Eskiden devlet üniversiteleri vardı ve içi doluydu.
Layığı ile yapılan sınavlar ile girip okumaya hak kazanan kişiler öğrenci olurlardı. Bu öğrenciler gerçek bilim adamlarından dersler alırlar nitelikli/yetkin/bilgili bireyler olarak toplum içine dönerler ve kamuda iş sahibi olurlar ve gönül rahatlığıyla halkına milletine hizmet ederlerdi.
Yaşadığımız süreçte, kamu kurum ve kuruluşlarına hizmet almak için işimiz mutlaka düşüyor. Son yıllarda ülkeyi saran ve özellikle de son bir hafta içinde skandal boyutuna ulaşan sahtecilik vakıalarından sonra hangimiz tedavi aldığımız hekimin, bizi yargılayan hakimin, mecliste bizi temsil eden, bizler için yasal düzenlemeler de parmak kaldırıp indiren vekillerin diplomasının sahici olduğundan emin olabilir?
Yıllar öncesi (sonradan hain ilan edilen) bir cemaatin dershanelerine gidenlerin daha başarılı olduğu algısıyla bu cemaatin liselere. Üniversitelere ve askeri okullara girişte. müritlerine kolaylık ve imtiyaz tanıyarak onları hakketmediği okullara yerleştirirken diğer hakkıyla girmesi gerekenlerin hakkı gasp edilerek kul hakkı yenilmedi mi?
Bu sınavlarda haksız yere alınan unvanlar ve bu unvanlar ile devlet bürokrasisinde elde elden makam ve statüler. Bunların hesabı soruldu mu?
Haksız olarak, başkalarının hakkına tecavüz edilerek kazanılan statüleri işgal eden şahsiyetler pişkin bir şekilde o makamlarda oturmuyorlar mı?
Oturmakla yetinilmeyip ayrıca üstüne bir de ödüllendirilmiyor mu?
Google'da Hamza Yerli Kaya diye yazıp şöyle bir bakınca aşağıda tırnak içinde belirttiğim bilgilere ulaştım;
"Cumhurbaşkanı başdanışmanı, gençlik ve spor bakan yardımcısı, vakıfbank yönetim kurulu başkan yardımcısı, eski akp milletvekili hamza yerlikaya’nın sahte lise diploması kullanması olayıdır. mahkeme kararına göre, ortaokul mezunu yerlikaya, sahte lise diploması kullanmış."
"Süleyman Demirel Üniversitesi, Burdur Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Bölümünü mezunu olup, TCDD'de işçi (1993), Emlâk Bankası'nda (1998) ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde (1999) memur, Gençlik Spor Genel Müdürlüğü'nde (2006) Müşavir olarak çalışmıştır."
Siyasi kariyeri
"Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) Üyeliği, Gençlik ve Spor Bakanlığı Spor Müşavirliği, TBMM Milli Eğitim ile Gençlik ve Spor Komisyon üyeliği görevlerini ifa etti. Milletvekilliği görevinin ardından 2012 yılında Güreş Federasyonu Başkanı seçilen Yerlikaya, 3 yıllık başkanlık süresinin akabinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı olarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki görevine başladı. Gençlik ve Spor Bakanlığı Bakan Yardımcısı olarak atandı."
İnsan onur ve hasiyeti tanımayan, temel insan haklarını yok sayan, insan emeğini hiç gören, varsa da yoksa da hep rant ve daha çok kazanç elde etmeyi öngören kapitalizmin vahşi boyutlusu ve hele bir de din soslusu yürürlükte ise sahteciliğin ebatları; Torbacıdan Narkotik Şube Müdürlüğüne, Halıcıdan Yaşam Koçluğuna kadar uzanır.
Yine Google'da aramaya devam ederseniz Makedonya'da eski Meclis Başkanı Mustafa Şentop'un sahibi olduğu bir üniversitenin mevcudiyetini fark edersiniz.
Bu üniversite hakkında google'da okuduğum iddialar öyle hiç yenilir yutulur cinsten değil.
"Kuralsızlık ve sırtını Türkiye'de siyasi otoriteye dayamaktan dolayı ev sahibi ülkenin yasalarını tanımadan iş yapma anlayışı o kadar ileriye gitmişti ki, bu okul tüm uyarılarıma rağmen Makedonya'dan öğrenim vizesi alma zahmetine dahi katlanmadan turistik seyahat serbestisini kullanarak herkesi öğrenci kabul etmeye başlamıştı."
"Üniversiteye Türkiye'de giriş sınavını kazanamayan herkes kabul ediliyor"
"Türkiye gündemini sarsan sahte diploma skandalının Kuzey Makedonya'daki Balkan Üniversitesi'ne de sıçradığı iddia edildi. Eski Üsküp Büyükelçisi Hakan Okçal, Balkan Üniversitesi'nin usulüsüz bir şekilde Türk öğrencilere diploma vermek için YÖK tarafından denklik getirildiğinden öne sürdü."
Bu bilgi ve haberler ile sahteciliğin her tarafımızı kuşattığını fark ediyoruz.
Yine basından takip ettiğimiz kadarı ile "Ver Mehteri" sözleri ile dillere pelesenk olan Erkan Tan'ın da diploması sahteymiş. Demek ki boşuna değilmiş kokuşmuş, çürümüş, sistemi ateşlice savunması.
Diplomanın var ya da yok olması, var ise sahte ya da sahici olması çok da önemli değil. Diplomanın gerçeğini almak ile sahtesini elde etmek arasında da bir fark yok bilgi ve yetkinlik açısından nasıl olsa,
Bilerek isteyerek çökertilen eğitim sisteminde sahici diploma sahibi olmakta yetmez arkanda torpil olmayınca... Hiç bir halta yaramıyor, çünkü...
İnsan kendi kendine sormadan edemiyor.
Her şey, herkes mi sahte acaba diye...
Okuma yazması olmayan, eğitimden pek anlamayan tarikatlara, cemaatlere “sivil toplum örgütü” diyebilen eğitim sorumluları. Oteller sahibi Turizm Bakanı, Özel Hastane sahibi Sağlık Bakanı, vesair.
TUİK'in açıkladığı rakamlara Maliye Bakanından başka inanan bir Allah kulu var mıdır, gerçekten.
Yine basına yansıdığı kadarıyla öğrendik ki sadece üniversitelerde bile, 400 akademisyenin sahte belge üretilerek doçent ve profesör yapılmış.
İmamoğlu'nun 34 yıllık diplomasını iptal eden akademisyenler kurulundaki şahsiyetlerin diplomaları sahte değildir İnşallah...
İmamoğlu'nu kusuru yokken. 34 yıl kullandığı diplomanın sahibi diye cezalandırdıkları halde, sahte işlem yaparak, gerçeğe aykırı belge düzenleyen sorumlulara (diplomayı verenlere) hiç bir işlem yapmayan akademisyenlerin diplomalarını sorgulamak ta bizim hakkımız olmalı...
Her işi ve olguyu rantsal açıdan gören, insan hak ve onurunu yok sayan, insan emeğine gereken değeri vermeyen sistemin bu kadar acımasız ve duyarsız olan vahşi varyasyonuna, salt dini inanç ve masum değerler de istismar ederek ilave edilirse. Ortaya böyle “Din Soslu Vahşi Kapitalizm” çıkar.
Yaşadıklarımız ve şaşırarak izlediklerimiz vahşi kapitalizmin semeresi yani meyveleridir.