Yıldızların ardından

Her gün sevdiğimiz insanlar birer, birer aramızdan ayrılıyor.

Her ne sebepten olursa olsun, bir insanın ölümü, yaşayan bir canlının aramızdan ayrılışı, insan doğasına zor geliyor. Hele ölenler tanıdık, sevdik bir dostumuz ise, ölüm acısı, üzüntüsü daha çok etkiliyor bizi...

Pazartesi günü Aydın 24 kadrosundan değerli yazarımız, emekli savcı Necdet Bayraktaroğlu'nu bir kalp krizi sonucu kaybetmenin üzüntüsünü yaşadık. Kendisiyle Aydın 24 yazar ailesine katıldığım yıl tanışmıştık.

Necdet Bayraktaroğlu, ilkeleri ve değerleriyle dik duruşu olan, asla ucuz, basit, günübirlik, popülist yaklaşımlara tevessül etmezdi. Kültür ve medeniyet tarihimizin engin pınarlarından beslenen, birikimli, düşüncelerini emek vererek yazdığı o yazılarıyla, halkına hep pozitif değerler vermeye gayret ettiğini biliyoruz.  

Ayrıca çok beyefendi, mütevazı kişiliği ile saygıya layık dolgun bir başak ağırlığını hissettiriyordu. Daima okuyan, araştıran, okuyucularına da hep güzel, hayırlı ve doğru bilgiler sunmaya çalışan değerli bir yazarımızdı. Ne zaman karşılaşsak, “Kalem arkadaşım” derdi. Aydın 24 yazarı Ömer Eru’nun da dediği gibi, onun bu hitabını hiç unutmayacağız.

Necdet Bey, üreten bir yazarımız olarak en verimli çağında, henüz erken denecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Allah'tan rahmet diliyorum. Başta kederli ailesi olmak üzere, Aydın 24 yazı ailesinin ve tüm sevenlerinin başı sağ olsun.

Sanki ölümler, acılar biri geçmeden arka arkaya bir birini kovalıyor. İki gün önce de, dünyaca ünlü mimarlarımızdan şehir plancısı, kent bilimci, Asrın Mimar Sinan'ı olarak bilinen Kuşadalı hemşerimiz Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp Bey' i kaybettik. Kendi alanındaki başarıları Türkiye'de ve Dünyada ses getiren projeleri itibariyle çok iyi yetişmiş, marka olmuş bir değerimizdi. Aydın'ın ve Türkiye'nin gururu bir değeri bir kalp krizi sonucu kaybettik. Gök kubbeden bir yıldız daha kaydı... Allah'tan rahmet diliyorum. Aydın’ın ve bütün Türkiye'nin başı sağ olsun.

Ahmet Vefik Alp Bey'in 1994 yerel seçimlerinde MHP’den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olması, mega kente yapacağı hizmetlerle ilgili projelerini televizyon ekranlarında o güzel Türkçesiyle tane tane anlattığını, İstanbul ve bütün Türkiye gibi ben de dikkat ve merakla izlemiştim. Belediye başkanlığı ve daha sonra Aydın Belediye Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunduğumdan mı bilmem, “belediyecilik böyle olmalı, bu iş ufuk, vizyon, birikim işi” dedirtti bana…

Belediye başkanı işin ehli değilse, yazık olur o şehre... Belediyecilik gerçekten zor bir zanaattir. Belediyecinin gecesi, gündüzü, kar fırtına, yağmuru olmaz. Doğru dürüst uykusu da olmaz. Ailesi, eşi, çocukları ile ilgili özel hayatı da olmaz.

Belediye başkanı, şehir halkıyla, onların dert ve sorunlarıyla evlenmiştir. Gece ve gündüz bu sorunlarla yatar, bu sorunlarla kalkar....Hep proje geliştirmek, çözüm üretmek, halkını mutlu etmek için.

İşte Ahmet Vefik Alp Bey'in İstanbul gibi bir dünya kentine bir şehircilik vizyonu koymak sevdası uğruna azim ve ısrarla başkan adayı olsa da başkan olmak nasip kısmet olmadı.

Daha sonraları Rahmetli Başbakan Bülent Ecevit’in danışmanlığını yaptı.

1994 yılı yerel seçimlerinde İstanbul belediye başkanlığını Recep Tayyip Erdoğan kazanmıştı. İstanbul'daki yerel yönetimler, şehircilik hizmetlerindeki performansını bir belediyecilik marka değeri yaparak, daha sonra bu başarılarını genel siyasette iktidara, sonrası cumhurbaşkanlığına taşıdı.

O yıllarda Aydın Belediye Başkanı Hüseyin Aksu idi. Anavatan Partisi’nden seçilmişti. Bugünlerde bile Aydın'da da belediyecilik, yerel yönetimler hizmetleri denince Aksu akla gelir. Aydın halkı hala onun hizmetlerini konuşur. Aradan yıllar geçmesine rağmen Aksu Başkan Aydın'a yaptığı hizmet ve projeleriyle anılıyorsa, kalplerde yaşıyorsa çok büyük fedakârlıklarla, aşkla kendini Aydın’a hizmete adamış olmasındandır.

“Her nefis ölümü tadacaktır” ihahi emri vardır. Her insan doğar, büyür ve vakit saat geldiğinde de Allah'ın verdiği can emanetini gene sahibine teslim eder. “At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır” diye bir atasözümüz var. Değerli bir gönül dostu bir sohbetinde; “Yaşamanın, hayatın bir anlamı, bir amacı olmalı bence. Amaçsız, idealsiz, hedefsiz geçen boş zaman için; ölümü hiç beklemeye gerek yok. Ben kendi mezar çukurumu, kendi ellerimle kazarım” demişti. “Aşk ile yürüyen, sırtında dünyayı taşır! Aşksız yürüyen, beden diye bir ceset taşır!” demiş, Tapduk Emre.

İşte Necdet Bayraktaroğlu gibi bir eser bırakabilmek asıl mesele…

İşte mesele Asrın Koca Mimar Sinan' i gibi ulvi bir makamda, gönüllerde hiç silinmeyecek hoş bir seda bırakabilmek...

Neredeyse 20 yıl geçmesine rağmen Aydın'a yaptığı ölümsüz hizmetleriyle hâlâ aranıp, sevilmek, halkın kalbinde yaşayabilmek...

İşte mesele bu!

Ne mutlu gök kubbede hoş bir seda, bir eser bırakanlara...

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum