Siyasetçilere neden güvenmiyoruz?

Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde politika ya da siyaset, “Devlet işlerini yürütme sanatıyla ilgili özel görüş ve anlayış” olarak tarif ediliyor.

Politika ve siyasetin bir başka tanımı ise,  “Bir amaca ulaşmak için kişinin karşısındakinin duygularını okşaması, nabza ve şerbet vermesi, zaaflarını kullanması” olarak ifade ediliyor.

TDK’da tarif edilen bu işleri yürüten kişilere de politikacı ya da siyasetçi deniyor.

Uzmanlar, insanın olduğu yerde politikanın kaçınılmaz olduğunu vurguluyorlar.

Tarihte Anadolu Selçuklu Sultanı III. Aleaddin Keykubad'ın Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman Gazi'ye “Türk Yönetim İlkesi”ni anlatan bir Berat gönderdiği ve şu ifadeleri kullandığı rivayet ediliyor.  

“Yurt koruması askersiz olmaz;

Asker parasız toplanmaz;

Para, yurt mamur olmadıkça kazanılmaz;

Yurt imarı siyaset olmadıkça mümkün olmaz;

Siyaset ise, adaletten başka bir şeye dayanmaz...”

Uzun yıllar politikayı yakından takip eden ve siyasi yazılar kaleme alan biri olarak 1300’lü yıllarda siyasetin, adalete dayandırılması beni çok etkiledi ve hemen “günümüzde siyaset, adalete dayanıyor mu?” sorusu aklıma düştü. Yaşadıklarım, şahit olduğum olaylar sinema filimi gibi gözümün önüne geldi. “Günümüzde siyaset, adalete dayanmıyor,” diye mırıldandım kendi kendime..

He ne kadar böyle düşünmeme yaşadıklarım, şahit olduklarım.. kısacası tecrübelerim vesile olsa da, “acaba ben mi hep kötü siyasetçilerle karşılaştım” demekten kendimi alıkoyamadım.

Neyse ki imdadıma bilimsel bir veri yetişti. Dünyanın büyük araştırma şirketlerinden İpsos’un açıkladığı araştırma sonucuna göre, Türkiye’de yaşayanların en az güvendiği mesleklerin başında yüzde 11 ile siyasetçiler, ardından yüzde 12 ile din adamları geliyor.

Siyasetçileri yerin dibine sokan bu araştırmayı incelerken, 2016 yılında 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle İstanbul’da bir grup kadının; “Biz o..pular olarak siyasetçileri biz doğurmadık. Onlar bizim çocuklarımız değil. Bu yaftalamalardan kurtulmak istiyoruz” şeklinde yaptığı açıklamayı hatırladım. Siyasetçinin düştüğü durum bir kez daha içimi acıttı, üzüldüm, kahroldum.

Üzülmek sonucu değiştirmiyor.. O halde çare ne?

Çare; Türkiye’de halkın en az güvendiği günümüz siyasetçilerin yerine yeni yüzlerin, yeni aktörlerin katılmasını sağlamaktır. “Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır. Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur,” diyor Mustafa Kemal Atatürk. Öyle ise siyaset kurumlarını ehil ellere teslim etmek birinci görev olmalıdır.

2020 yılı AK Parti, CHP, MHP ve İYİ Parti için kongre yılı olacak. 4 parti de ilçe-il kongreleri ile teşkilatları, seçimli büyük kongrelerle merkezi yönetimlerini belirleyecek. Kongrelerde seçilecek yöneticiler partilerini 2023 yılından önce olması beklenen Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimine götürecek kadrolarını oluşturmuş olacak.

Kongreler siyasetçilerin halkın güvenini kazanması için büyük bir fırsattır. Bu, siyaset sahnesine yeni yüzlerin, yeni aktörlerin katılmasının önünü açmakla sağlanabilir.

Satırların sonuna gelindiğinde, “Servet Töz hayal satıyorsun, siyaset böyle gelmiş böyle gider” dediğinizi duyar gibiyim.

Haklı olabilirsiniz ama “çıkmadık canda, umut vardır” demiş atalarımız..

Siyasetçilerin, emir erleri eliyle partileri dizayn ettiği günümüzde; birilerinin değil, halkın çıkarlarını önde tutacak yeni yüzlerin, yeni aktörlerin, katılımı sağlanır mı?

Zor…

Zor, ama imkânsız değil.

Bekleyelim görelim.

anket-2.png

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum