İnsanlar, insancıklar!

Seviyorum şu kasabalarımızı, insanımızı…                                                                     

Bir acın mı oldu hemen yanında bitiverirler. Cenazene doluşurlar, destek olurlar. Düğününe, mevlidine, cemiyetine koşarlar, her genç bir çanak taşıma, işe yarama derdine düşer.

Benzetmeleri, dedikoduları gülümsetir, bir o kadar acıtanı da vardır. Kızcağızı ailesi tek yorganla gelin eder. Kızın adı ve ailesi “Bir yorganlı gelin” diye anılır.      

Adam şofördür, hızlı gidiyor diye “Pırpır Kazım” ya da “Gaz kesmez Ali” diye söz edilir.

Kasabanın fırıncısına  “Sümüklü Mehmet” lakabı takılır. Bir de şöyle ekmek siparişi yapılır. “Oğlanın düğününe Sümüklü Mehmet’ten 250 ekmek aldım… “

Kasaba’da Ramazan Davulcusu’dur. Aşağı kahvelerde tanımadığı 3 genç sardıkları sigaralardan birini ikram eder, davulcu, davulunu asar boynuna tokmağı elde “düm düm teke düm tek” yola düşer, sigaradan her nefes çekişinde bi haller olur, içi içine sığmaz, ortalık kararır, yolunu, yönünü, yanını şaşırır. Mahalleyi aramaya başlar. Kendisi bir an nerede olduğunu anlayamaz, “ulan bu mahalle nerede” demektedir. Kasabadan çıkar, kanal kıyısındaki mezarlık yolundan bahçe aralarından geçerek kendini kaybeder…

Tam da burada Musdafendi’ de girdi söze… Ektiği mısır tarlasına dadanan domuzlarla baş etmeye çalışan, geceleri birkaç kez motosikletiyle tarlasını yol eden Musdafendi de tam motorunu çalıştırmış, bir de bakar ki tee öteden, mezarların yanından davul sesi gelmektedir. Mezarlık duvarının dibinden davul çalarak gelen birisi peyda olur. Zaten oralarda şeytan, cin, peri, ecinni muhabbetleri gırla giderdi. Musdafendi kırdı motoru ovalardan dolaşarak nefes nefese evine geldiğinde sabah olmuştu. Biz Musdafendi’nin yalancısıyız valla!                

Türkiye’m! Şehit haberleri, ekonomik dertler, gözaltılar, tutuklamalar, yokluk ve terör gündemli günler yaşıyor. Ana Muhalefet lideri bir başka tepki örneği verdi. Ankara’dan İstanbul yoluna çıkıyor, tüm dünya takip ediyor, ses getiren bir adım atıyor.

24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı olarak anılır. Ülkede gazeteciler sıkıntılı, hapiste, gözaltında olanlar, Avrupa ülkelerinin de dikkatini çekmekte. Yandaş Basın yanında Havuz Medyası sözü de gündemde yerini aldı. Bir kentte sövgüler, ardından övgüler düzenleyenler “ Kerime var, mahdum var işsiz… “ derler. “Sulara gitsin, seller gibi çalışsın”  Sonra bir de suyu kesik musluk gibi tısss… Bir de yazıyoruz filan ayakları. Bu mudur gazetecilik? Değil elbette! Biz şurada iki satır karaladık diye kendimizi koyduğumuz bir yer yok.

Asıl önemlisi hakkı ile yazıp çizen gazete emekçilerinin günü ve bayramı kutlu olsun!                                                           

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum