Aşk

İlk kez belki de bu hitapla başlıyordur bir mektup. Ve bir tek benimdir belki de sevgilisine, nişanlısına, kocasına "Aşk" diye hitap eden. Olsun. İlk benimdir zaten birini aşk kadar seven, sevdiğini aşk bilen, aşk kadar kutsayan.

Evet aşk, öylesin benim için. Aşksın. Aşkın ta kendisisin hem de.  Öyle çok seviyorum ki seni, öyle çok özlüyorum ki! Duygularımı anlatacak başka bir sözcük bulamadım işte.  

Farkında mısın aşk, ilk kez mektup yazıyorum sana. İlk kez! İlk kez ayrılıyoruz çünkü. İlk kez bir haftadır görmüyorum seni, dokunmuyorum, duymuyorum sesini. Kokunu almıyorum. Ne çok ilk barındıyor bu mektup kendi içinde. Adın ilk, harflerimin kâğıda düşüşü ilk, özlemin burnumun direğine bayrak açışı ilk, gözümün yağışı kâğıda bunca ilk işte. Her şeyin ilki bu mektup anlayacağın aşk.

İlkokula gittiğimiz günden beri hiç ayrılmamışız ki özleşelim be gülüm.

Hiç bir zaman yazma ihtiyacı duymamışım sana, hiç özleme mesafesi kadar uzaklaşmamışım ki senden.

İlkokula birlikte git, yanyana aynı sıraya otur, birlikte dön, akşam birlikte ders çalış ödev yap, uyuklamaya başlayınca çitten atlayıp bitişik nizam eve giden senin örtülen kapı sesini duy ve düş yastığa uyu.

Tüm bu düzen içinde ilkokul, ortaokul, sanat okulu derken büyüdük gittik işte. Dip dibe. Babam, emmim, nenem, yengem, ablan hep beraber koca bir avlunun içine sığışmış yaşayıp gitmişiz şimdiye dek.    

Annemin ölümünde bile aynı mendille silmiştik gözyaşlarımızı. Ayakuçlu yatırmıştı nenem ikimizi aynı döşeğe. Beşik kertme oluşumuzdan mıdır nedir kimse bizi ayrı mindere de oturtmadı hiç. Aynı ayakkabıyı bile giyerdik. Daha doğrusu ben giyerdim senin ayakkabılarını. Senin ayakların birdenbire büyüyene kadar benimkiler çabuk eskidiği için seninkileri çalar giyerdim. Kıyamaz hiç bana gün boyu eski cızlavatlarımla gezerdin. Sahi annem yok diye mi bu kadar çok nazıma yelerdin sen benim. Ondan mıydı sahiden aşk?

Benim okul hayatım ortaokuldan sonra bitti ama senin okuldan dönüşünde ki ders çalışmalarımız hiç bitmedi. Ta ki sen bana süt eriği koparmak için ağaca çıkıp düşene kadar.

Ahh aşk! O günü hatırladıkça, aynı o günkü gibi bağırasım, yeri göğü inletesim geliyor yine.  

Biliyor musun aklım bir süreliğine terketmişti beni bileğinden sallanan ayağını görünce. Anlayacağın aklım,  gitti geldi düpedüz. Allah bir daha böyle bir acıyı da, böyle bir korkuyu da yaşatmasın bana. Hiç kimseye de yaşatmasın.

Hastanede başında beklediğim günlerde benim de ateşim çıktı, benim de acıdan morardı betim benzim, benim de ışığı söndü gözlerimin, benim ayağım da kesildi seninle beraber.  

Senden farklı olarak bağıramadım sadece. Sesim içime aktı hep. Bağıramadım senin gibi. Senin yerine olsa bile senin gibi bağıramadım aşk.

Ah! Ne çok ağladım o günlerde ne çok! Ölecektim düpedüz ayağın kangren olup kesilende. Bana tutunup yürümek zorunda olduğunu bilmesem ölürdüm de zaten. Ölürdüm inan ki aşk. Sen elli ayaklı yaşa, benim elimle ayağımla tut yürü diye ölmedim aşk. Sırf onun için ölmedim acıdan.

Askere de gitmeyince kesilen ayağın yüzünden evlendik zaten hemen.

Dedim ya ilk kez ayrıldık biz, ilk kez uzak kaldık birbirimizden ve ilk kez seni özlemenin nanca bir köz yemek olduğunu anladım.  

Adının aşk olduğunu da şimdi sana mektup yazmaya kalkınca bildim biliyor musun?

Mektubumu okuyunca sen de öğreneceksin aşkın kim olduğunu, ne olduğunu aşkım. Kimbilir sen de benim neyin olduğumu ancak o zaman anlayacaksın. Merak etmiyor da değilim hani! Neyinim aşk ben senin? Neyim ben senin için sahi?

Biliyor musun sen gideli yatağımıza gitmedim ben hiç. Sofraya da varamadım. Ağıla da gitmedim, Yetim'e biberon, Karabaş'a kavurma, Çilli'ye mısır da vermedim. Kasımpatıları öpmedim, kuzu kulağı toplamadım, yemlik de dolamadım yufkaya. Unuttum su içmeyi, yemek yemeyi de. Namaz falan hak getire zatti. Kıyama dursam rükuyu, secdeye varsam selamı unuttuğumu görünce nenem zorlamadı hiç beni. Sen gittin ben bittim anlayacağın aşk.

Nenem "Yaz kuzum, alevini yaz ki ayaza vurmasın, buza çalmasın yüreciğin" demeseydi uyanmayacaktım hiç yokluğunun uykusundan.

Ah Aşk ah!

Sen ameliyattan ameliyata girerken yokluğumun acısını bilmiyor, özlemenin nasıl bir döven olduğunu anlamıyorsundur döşünde döneleyen. Dua üstüne dua iyileşmene, adak üstüne adak dönüp gelmene. Yaptığım tek şey bu sen gideli.

Çabuk iyileş aşk, çabuk gel, çabuk çabuk!

Düşümde gördüm seni dün gece. Nasılını sorma sakın. Utanırım. Anla işte.

Nefes almak, uyumak, yemek, içmek, gezmek dolaşmak geçtim hepsini ben. Bir tek sen, bir sen! Tek sensin aklımdaki, dilimdeki, gönlümdeki, gözümdeki. Gördüğüm sensin sadece baktığım yerde.

Gel aşk

Çabuk gel aşk

Çabucak gelll aşkkk!

Sen ne dersen oyum ben. Çok özledim çoookk.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum