Asiller ve vekiller

Bu ülkede cebinde minibüs parası olmadığı için 6-7 Km. yürüyen yaşlı başlı insanlar bilirim.

Bu ülkede bir çay parasına, bir kuru simide muhtaçlar bilirim,

Bu ülkede bayramlarda torunlarının eline bir liralık bir çikolata veremediği için gözyaşı döken emeklileri tanıyorum.

Açlık sınırında inim inim inleyen işsizler, emekli dul ve yetimler çok olduğunu biliyorum.

Bu memlekette pazarlarda atılan meyve ve sebzeleri toplamak için akşamları pazar alanını gezen anaların durumları yürek yakıyor.

Bu memlekette akşam evine ekmek götüremediği için ramazan günü kendisini asan insanlar bilirim.

Bu memlekette geçim sıkıntısından yıkılan yuvalar bilirim.

Bu memlekette parklarda yatan, sokaklarda yaşayan ve sokaklarda ölen insanlar bilirim.

Bu memlekette cebinde parası olmayan karnı aç insanların lokanta önünde öyle mahzun geçişlerini bilirim.

Bu memlekette asgari ücreti bile bulamayan milyonlarca işsiz varken iki üç maaş alanları da biliyorum.

Bu memlekette kertenkele misali sürünenlerle,

Bir eli yağda bir eli balda lale devreni yaşayan insanları da bilirim.

Tıpkı milletimizle vekilleri gibi…                                               

Çok önemli bir yazarımız Mehmet Şükrü baş diyor ki:

Kendilerini vekil olarak seçip meclise gönderen asillere aş ve iş imkânı sunabilmek, onların refah düzeylerini yükseltebilmek asli görevleri olan sayın vekillerimiz meclis lokantasında;

Bir zamanlar da                                                 

Ekmeyi 50 kuruşa,

Sebze çorbasını, pirinç pilavını, salatayı, söğüşü, turşuyu, yoğurdu Künefeyi, meyveyi 100 kuruşa,        

Peynir tabağı, Zeytinyağlı kerevizi, Meksika salatasını, patlıcan

Dolmayı, kompostoyu, nar suyunu 1,5 liraya,

Etli yaprak sarmayı, Karnabahar buğulamayı, Sebze grateni, kapuskayı,

Bademli keşkül diyeti 2 liraya.

Zeytinyağlı enginarı 2,5 liraya. 

Tavukgöğsünü, tavuk söğüşü 3 liraya,

Her türlü etli yemeği, kebabı, döneri, etli türlü fırını, çentik kebabı, pilavlı tavuk döneri, 4 liraya,

Soslu dil balığını 5 liraya,

Kuzu şiş sebzeli garnitürü 6 liraya yedikten sonra….

Maden sodasını da 50 kuruşa içerlerse…

Ve bu mecliste her iyileştirme millet için değil de vekilleri için gerçekleştirilirse,

Ve bu mecliste emekliye dul ve yetime mali yılbaşında % 5 zam verilirken,                                                

Her türlü imkânın en iyisini vekiline ve zenginlere vereceksin, milleti de açlık ve sefalete mahkûm edeceksin.

Bunun adına da adalet diyeceksin.

Dinden, imandan helalden, haramdan bahsedeceksin.

Bütün bunlara kim inanır ?..

İşte bütün bunları görmüş ve yaşamış olacak ki Necip Fazıl Kısakürek bir şiirinde şöyle der:

Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul;

Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.

Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;

Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!                                 

Tabii ki biz bu hadiseyi bu kadar güzel anlatamayız ama Allah daha da versin dediğimiz sayın vekillerimizi,  bizleri koyun gibi güden sayın siyasetçilerimizin, karınları bu kadar tok sırtları bu kadar pek olduğu sürece Bu vekillerin garip gurebanın, fakir fukaranın hallerinden haberdar olmaları ve onların dertlerine çare bulmaları mümkün değildir.

Zira atalarımızın “Tok açın halinden anlamaz” demeleri de bu yüzdendir. Hakikaten açın halinden toklar anlamaz.

Onlar ve zenginler ne bilsin yoksulluğu.

Onlar sadece türkülerde dinlemiştir yoksulun halini veya siyaset için söylemiştir “Garip guraba, fakir fukara” söylemini.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum