçiliği kavramları yok edilmeli, Milliyetçi Hareket Partisi’nin iktidara gelmesi engellenmeli, federatif yapılar, küçük devletçikler yaratılmalı, Türkiye’nin pazarlık gücü kırılmalı, doğal kaynakları üzerinde daha zahmetsizce egemenlik kurulabilmelidir. Türkiye; BOP’la, öncelikle bölgesine ve Avrasya’ya yabancılaştırılacak, yeni düşman ve düşmanlıklar kazanacak ve emperyalizmin kucağına düşürülecektir.

Bir röportajında Illuminati’nin çekirdek üyesi ve Amerikan medya imparatoru Rupert Murdoch şöyle anlatıyor: “Bizim amacımız bizim egemenliğimizde, yeryüzündeki bütün devletleri birleştirip, tek bir dini olan tek bir dünya devleti kurmaktır. Bütün dünya tek bir merkezden yönetilecek ve başkenti de Kudüs olacak. Dünyaya “küreselleşme” olarak sunduğumuz “yenidünya düzeni bu olacaktır…”

Fethullah Gülen’in papa ziyaretini ve orada, dinler arası diyalog ve “Ilımlı İslam”la ilgili sarf ettiği sözleri hatırlayınız… Bu da Fethullah Gülen’in papaya yazdığı mektuptan bir bölüm:

“Pek muhterem papa cenapları” (“cenap” kavramı biz de daha çok cenab-ı Allah, cenab-ı peygamber örneğinde olduğu gibi Allah ve resulü hakkında kullanılır) üst başlığıyla başlayan mektubun içeriği çok daha ilginç…

Pek muhterem papa cenapları,

Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekan kılma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zatıalilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız.

Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan dinler arası diyalog için papalık konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik… Yapılan hizmetin İslam dünyasının hayrına yapılmadığı gün gibi aşikardır…

Diğer kanada gelince İslam dünyasının lideri olma hülyaları içerisinde, önüne atılan bütün zokaları yuttu. Gezi Parkı olaylarının şiddetlendiği dönemde, sessiz sedasız petrol yasası çıkarıldı. Artık Türk milletinin petrolünü devletin değil, yabancıların araması, kuyu başına devletin aldığı yüzde 10’luk hissenin yüzde 1’e düşürülmesi, ormanlarımızın da petrol sondajına açılması, üstelik bu yabancı firmaların vergiden muaf tutulmaları İsrail’in Türkiye’nin onayıyla NATO’ya geri dönmesi gerçekleşti. doğu Akdeniz de, Kıbrıs açıklarında ortaya çıkan ve hemen akabinde Türkiye dışlanarak, Rumlarla ortaklık anlaşması imzalayıp el konulan petrol ve doğal gazın İsrail adına Türkiye üzerinden pazarlanması görüşmelerine geçilerek, İsrail-Ceyhan boru hattının önü açıldı.

Türkiye,(AKP hükümeti) Suriye’de, Libya’daki gibi bir sürecin yaşanacağını öngörmüştü. ABD, Fransa ve İngiltere’nin açıklamalarından ve Türkiye’ye gaz vermelerinden etkilendi. Öyle ki kendine vazife çıkarttı. NATO’nun Suriye’ye işgale hazırlanacağını ve bu görevin Türk ordusuna verileceğini düşünerek askeri planlar yaptı. Suriye bataklığına balıklamasına daldı. Halep’te cuma namazları kılacakları ilan edildi. Rusya faktörü hiç dikkate alınmadı, Rusya’nın uçağını angajman kuralları içerisinde düşürmek zorunda kaldı. Sonucun bir kısmını hep beraber görüyoruz… Uçak olayını bahane eden Rusya bütün gücüyle Suriye’ye yerleşti. Türkiye, Suriye hava sahasına yaklaşma kabiliyetini bile yitirdi. Türkmen kardeşlerimiz Rus uçaklarının yarattığı cehennemde kavrulmaya başlandı. Irak’taki birliğimiz işgalci ilan edildi. ABD ve NATO yan çizdi. Rusya, Ermenistan hava sahasının kendi korumasına alındığını ilan etti. Kırgızistan, Kazakistan ve Rusya’nın yanında Türkiye’ye karşı saf tuttu. PKK etkin silahlarla teçhiz edildi. Arap Birliği, Türkiye’yi kınadı. Bölgede kala kala Barzani’ye kaldık. İyice yalnızlaşan Türkiye İsrail’in kucağına itildi. “one minut”ler unutuldu. Yakında İsrail gazının Türkiye üzerinden pazarlandığına hep birlikte şahit olacağız… Anladığınız gibi, küresel emperyalizmin Türkiye için ön gördüğü plan tıkır tıkır işliyor…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.