Sümüklü çocuklardık

Bir dönemiz biz,                                                                                           

Gülümseyen yüzler,                                                                                              

Tomurcuk gözler,                                                                                              

Sımsıcak yürekler,                                                                                                  

Çocukluktur en güzel günler,                                                                                

O masum çocuklar, bebeler,                                                                                             

Kıştan bahara burnunu çekerler…

Bamteli rahmetli Tayfun Talipoğlu’na kulak verelim…                                                  

 “Ben de Acun Ilıcalı gibi Dünya’daki sahilleri, karnavalları, festivalleri gezebilirdim. Böyle bir imkânım da vardı ve bunu Acun’dan daha iyi yapabilirdim ama o zaman kendime ihanet etmiş olurdum ki, bazıları bana hep Anadolu’daki son sümüklü çocuğu görene kadar gezecek misin dediler. Oysa o sümüklü çocuklar bizim geleceğimizdi. Asıl o çocuklara eğilmemiz, o çocuklara sahip çıkmamız gerekirdi.”  Dedi ve gitti…

Bizlerin döneminde, yarım asırdan fazla bir zaman öncesinde, ilkokul günlerimizde, her pazartesi sabahı, masada ellerimizin altına mendilimizi koyup tırnak kontrolü yapılırdı. Her şeyimiz kirlenirdi de bu mendiller apak dururdu ceplerimizde…

Okullar açıldıktan bir süre sonra yağmur ve soğukta sabah-akşam 2-3 km ötedeki okula gidip de dönen, ardından hayvan peşinde, dört beş ay boyunca aileye yardım etmekte olan çocuklardık. Yoksul, yırtık pabuçlu, yamalı elbiseli, lastik çizmeleri patlak,  hırk hırk burnunu çeken, arada bir koluna silen, her şeye rağmen mutlu olan, sümüklü çocuklardık bizler…

O eski dönemde, siyah önlüklerle okulluyduk.                                                                         

Az gelişmiş ülkemin kara kuru çocuklarıydık.                                                                 

Fakir zengin çocuğu birlikte koştuk, oynadık, güldük, ağladık.                                  

Öğle vakti mahalle maçları yaptık, kavga ettik, birbirimizi taşladık.                                        

Akşamüzeri her şeyi unutan çocuklar olarak yine bir aradaydık.                                                            

Susadık, bir yığın mahalle çocuğu, tek şişeyi çeşmeden doldurduk, içtik.                           

Ama hiç hasta olmadık, o pis, bu kirli diye düşünmedik.                                      

Bizim zamanımızda okulun hamallığını, işçiliğini, temizliğini, soba yakmasını, söndürmesini sıra ile biz öğrenciler yapardık. Cumartesi günleri genel temizlikte camları, kapıları, masaları silerdik. O yıllarda köyde yol, su, elektrik yoktu ki okulun da içme ve temizlik suyu dimdik bir yokuşun altındaki Ak Pınardan bizlerin elde kovalarla taşıdığımız sularla karşılanırdı.

Milli Bayramlar özlemle beklenirdi. Kestirmeden, göstermelik kutlanmazdı bayramlar. Büyüklerimiz de bayramlara gelmek için can atarlar heyecan duyarlardı, bizler okulda yamalı elbiselerimizi ilk kez giymezdik.

Asıl bizler yerli ve milli yetiştik.                                                                             

Cumhuriyeti ve kazanımlarını en iyi bilenlerdeniz.                                             

Fabrikalarla, medeni kanunuyla, Türk Dil ve Tarih Kurumu,                                             

eğitim, laiklik konuları hakkında yeterince aydınlatıldık.

Bizler darbeler, muhtıralar gördük,                                                                               

Belki 7-8 ekonomik kriz yaşadık.                                                                         

Fakat böylesine zorlu bir kriz görmedik.                                                            

Biz sümüklü çocuklar, yoklukla terbiye edildik.                                                              

Bizler pamuk başağı, zeytin başağı (tarlada kalan) topladık.                                  

Sattık, kazandığımızla defter, kalem, silgi aldık.

Her sabah okulda bağıra, çağıra heyecanla andımızı okurduk. Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşının, İstiklal Marşının, Cumhuriyetin değerini bilen bir neslin evlatlarıyız. Biz sümük çeken çocuklara, öğretmenlerimiz eğildi ve bizi eğittiler. O dağ başlarından, toprak damlı evlerden, devlet parasız yatılı okullarında okuduk, devlette iş bulduk, Devlete, millete, vatana borcumuz var. Öğretmenlerimize mahcup olmamak adına imla kurallarına hala dikkat ederiz.

Bir 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını daha kutluyoruz.                                    

Mutlu Bayramlar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum