Aydın’da ekonomik kalkınmanın önündeki engeller (2)

Aydın Kurtuluş Savaşı yıllarında Yunan işgaliyle maddi, manevi büyük yıkıma uğramış talihsiz bir kenttir. Uzun yıllar yaralarını sarmakla uğraşmıştır. Günümüze kadar bahtsızlığı değişik şekillerde sürüp gelmiştir. Bağrından çıkardığı Başbakanını darağacına veren yıllarca siyaseten katledilmiş bir ildir. Şehrimiz ekonomik olarak da bu dışlanmadan nasibini almıştır. Yıllarca gelişmiş il statüsünde kabul edilerek, her türlü devlet teşvikinden mahrum kalmıştır. Kendi kendine var olmaya çalışmıştır. Ekonomik olarak devletten alan değil, devlete veren bir il olmuştur.

Geçmişte siyasi kadrolar belli bir zümrenin taleplerinin özellikle (toprak beylerinin) takipçisi olmuşlar, ticaret ve sanayi erbabını yok saymışlardır. Siyasiler “bizden, kişi tayinlerinden başka talep olmadı ki” diyerek işin içinden sıyrılmışlardır. Bürokratlar uzun yıllar siyasilerin teşrifatçısı gibi çalışmışlardır. Yaşlı, emekliliğine gün sayan kadrolar, heyecansız, programsız günlerini gün etmişlerdir. Bugün bile ilimizin stratejik kalkınma planı yoktur.

Ekonomik ve sosyal kalkınmasını günün icaplarına göre yapamayan ilimiz, katma değer yaratan bir il değil, toplamda katma değer ödeyen bir il olmuştur. İstihdam yaratamamakta, eğitimli gençlerine iş imkânı sağlayamamaktadır. Tarım ve hayvancılıktan sanayiye geçiş yapamamakta, milli gelir hesaplamalarında iller sıralamasında yirmi sekizinci sıraya düşmektedir. Kamu yatırımlarından uzun yıllar mahrum ve cezalı il olan Aydın, kayıtlı ekonomisiyle vergi ödemede ön sıralarda yer almaktadır. Ülkemizde ekonominin yüzde ellisinin kayıt dışı olduğu kabul edilirse, bu manada dürüst olmanın, devletine sadık olmanın bedelini ödemektedir.

Aydın’da zengin olmak tapu sahibi olmakla eşdeğerdir. Bugün dahi binlerce tapusu olan ama bir atölyesi bile olmayan zenginleri halkımız bilmektedir. Bu zümre ikinci nesline şu öğüdü vermektedir. “Aman ha biz çok eziyet çektik. Bu malı mülkü biriktirmek için. Siz bunları koruyun Sakın riske girmeyin. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmayın.” Buna benzer sözlerle genç iş adamları olumsuz olarak yönlendirilmektedir.

İkinci nesil istihdam yaratacak yatırımlar yerine spekülatif yatırımları tercih etti. Sahilde binlerle ifade edilen yazlıklar İzmir’de Alsancak’ta apartman katları, daireler edinme arzuları hep babaların isteği doğrultusunda satın alındı. İkinci nesil yatırım yapmışsa İzmir’de İstanbul’da yatırım yapmıştır.

Aydın’da artık babaerkil aileler yok olmuşlardır. Son yirmi beş yılda mevcut olan bu aile tipi yerine çekirdek aileler yer almış; bu durum ailelerde bölünmeye ve parçalanmaya sebep olmuştur.

Geçmişte Aydın’da yaşanan şirketleşme çalışmaları tam bir fiyaskoyla son bulmuştur. Çok ortaklı Aydın Tekstil, Aysan Zincir, Asbestli Boru Sanayi, Tümosan, Ayter vb. örnekler halkımızın ekonomik katılım ve güç birliği yapma arzusunu yok etmiştir.

Sermayeler artık yatırım gücünü kaybetmiştir. Kendi başına çalışma, tek başına iş yapma arzusu ön plana çıkmış; az olsun, benim olsun zihniyeti egemen olmuştur. En yakınlarından başlamak üzere işbirliği yerine, güvensizlik hakim olmuştur.

İlimizde yaşanan merkezcilik, her konuda önümüzdeki engellerden birisidir. Aydın, Nazilli, Söke vd. çok merkezciliği siyasi, sosyal, ekonomik kayıplarımızın sebeplerinden biridir. Aydın merkezde (Efeler) alınan kararlar Nazilli ve Söke tarafından benimsenmediği gibi, engellendiği de çok görülmüştür. Bu durumda alınan kararların Aydın merkez odaklı ve öncelikli olması yanı sıra, bu ilçelerin bağımsız olma ve hatta ayrı bir il olma arzularının da payı vardır. Nazillili ve Sökeli ’ye “ben Aydınlıyım “ dedirtemezsin.

Büyük çiftlik sahipleri Aydın’da Sanayi olmaz fikrini hep canlı tutmuştur. Pamuk tarlalarında çalışacak ucuz işçi bulamama endişesi, onları bile sanayileşmememizin önünde bir engel haline getirmiştir.     

Tarımdaki verim ve gelir düşüklüğü, ilimizin tarıma dayalı ekonomisini tahrip etmiştir. Köylere doğru giderek büyük bir yoksullaşma sürüp gitmektedir.

Müteşebbis iş adamı azlığı, yatırım cazibesinin olmaması, risk alıp zorluklarla mücadele etmek yerine rahat yaşamak, gününü gün etmek sevdası Aydın’daki gelişme ve sanayileşme hamlesini baltalamaktadır.

Halkımızın çok iyi bildiği gibi “üç Denizlili bir araya gelse ne fabrikası yapalım” diye konuşur. “Üç Aydınlı bir araya gelse, nerede ne içelim” der. “Her gün sarhoş, her gün sarhoş şu Aydın’ın uşağı” türküsü herhalde Aydındaki bir yaşam tarzının folklorik ifadesidir.

Son yirmi yılda, özellikle merkez ilçeye Doğu Anadolu’dan büyük göç olmuştur. Doğu Anadolu’daki mal varlığını nakde çeviren Doğulu kardeşlerimiz Aydın’da ev bark sahibi olmuş; iş kurmuştur. Bu durum ilimizde hem işgücü, hem de sermaye katkısı yaratmıştır. Bugün bu göç te durmuştur.

Aydın’ımızda 2010 yılına kadar ekonomik hamle işareti maalesef görülmemektedir. Siyasi kadroların Hükümetimizin ilimiz için acil önlemler alması zamanı gelmiş ve geçmektedir. Şehrimizin üretimden yoksun çağdaş bir emekliler kenti olması Aydın’ın gerçeklerine ve gelecekle ilgili tasavvurlarına uymaz. Bu gidişatın sevinilecek, savunulacak hiçbir yanı yoktur. Bu durumun faturası hepimize ağır çıkar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum