Ülkemde fasulye sırığı bile yeşerirken…

Asuman DOKUZLU

Benim ülkemde ağaç gövdesinden bir daha ağaç çıkar. İsterseniz ağacın gövdesinde çiçek yetiştirebilirsiniz. Ağaç kavuğunda bir daha ağaç yetişir. Çiçek yetişir. Kaldırım taşları arasında masum papatyalar, al renkli gelincikler çiçek açar. Hatta incir ağaçları çıkar taşlar arasından küçük bir incir ağacı. Mücadele verir o taşların arasında çıkarak sıyrılır ve özgürlüğünü ispat edercesine her şeye rağmen büyür. Bir verip milyon aldığımız toprağı yok ettiniz. Havayı kirletip, iklimini bozdunuz atmosferin. Kurulan ve hala doğayı yok ederek kurulmaya devam edilen, sayısı artırılan enerji santralleriyle. Yere soktuğunuz fasulye sırığın bile yeşerdiği topraklarda tarımı bitirdiniz. Aşkolsun size!

Kurbandan kurbana et bile yiyemez oldu fakir. Çünkü kurban kesen vatandaş neidüğü belirsiz ithal et yemek yerine kestiği kurbanı dağıtacağına saklar oldu derin dondurucuda. Aşkolsun size…

Şimdi verimli bir toprak resmi, ya da manzarası güzel bir yer paylaşmaya korkar olduk. Çünkü önünüze gelen her güzel yeri, her güzel manzarayı bitirmek gibi bir alışkanlığınız var, Rantiyecilerin tavan yaptığı, acaip paralar kazandığı bu ülkede kaybeden memleketim ve zavallı insanları.

Neden bizim yer altı madenlerimizin başında kavga ediliyor. Neden başkaları enerjilerden rant sahibi olurken, biz incir, zeytin, meyve bahçelerimizi kaybediyoruz? Neden insanlarımıza ve bu değerli topraklarımıza acımasızca kıyılıyor? Çocuklar, büyükler, gençler, yaşlılar neden hastalıkların pençesinde boğuşuyor sayenizde. Aşkolsun size.

Başınızı yastığınıza koyduğunuzda hiç içiniz sızlamıyor mu? Hiç başınızı iki elinizin arasına koyarak düşündünüz mü? ‘’ Biz ne yaptık bu ülkeye, ne kadar çok zarar verdik‘’ diye. Sanmıyorum! Zaten bunu yapıyor olsanız gözleriniz yaşarırdı?

İşini kaybeden, işsiz kalan milyonlarca insan… (bazılarından bahsetmiyorum) evine çocuğuna ekmek götüremeyen ve sırf bu yüzden. Sizin elinizi bile sürmeye tenezzül etmeyeceğiniz rakamlara muhtaç zavallı Türk vatandaşlarından bahsediyorum. Tuzu kuru olan Suriyeliler var bizim üvey evlat muamelesi gördüğümüz kendi vatanımızda. İşte onlardan da hiiiç bahsetmiyorum. Bahsettiğim kendi halinde esnaf. Kendi halinde çiftçi… Kendi halinde işçi, kendi halinde evinde ocağında aile hayatını idame ettirmek için mücadele eden zavallı Türk vatandaşlarımdan bahsediyorum.

Benim ülkemde et ucuzdu. Kebap mutfak kültürümüzün en önemli geleneği ızgara, mangal… Hafta sonları etini, ekmeğini alan sade vatandaş piknik yapmaya giderdi. Şimdi piknik yapmaya gidecek ne altlarında araba, ne piknik yapacak imkânlar ne mangal ne de ızgara yapacakları et kaldı. Eti millet kurbanda bile göremez oldu. Vatandaş kendi kesip, kendi yiyor bir sene boyunca, diğer kurbana kadar saklıyor. Çünkü ithal edilen etlerinde ne olduğu belirsiz… Oysa o kurbanda kesilen etlerin üçte biri fakirin hakkıydı. Nerde? Fakir kurbanı bile yutkunarak geçirir oldu. Bu mudur dinden aldığınız terbiye? Vatandaş ne yerse yesin. Kısacası taş yesin. Aşkolsun size…

Şimdi ülkemin içler acısı durumuna bakıp ağlıyorum. Bir ben mi? Akşama kadar bir kuruş alışveriş yapamayan esnaf ağlıyor. Hiç durmadan konkordato ilan eden işyerleri ağlıyor. Milyonlarca işsiz, tarlasını ekemeyen, evine ailesine ekmek götüremeyen ve bu yüzden üç kuruş para için intihar eden kimselerin aileleri, yakınları ağlıyor. Üretenler ağlıyor tüketenler ağlıyor. Ege ağlıyor Marmara ağlıyor, Karadeniz ağlıyor. Velhasıl Türkiye ağlıyor. Zannımca ağlamayan yok gibi. Sizin hiç gözyaşınız yok mu?

Sahi siz nerelisiniz?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.