Vatandaş ne yapsın?

Nevzat ARSLAN

Allah rahmet eylesin!

Bizim köyde Ecer Dayı vardı.                                                                                    

Ecer Ali Dayı, siyasetle ilgilenir, Cumhurbaşkanına güvenir, ajans dinler, gençlere öğütler verir, köyün düzeninde de bir ağırlığı vardı. Karısının vefatı sonrasında oğlunun yanında kalan Ecer Ali Dayının oğlu ve gelini, her sabah nereye, ne işe gideceklerinin tekmilini verirdi. Ailede herkes Ecer Dayıya danışır ve de güvenirdi. Oğul, babasının kendisi için bir yaslanacağı ve güveneceği bir dayanak olduğunu anlatır, “arkamda güvendiğim, danıştığım bir dağdır babam” derdi.

Yurdum insanı;

Babaya, akrabaya güven duyar, yaslanırdı,

Ecer Dayı ailede nasıl toparlayıcı ise;

Cumbaba da ülkede toparlayıcıdır.

Cumhurbaşkanına güven duyulur,                                                                              

Cumhur baba var, halleder denilirdi.

Gerektiğinde iktidar ile muhalefeti bir araya toplar,

Vatan, millet için gerekli birlik ve diyalog sağlanır diye düşünürdü.

Başbakana da zaten güven duyulurdu.    

Muhalefete ve liderine yaslananlar olurdu.

Adalet Sarayında, binasında hâkimler var denilirdi.

Genelkurmay başkanına güven duyanlar olur, paşamız var ya denilirdi.                         

Valiye, Kaymakamlara güven duyulurdu.

Kimileri 12 Eylül sonrasında “Ankara’da Kenan Paşa var” derdi.

Kısaca yurttaş, dayanacağı, güven duyacağı kişi veya makamdan söz ederdi.

Şimdi Başbakanlık yok.

Adaletsizlikten sitem ediliyor.                                                                        

Ergenekonun, Balyozun savcısıyız diyerek onca asker hapislere tıkıldı.                                                  

Sonuçta askeriyede teamüller değişti. Sonra aldatıldık denildi.

Kaçımız Genelkurmay başkanının, KKK, HKK ya da Bahriye ya da Zaptiye kumandanının adını biliyor? Üstelik Kenan Paşa yargılandı ve de vefat etti.                                                                                

Cumhurbaşkanlığı makamı, Partili Cumhurbaşkanı olunca birçok insanımızda şaşkınlık yarattığı gözlemlenmektedir. Tarafsızlık yemini etmiş Cumhurbaşkanının partili olması, muhalefet ile didişmesi, karşılıklı ağır ifadeler kullanılması, Parti Genel Başkanı olarak söylenen sözlerin Cumhurbaşkanına hakarete dönüşmesi…

Oysaki Partili Cumhurbaşkanlığı gibi bir sistemde ne deniliyordu?                               

Terör bitecek, şehitler gelmeyecek, enflasyon düşecek, işsizlik bitecek denilmiyor muydu?  Terör ve çift hanelere tırmanan enflasyon şöyle dursun, sadece işsiz sayımız resmi olarak bu anda 4 milyon küsur. Bu sayı tüm zamanların rekoru ve tam 12 ilimizin nüfusuna denk…

Unutulmasın ki, halk iradesine saygı duyuyoruz.

Parlamenter sistem eksik yönleri de olsa yine bize uyan bir yapı idi. Mevcut sistem aslında 3/2 gibi bir oranla kabul edilmeliydi, Halkın tercihi desek de yarıya yakın bir oranın (%48) hayır dediği gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Bazı ak partili dostlar da bu sitemlere ortak olmaktadır.

Ülkede Partili Cumhurbaşkanlığı eleştirileri duyuluyor. Örnek, Abdullah Gül, “Mutlak otorite sürdürülebilir değil” derken, Ak partili vekil Bostancı “Sistemi rehabilite etmek aklın gereğidir” şeklinde ilginç bir cümle kurdu. Ali Babacan’ın istifası ve diğer gelişmeler yanında, İktidar vekili olan Kars milletvekili Yunus Kılıç bakanlara ulaşmakta sıkıntı duyduklarını ve sitemini Cumhurbaşkanına ilettiğine dair gündemde yer alan bir başka konu idi.

Hele hele vatandaş ne yapsın ki…

Vatandaş öncesinde bir milletvekiline ulaşarak, derdini aktararak, çözüm yolunda bir adım atıyordu. İktidar vekilinin bakana ulaşamadığı bir düzende, muhalefet ne yapabilir? Hele vatandaş ne yapabilir? Vatandaş artık dert aktarma da sıkıntı duymasını, dile getirmesinde hiç de haksız değil…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.