Türk Dil Bayramı

Bizim yaylakta çift, çubuk, harman toplanmış, oğlaklar satılmıştır.         

Kara İmam namı ile maruf Muhtar köylüyü toplar, devlet adamlarından bir heyet gelecektir. Köyün devleti muhtar, köylüyü devlet geliyor diye uyarır.         

Hantal Devlet deriz de Cumhuriyetimizin emekleme döneminde meğer neler yapılmış. “Türk Dil Kurumundanız” diyerek üç kişilik bir heyet Ellezoğlu Yaylağına çıkagelir. Heyetle Fakır Baykurt’luk sahneler de yaşanır. Karaçakal oymağının yan gelip yattığı günlerde onlara da eğlence çıktı. Gelenlerin amacı tam anlaşılamasa da aşiretlinin dikkatini çekmeye başlar. Ellezoğlu Yaylağının düzünde kadınlardan birine karşıdaki Emine kadını çağırmasını söylerler. Kadıncağız seslenir “Emine bacı misafirler geldi, buraya gel hele bir yol” Emine kadın ses verir. “Tamam, bizim kız az sonra geliyorum.”  Heyet başka köyden bir gelini bulur, Emine kadını çağırmasını söylerler. “İmne ana, imne ana gesene bi yo buruya…”

Heyetteki adamlar yazar, çizer, üç gün aşiretliyle konuşur, dertleşirler. Yaylakta uğurlar ola ziyafeti verilir. Heyet Başkanı köylüyü toplar, muhtarın önünde; “Sizin oymak Türkçeyi İstanbul şivesinde konuşuyor, bunu Ankara’ya rapor edeceğiz.” . Bu defa devletten korkan, ürken Yörükler sevinir, “Kazası belasız gelip gittiler çok şükür” diyerek…

Bu TDK heyeti o yıllarda ilçemiz olan Bozdoğan kazası Halkevinde Karaçakal oymağının İstanbul şivesine has konuştuklarını anlatırlar. Bir zaman sonra Halk evinden bir gurup yaylağı ziyaret eder. Ulus gazetesinde 18 Haziran 1935 yılında resimde görüleceği üzere bu ziyaret haber olur. Ne yazık ki bu resimdekilerin hiç biri yaşamıyor artık.

Bizim oymağın şivesinin TDK’da yer aldığını duyardık.  Gerçekten bizim insanımız Türkçeyi çok güzel konuşur, değerlerimizi hep koruduk. “Geldim, gidiyom, gidiyorum, geleceğim, arkadaş, ekmek…” derken, “gelip bakırımın, gi’cem, gidiveren gari, gelivecem, akideş, eemek” diyenler de bizi küçümsemeye çalışmadılar da değil. Hatta yörükçe diyerek bu şivelerini bizlere mal etmeye de çalıştılar.

Oysaki bizim adeta tapulu bir şivemiz var. Duygularımızı arı bir şekilde anlatan şu sözlere dikkat ediniz lütfen!
Karaçakal Türkü’sünün ilk iki dörtlüğü…

Kıratıma burçak verin kişnesin,
Yaralarıma fitil salın işlesin,
Ben gidersem nazlı yârim nişlesin,
Koyu gölgelerde gergef işlesin.
***
Kıratıma bindim köprüden geçtim,
Kumalar Yaylasında al kanlar saçtım,
Altın çakmaklımı aldım Dinar’ı bastım,
Duymadın mı ağalarım efem şanımı!
***
Var diyorum şimdi globalleşen, değişen dünya gibi, insanımızda bir değişim yaşıyor. Bu değişim ile üzülerek izliyoruz ki, güzelim şivemiz de yerinde kullanılmıyor. Kaymalar ve etkileşimler var. Söylüyoruz, uyarıyoruz, anlatıyoruz dil birliğini ve şivemizin önemini...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum