Siyaset-ahlak ilişkisi

Toplumsal alanda insanlar arasındaki ilişkilerde bireylerin uymaları beklenen ve talep edilen davranışları ahlaktır.

Siyasi temsil görevi olanların kişisel menfaat doğrultusunda hareket etmeleri kamu imkânlarını haksız ve hukuksuz yollarla bir tarafa aktarmaya çalışmaları hatta mafya türü çevrelerle iş tutmaları ahlaki değildir.

Burada sorun şudur siyaset ve ahlakın doğaları örtüşebilir mi?

Aslında günümüzde sorun sadece siyaset-ahlak ilişkisi değil, ahlakla insan ve toplum hayatını kuran bütün toplumsal faaliyet alanları arasındaki ilişkilerdir.

İktidarın, siyasetin güç ve egemenlik hedeflerine yönelmiş bir davranışlar kümesi olduğu ifade edilebilir.

Ahlak, siyaset, ekonomi ve ticaret gibi toplumsal eylem alanı değil, bu eylem ve davranışların nasıl olacağını gösteren kurallar ve değerler sistemidir.

Ahlaken ‘iyi ve güzel’ davranışta bulunan, yani kendisinden bekleneni yapan kişi siyasette ‘başarılı’ olan kişidir.

Bireyin davranış ve eylemlerini yönlendiren ana saik siyasetin merkezindeki ‘menfaat’ mi, yoksa ahlakın merkezinde yer alan vazife midir?

Burada temel sorun siyaset alanındaki eylemlere yön veren muharrik kavram olan menfaatin akla göre mi, yoksa ahlakın temel ilkelerine göre mi tanımlanacağı meselesidir. Burada esas olan siyasetin toplumsal ahlak, ilke ve kurallardan bağımsız mı, meselesidir.

Dürüstlük siyaset dünyasında pek çok ilişkide kişisel veya ulusal menfaate uygun rasyonel bir davranış olmayabilmektedir.

Machiavelli siyaset üzerine yazdığı eserinde ‘politika ahlak dışıdır’ der. Çünkü namussuzlar arasında yüzde yüz namuslu kalmak isteyen er ya da geç mahvolur; tarihi eylem içinde iyi kalplilik felakete götürür. İnsani zulüm yufka yüreklilikten daha zalimdir.

Bizim kültürümüzde iktidarı elinde tutan güce, ahlak ve adaleti tavsiye eden kitaplar yazılmıştır. Siyasetname veya Nasihatname olarak adlandırılan kitaplarda siyaset erkini kullanan kişilere devamlı ahlak ve erdem hatırlatmaya çalışılmış ve toplumu bu ilkelere göre gözetmeleri ilkelerinden ayrılmamaları tavsiye edilmiştir.

İslam düşüncesinde siyasetin doğası ahlakı aşar ve çoğu kez onunla çelişen özelliğe sahiptir.

Siyasetin insanı erdemli bir varlık düzeyine yükseltmek amacı güden ahlak alanıyla yıldızının pek barışık olduğu söylenemez. Bu durum dün böyle idi bugün de böyledir.

‘İktidar bozar illa bozar.’

Hobbes.

Birey düzeyinde onaylanmayan pek çok eylem ve davranışın siyaset alanında ‘mümkün’ olarak görülmesi ve hatta siyasetin gereği olarak kabul edilip onaylanması imkan dâhilindedir.

Kişinin kendisi için yaptığı bir davranıştaki ahlaki ilkelerden sapma kabul görmezken bunun ‘kamu yasası’ ve ‘menfaati’ söz konusu olduğunda hoş görülmektedir.

Milli şairimiz Mehmet Akif, milletin ahlakının onun ruhu olduğunu, ahlakın iflasının ise topyekûn korkunç bir ölüm, yani herkesin ölümü olduğunu ifade ediyor.

“O yüzden başlar izmihlâli milletlerde ahlâkın.

Fakat, ahlâkın izmihlâli en müthiş bir izmihlâl;

Ne millet kurtulur, zira ne milliyet, ne istiklâl.

Oyuncak sanmayın! Ahlâk-i millî, ruh-i millîdir;

Onun iflâsı en korkunç ölümdür: Mevt-i küllidir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum