Paralel Devlet

17 Aralık Operasyonu sonrası ülke gündeminde en çok dillendirilen bir kavramla tanıştık “PARALEL DEVLET”. Başbakanımız ülke de olan her olaydan Paralel devleti sorumlu tutuyor. Zaman zaman muhalefet partileri de bu kavramı dillendiriyorlar.

Ak Parti hükümeti Askeri vasiyeti yıkmak gerekçesiyle Nato ve ABD’nin de desteği ile Ergenekon, Balyoz gibi operasyonlar yapmış, TSK pasifize edilerek güçlü AKP iktidarı kurulmuştur. Bu operasyonu paralel devletin yaptığı iddia edilmişti.

Bu zaman içinde ülkede bir çözüm süreci başlatıldı. Akil adamlar ülkenin her şehrini ziyaret etmeyi denediler. Ancak karşılaştıkları direnç ile bu ziyaretlerini de pek başaramadılar. Birkaç kişiyle görüşmeler yapılıyormuş gibi yapıldı. Ama sonuç büyük bir fiyasko.

Barış Süreci denen bu süreçte biz aslında Paralel Yapıyı görmüştük. İktidarın bir ortağı vardı. PKK-KCK. 2006 yılında Oslo’da PKK ile MİT aracılığı ile başlayan müzakereler neticesinde Analar ağlamasın sloganları ile barış süreci ile PKK’nın legalleşmesi sağlanmıştır. Oslo’da yapılan anlaşma gereğince 1990’lı yıllarda  PKK ya karşı savaşan Türk subayları yargılanmış düzmece delillerle cezaevlerine konmuş genel kurmay başkanının Terör Örgütü yöneticisi olarak ceza alması sağlanmıştır..

Devlet bizzat başbakanın talimatı ile PKK ile müzakere süreci başlatmıştı. 2012 yılına gelindiğinde Öcalanın akıllı yönetimi ile PKK Güneydoğuda terörist unsurları geri çekeceğim diyerek  hükümeti tuzağa düşürmüştür. PKK meşrulaşmaya doğru önemli kazanımlar elde etmiştir. Bu süreçte bölgede TSK ve Polis karargahına çekilmiş,yasalara aykırı bir şekilde çekilen teröristlere müdahale etmeme emri verilmiştir.

PKK Devleti geri çekiliyorum diye oyalarken, “Bölgenin geleceği PKK’dır.” Söylemleri ile gelecekte PKK devletine Polis, Asker, Memur olacakları tespite koyulmuştur. PKK kırsal alanda askerin ve polissin girmesini yasakladığı gerilla alanları ilan etmiştir. Bu bölgelerden birine yaklaşan jandarma konvoyuna PKK’lılar gerilla alanına yaklaştığı gerekçesi ile ateş açmış, Genel kurmay başkanlığı da meşru müdafaa hakkını kullandığını açıklamıştır.

Daha öncede defalarca yazdık  Devlet PKK nin hiçbir faaliyetine müdahale edemez duruma gelmiştir.  PKK kent merkezlerine milisler ”asayis” adı altında dağ kadroları indirilmeye başlanmıştır. Kim ne derse desin PKK Güneydoğuda  büyük bir psikolojik üstünlük elde etmiştir.

Bölgede çoğunda 24 saat PKK’lıların silahlı “şeref nöbeti beklediği” PKK Şehitlikleri ve mezarlıkları oluşturulmuştur.

Barış Süreci ile gelinen nokta Türk Ordusu, jandarması ve polisinin vatan savunması için verdiği canların, döktüğü kanların inkarı anlamına gelmiştir. Hakkari’de bir gümrük binası birkaç gün PKK’nın kontrolüne girdiğini basında okuduk.  Devletine bağlı sadakat eden korucular müzakere sürecinde PKK’nın insafına terk edilmiştir. Her gün korucuların şehit edildiği haberleri gelmektedir. Korucu Sait Onat,Mehmet Güven, Mehmet Sait Coşkun, Ramazan Erkan, Hasan Caner PKK tarafından Türk bayrağı için savaştıklarından infaz edilmiştir. Korucular bölgeyi terk etmek konusunda baskı sonucu göç etmeye zorlanmaktadır.

“Güneydoğu’dan şehit gelmiyor”, avutmasıyla PKK’nın Güneydoğu Anadolu’da inşa ettiği PKK-KCK paralel devletinin inşası sürmektedir. PKK’nın siyasal uzantısı BDP eşbaşkanı Demirtaş Demokratik Özerklik ilan edeceklerini açıklamıştır.

Türkiye’nin batısında şehit gelmiyor bizatihi vatan coğrafyasının kendisi şehit olmaktadır.  PKK-KCK belediyeler eli ile devletleşme sürdürürken, KCK unsurları ile yargı dahil kendi mekanizmalarını kurmuşlardır.Bölgede ihaleler, alım satımlar, işçi almalar tamamen PKK’nın denetimindedir.

PKK mart 2014 de 200 belediyeyi almayı hedeflemektedir. Seçimi demokratik özerklik referandumuna çevirmeye çalışmaktadır. Büyükşehir belediye yasası ile Diyarbakır, Van ve Mardin’de başkanlık sistemine çevireceklerdir. Bu süreçte bir “kent ayaklanması” ile Terörist başı Öcalan’ın ve kandildekilerin affını sağlamayı planlamaktadırlar.

Güneydoğudaki gelişmeleri görmezden gelen tehlikeden bi haber olan yetkililer “Kendi adımdan nasıl eminsem o kadar eminim ki, Balkanlarda bir savaş tehlikesi görmüyorum. Diyen Osmanlı dışişleri bakanı Gabriel Noradunyan’dan farkınız yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum