Yeşil Kuşak Projesinin yeni taşeronları yolda!

Metin AKOĞLU

Dünyanın gözü kulağı Rusya-Ukrayna arasındaki savaşta ve bu savaş bizi çok yakından ilgilendiriyor. İki ülke ile de başta turizm sektörü olmak üzere birçok konuda ticari iş birliklerimiz vardır. İkisinden de vazgeçemiyoruz ve şu ana kadar iki tarafı da mutlu ederek geldik.

Devletimizin izlediği politikayı da çok başarılı buluyorum.

Montrö’nün uygulanış biçimi ve denge politikamız, bütün tarafları mutlu etmiş gözüküyor.

Ruslar, Odessa’yı sınırlarının içine almaya teşebbüs ederse, ABD ve İngilizler Boğazların statüsünü bozmaya kalkarlar mı?

Boğazda dolaşan mayınlardan birin patlaması durumunda, NATO ülkeleri Karadeniz’in statüsünü bozmak isterler mi?

Bu durumda Rusya- Türkiye ilişkileri ne olur?

Ukrayna’nın Karadeniz’e çıkışı olan Odessa, Batı için kırmızı çizgi olabilecek midir?

Rusya, Ukrayna’da sendelediğinde ABD ve İngiltere; Rusya’nın güneyinde bulunan Türk Cumhuriyetlerini cesaretlendirip Karadeniz-Kafkaslar ve Orta Asya şeridi üzerinde hakimiyetler tesis etmek isterler mi?

Ukrayna’nın arkasında duran ABD ve İngiltere ile Fırat’ın Doğusu ve Doğu Akdeniz’de, Rusya ile de Suriye’nin tamamında karşı karşıya gelmiş durumdayız ve bu durum 12 yıldır sürüyor.

Dedeağaç’taki ABD tanklarının niçin orada durduklarını bize açıklayabilecek olan var mı?

Ukrayna’da onlar aleyhine yapılacak bir tercih, Suriye’de önümüze konacağını görmezden gelemeyiz.

Gördüğünüz gibi bilek güreşi birden çok sahada devam ediyor.

ABD’de İslam’ın komünizme karşı bir kalkan olacağını savunanların başında, ABD’li ünlü stratejist Zbiyniyev Brzezinski gelir. Başkan Jimmy Carter’ın ulusal güvenlik danışmanıdır.

Yeşil Kuşak projesinin mimarı, Ukrayna asıllı olup “ben Amerikalıyım” diyen de bir adamdır (bu topraklarda doğmuş insanlar “Türküm, Doğruyum” diyemiyorlar, altılı muhalefetin de böyle bir açılımını da görebilmiş değiliz).  ABD’nin İslam dinini uluslararası ilişkilerde bir araç olarak kullanmasına yönelik bir strateji geliştirmiştir.

Soğuk savaş döneminde ABD’nin İslam’a ilişkin politikası ılımlı, denetlenebilir bir İslam’ı desteklemek, bu İslam’ı SSCB’ye ve komünizme karşı bir panzehir şeklinde kullanmak ihtiyacını hayata geçirmiştir.

ABD’nin İslam’la ve İslami hareketlerle olan bağlantısı ve ilgisi tarihsel süreç içinde iniş-çıkışlar göstermiş ve ABD, dönemin konjonktürel yapısına göre İslam’ı siyasal müttefik ya da tehdit olarak görmüştür.

Bu bağlamda özellikle Sovyetlerin ve Komünizmin güçlü olduğu dönemde ABD, genel olarak İslam’ı, uluslararası alanda etkinliğini sürdürmeye yarayacak ve kendisine yakın rejimleri ayakta tutarak rakip ülkeleri zayıflatacak bir dış politika aracı olarak görmüştür.

Bu dönemde ABD’nin İslam’ı kullanmasının iki temel nedeni vardı:

1.) ABD, SSCB ile girdiği uluslararası rekabette, Komünizmin İslam ülkelerinde yayılması ve bu ülkelerin SSCB güdümüne girmesi tehlikesi karşısında, İslam’ı Komünizme karşı bir panzehir gibi kullanmak istedi. Bir başka ifadeyle ABD, Müslüman dünyayı ve en önemlisi petrol üzerindeki egemenliğini Sovyetler Birliği’ne kaptıracağı endişesiyle “Yeşil Kuşak” isimli bir politik yaklaşım geliştirdi.

 2.) ABD’nin İslami hareketleri desteklemesinin ikinci nedeni ise, özellikle Mısır’ın efsane lideri Nasır’ın önderliğinde gelişen Arap milliyetçiliği ve sonraki dönemde de Baas akımını zayıflatmak istemesiydi.

ABD, kendi çıkarlarına ters düşmeyen ve hatta kendi çıkarlarını sağlamada bir araç olarak kullanabileceği İslam’ı, radikal İslamcı örgütlerden ayırmak için “ılımlı İslam’” olarak adlandırdı ve bu oluşuma zemin hazırladı.

FETÖ hareketi bu yüzden doğmuştur. 

Örneğin ılımlı denilen bu İslam anlayışı vasıtasıyla SSCB’nin güneyinde yer alan Türk Cumhuriyetlerine İslam aracılığıyla sızmaya çalışıldı. Amaç buralara İran’daki gibi ABD’ye karşıt radikal İslamcı hareketlerin girmesini engellemekti.

Bu projenin sahadaki uygulamaları Fethullah Gülen hareketi tarafından gerçekleştirilmek istenmiş ama Rusya erken uyanarak gerekli tedbirleri almış ve hareket geri püskürtülmüştür.

Türkiye’de ABD’nin Yeşil Kuşak Projesinin etki alanlarından biriydi. Türkiye gibi ülkelerde sol hareketlere karşı bir ağırlık oluşturabilmek ve bu ülkelerde sosyalist rejimlerin kurulmasını engellemek açısından neler ve kimler kullanılmadı ki!

1979’a kadar proje tıkır tıkır işlemişti. 1979’a gelindiğinde Sovyetler Afganistan’ı işgal ederler. Hafızullah Âminin öldürülmesinden sonra Sovyetler, Babrak Karmal’ı Afganistan Demokratik Cumhuriyetinin Başkanı yaparlar.  Bu olay dünyada büyük yankı uyandırmış, “Yeşil Kuşağı’n” doğu halkası kopmuştu.

Yine aynı yıl İran’da rejim aleyhtarı gösteriler başlamıştır. ABD’nin bölgedeki en güvendiği müttefiki Muhammed Rıza Şah Pehlevi İran’dan kaçmayı başarabilmiş (öldüğünde gömülecek toprak aranmış, nihayetinde Mısır’da defnedilebilmiştir), yerine anti Amerikancı politikalar uygulayacağı ve ABD’yi şeytanlaştıracağı belli olan Humeyni ülkesine dönmüştü. Humeyni’nin gelişiyle birlikte “Yeşil Kuşağı’n” orta halkası da çökmüş oldu…

1968’de Fransa’da başlayan öğrenci hareketleri tüm dünyayı kasıp kavururken, Türkiye’yi etkilememesi mümkün değildi. Dalga çok hızlı yayılıyordu. Türkiye’deki gençliği etkilemiş, münferitmiş gibi başlayan olaylar bir anda ülke çapına yayılmış ve toplumda derin yarılmalara neden olmuştur.

12 Eylül 1980’e gelindiğinde günde 20 gencimiz, sağ-sol çatışmalarından dolayı bedenleri toprakla buluşuyordu. ABD’nin “Yeşil Kuşağı’nın” son halkası olan Batı kalesinin yıkılmaması için dönemin Genel Kurmay Başkanı düdüğü çalar ve yapılan askeri darbeyle Amerika rahat bir nefes alır.

Yeşil Kuşağın Batı halkası şimdilik kurtarılmıştır. 

Yeşil kuşak diye diye 1969’dan 12 Eylül 1980’e gelinceye kadar sağ-sol (Ülkücü-Komünist) çatışmalarında yaklaşık 6.800 genç insanımızı kaybettik. Bu rakamın 2 veya 3 katı insanımız ideolojileri adına yaralandı.  100 bine yakın insanımız da siyaseten, korkuyla, bilerek ve isteyerek ülkesini terk ederek Viyana’nın batısında yeni vatanlar edindiler.

Yüz binler de zindanlara atıldılar…

İşte o gün davaları için ölenler, yaralananlar, ülkesini terk eden ve fişlenen insanlar, bugün ülkemizi yönetecek kadrolarımız olabileceklerdi.

Yaptırmadılar…

Mevcutlarla bu kadar olabildi!

Mevcut siyasi partilerimizin ezici bir çoğunluğu bu konuyu bildikleri halde Amerika’ya bunu hissettirmezler. Bu sayede de Amerika, sadece kendisine takla atacak iktidarları bulup getirmekte güçlük çekmez. 

Güçlü devlet hem iktidarı hem de gelecekteki iktidarı dizayn eden devlettir.

Yeşil Kuşağın batı halkası, yaralı da olsa ABD kontrolünde olmalıydı. 12 Eylül darbesiyle bunu başarabildiler.

Yıllar yılları kovaladı. İçeride darbeler, muhtıralar, ekonomik krizler, koalisyonlar vs. ülke sorunlarının ötelenmesi ve çözüm üretilememesi sonucu ülke, 2002 seçimleriyle siyasal İslam’a teslim edilir ve rejim mutlak bir itaate dönüşür. 

Rusya’yı sıcak sulara indirmemeye yeminler edecek kadar ABD’ye bağlıydık ama Rusya ile Suriye’de komşu olduk!

Bunun için ağır bedeller ödedik ve halen de ödemeye devam ediliyor.

Bugüne kadar kullanılanlar, bu kadarını becerebildiler!

Sırada bekleyen yeni yükleniciler; ABD’nin Türkiye’yi aşağılama politikalarına, Fırat’ın Doğusundaki (Suriye) şimdilik PKK-PYDY devletçiğine, Ege-Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimize, F-35’lere, Dedeağaç yığınağına dair bir serzeniş bile yapamıyorlar.

15 Temmuz darbesi ile bizi parçalamaya çalışan ABD, İngiliz ve Alman devlet adamlarıyla görüşebilmek için zevat, sıraya girmiş bekliyorlar.

ABD ve NATO ülkeleri yıllardır bize ihanet ettiler ve her platformda bize ceza kesiyorlar.

ABD’ye sesiz kalarak, ne anlatmak istiyorsunuz?

İngiliz ve Amerikan Büyükelçileriyle görüşebilmek için kendilerini paralar hale gelmişler.

İstanbul’a kar yağdığı gün yaşanan felaket esnasında; başında kar başlığı, ayağında hedik, elinde kaşar peynirli sandviç olduğu halde ile karla mücadeleyi organize etmesi gereken insanlar, elçiyle görüşmeye gidebilmişlerdir.

Bu İngiliz sevdası nereden paçanıza yapıştı?

Ben, bugün zor bir gün yaşamaktayım, İstanbul’a karşı sorumluluğum var, gelin bu randevuyu gelecek hafta yapalım demek yeterli olmalıydı.

Biraz olsun dik durmasını öğrenin, biraz daha tarih okuyun ve bu ülkenin kuruluş felsefesini özümseyin.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (7)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.