“Benim gözlerim göreceğini gördü”

Dünyaya bir kere daha tek yürek olduğumuzu, vatanımızın bir parçasını bile düşmana bırakmayacağımızı kanıtlayan, tarihimizin en şanlı zaferlerinden birini kazandığımız ve resmi kayıtlara göre bin 746’sı Aydınlı olmak üzere 250 bin şehit verdiğimiz yer…

103 yıl önce İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, Avustralya ve Yeni Zellanda askerlerinden oluşan orduya karşı, ülkesini düşmandan korumak için kavurucu sıcakta ve dondurucu soğukta savaşan Türk askerinin kahramanlıklarının yaşandığı yer…

Yaralı düşman askerini kucağında taşımak suretiyle Türk’ün asaletinin, centilmenliğinin tüm dünyaya gösterildiği yer…

Mustafa Kemal Paşa’nın ‘ben size ölmeyi emrediyorum’ dediği yer…

Üzerinden yüz üç yıl geçse de asla unutamayacağımız, her göreni derinden etkileyen bir yer…

Çanakkale Şehitlik…

Geçtiğimiz gün oradaydık. Çanakkale’den Gelibolu’ya feribotla geçtik. Yemyeşil ağaçları ve masmavi denizi ile düşmana bırakılmayacak kadar güzel Gelibolu Yarımadası’nı gezerken bir taraftan içim burkuldu, gözlerim yaşardı bir taraftan da Türk olduğum için gururlandım.

Gelibolu’da Kilitbahir, Alçıtepe, Conkbayırı, Kanlısırt gibi Çanakkale Savaşlarının geçtiği alanları gezdik.

Kara savaşlarında siperlerin birbirine 10 metreye kadar yaklaştığı, stratejik olarak çok önemli olan Anzak Koyu ile Conk Bayırı arasındaki alanda komutan ve askerleriyle şehit olan 57.Alayın anısına yapılan anıtı ziyaret ettik. Anıtın üzerinde “Dünya askerlik tarihinin en kahraman birliği” yazıyor. Ordumuzda onların anısına saygıdan 57.alayın olmadığını ancak 56. ve 58. Alayın olduğunu öğrendik. Çanakkale Savaşları’nda gazi olan Hüseyin Kaçmaz, 1993’de şehitliğin açılışına 6 yaşındaki torunu ile katılmış. Dede ve torunun heykeli bu alanın girişinde yer alıyor.

25 Nisan’da Anzak askerleri Anzak Koyu’ndan bir çıkartma yapmaya başlamış, bu bölgede sorumluluğu üstlenen Mustafa Kemal tarafından kurşunu biten askerlere süngüleriyle savaşma emrini veren Atatürk, “Ben size taarruzu emretmiyorum ölmeyi emrediyorum” emri ile süngüleri takıp mevzi alan askerlerimizin hikâyelerini dinledik.

Conkbayırı’nda çarpışmalar sırasında bir şarapnel parçası Atatürk’ün göğsüne gelir. Göğsündeki saate çarpınca, saatin parçalanarak Atamızı ölümden kurtardığı ve onun Türk halkına bağışlandığı alanda taştan yuvarlak gülleler bulunuyor. Burada yer alan Atatürk anıtında da, bu olayın nasıl olduğu Atatürk’ün ağzından anlatılmış.

Kilitbahir yakınlarında Seyit Onbaşı heykelini gördük. Deniz savaşı sırasında düşman askerlerinin açtığı ateş sonucu birçok asker şehit olur, birkaç topçu eri hayatta kalır. Ateş devam ederken topun mermiyi kaldıracak olan vinci parçalanınca Seyit Onbaşı, 276 kg.lık mermiyi sırtlayarak topa yerleştirmiş ve ateşlemiş.  

Duygu yüklüydük... 

Üstüne Denizlili Ömer’in hikâyesini dinleyince gözlerim doldu. Denizlili Ömer, Çanakkale Savaşının önemli komutanlarından Cevat Paşa’nın geldiğini fark etmediği için selam vermez. Kendisi ile konuşurken başka yere bakan Denizlili Ömer’in kör olduğunu anlayan Cevat Paşa, ‘asker baruttan gözlerin mi kamaştı’ der. Düşman gemisini batırılışını kasteden Denizlili Ömer’in cevabı: “Benim gözlerim göreceğini gördü” olur.

Şahindere Şehitliğindeyiz.  O zamanlar Şahindere açık hastaneymiş. Açık alanda ağaçlarla, çalılarla kaplı bir bölgemiz. Yokluklar her yanımız sarmış o zamanlar. Silah, mühimmat, doktor, ilaç yok denecek kadar az. En büyük sorun yaralı çok.

10. Tümenin 30. Piyade Alayında görev yapan Mustafa Efendi yaralanarak sargı yerine getirilir. Kurtarılamaz ve 18 Eylül 1915 günü Şehit olur. Kuzey bölgesinde görevli bir subay olan babası Ali Şadi Efendi‘ye haber verilir. Savaşın daha hafif dönemine denk geldiği için Ali Şadi Efendi gelerek oğluna son görevini yerine getirebilmiş ve en azından ona bir kabir yapmayı başarabilmiş.

Buğday kırığından yapılmış çorbalarla öğün geçiren, içecek su, yiyecek ekmek, giyecek ayakkabı bulmakta zorluk çeken kahramanlarımız imkânsızlıklar karşısında asla pes etmemişler, vatan savunması için bedenlerini siper eden asil millet evlatları birlik, beraberlik ve dayanışma şuuruyla Çanakkale’yi geçilmez yapmışlar.

Efeler Belediyesinin düzenlediği “Kültür Gezileri” kapsamında gittiğimiz Çanakkale Şehitliğini, her biri ayrı bir kahraman olan askerlerimiz sayesinde gururla gezdik.

Yazımı Faruk Nafiz Çamlıbel’in şu dörtlüğü ile bitirmek istiyorum:

Övün, ey Çanakkale, cihan durdukça övün! 
Ömründe göstermedin bin düşmana bir düğün. 
Sen bir büyük milletin savaşa girdiği gün, 
Başına yüz milletin üşüştüğü yersin! 

Bu vesileyle şehit ve gazilerimizin her birini şükranla anıyor, Efeler halkına bu imkânı sağlayan Efeler Belediye Başkanı Mesut Özakcan’a teşekkür ederim. Ayrıca Efeler Belediyesinin düzenlediği rehber anlatımlı tarih ve kültür gezilerine katılmanızı öneriyorum.

“Çanakkale geçilmez” diyen aziz şehitlerimize…

Selam olsun…

Rahmet olsun…

Ruhları şad olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum