Bir Cümlelik Kader: İnsan Ruhuna Dokunmanın Sessiz Sorumluluğu

Bir Cümlelik Kader: İnsan Ruhuna Dokunmanın Sessiz Sorumluluğu

Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer ile insan hayatına dokunmanın etik sınırları üzerine.

Bazı söyleşiler vardır; yalnızca sorulara verilen cevaplardan ibaret değildir. Okuyucuyu durdurur, düşündürür ve bazen de kendi hayatındaki kırılma anlarını hatırlatır. Ruh sağlığı, eğitim ve toplumsal yapı üzerine yaptığı uluslararası bilimsel yayınlar, kitaplar ve klinik çalışmaları ve disiplinlerarası yaklaşımıyla tanınan Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer ile yaptığımız bu söyleşi de tam olarak böyle bir yerden konuşuyor.

Psikoloji ve sosyolojiyi aynı masada buluşturan çalışmalarıyla yalnızca akademik dünyada değil, sahada da insan hayatına doğrudan temas eden Prof. Dr. Yıldırımer ile; bir cümlenin nasıl kadere dönüşebileceğini, geç kalınmış müdahalelerin nelere mal olabileceğini ve insan ruhuna dokunmanın görünmeyen sorumluluklarını konuştuk.

– Hocam, “Bir cümlelik kader” ifadesi oldukça çarpıcı. Gerçekten bir cümle insan hayatını bu kadar etkileyebilir mi?

Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer:

Kesinlikle evet. Bazı meslekler vardır ki etkisi ölçülemez, telafisi yoktur. Öğretmenlik ve ruh sağlığı bu alanların başında gelir. Çünkü bu mesleklerde kurulan tek bir cümle, bir insanın hayatında ya yeni bir kapı açar ya da o kapıyı sonsuza dek kapatır. Özellikle çocuklukta ve ruhsal kırılganlık dönemlerinde söylenen sözler, kişinin kendilik algısının temelini oluşturur.

– Bu noktada öğretmenlerin rolü sizce neden bu kadar kritik?

Çünkü çocuk zihni henüz kendini savunamaz. Bir öğretmenin sınıf içinde gelişigüzel söylediği “Sen yapamazsın” gibi bir cümle, bazen ömür boyu süren bir iç sese dönüşür. Bu, bir nasihat değildir; çoğu zaman farkında olunmadan yazılan bir kader cümlesidir. Toplumun yıllar sonra kırılmış yetişkinlerle yüzleşmesinin temelinde, bu görünmez yaralar vardır.

– Ruh sağlığı alanında da benzer bir hassasiyetten söz ediyorsunuz.

Evet. Psikolog ya da psikiyatrist için “dokunmak”, sadece teknik bir müdahale değildir; etik bir duruştur. Danışanı geçmişiyle ne zaman yüzleştirdiğiniz, hangi dilde konuştuğunuz ve nasıl bir bağ kurduğunuz hayati önemdedir. İnsan ruhu ham bir alan değildir; çatlakları vardır. Yanlış zamanda, yanlış şekilde dokunulduğunda iyileşmez; dağılabilir.

Bakınız: İzmir Psikolog Seçerken Dikkat Edilmesi Gereken 7 Önemli Kriter

– Bu noktada Donald Winnicott’a atıf yapıyorsunuz.

Winnicott’un şu sözü çok şey anlatır:

“Bir insanın gerçek benliği, ancak yeterince güvenli bir ortamda ortaya çıkabilir.”

Bu, hem öğretmenler hem de terapistler için temel bir ilkedir. Güven yoksa öğrenme de yoktur, iyileşme de. Aceleyle yapılan yüzleştirmeler, hazır olunmadan açılan geçmiş kapıları, kişinin savunmalarını güçlendirmekten başka bir işe yaramaz. Bazı gerçekler vardır; doğru zamanda söylenmezse, hakikat olmaktan çıkar ve travmaya dönüşür.

– Toplumsal boyutta bu süreci nasıl okumak gerekir?

Burada Pierre Bourdieu’nün yaklaşımı çok kıymetlidir:

“İnsanlar, içinde yaşadıkları toplumsal düzenin sınırlarını çoğu zaman kendi sınırları sanırlar.”

Bir öğretmenin ya da ruh sağlığı uzmanının görevi, bireyin kendisini bu görünmez sınırların ötesinde görebilmesine yardımcı olmaktır. Ancak bu, sert bir silkme ile değil; sabırla, farkındalıkla ve etik bir sorumlulukla yapılmalıdır. Aksi halde kişi, yaşadığı karanlığın suçunu yine kendisine yükler.

Bakınız: Beyin Sisi (Brain Fog) ile Mücadele: Zihinsel Netliğe Kavuşmanın Bilimsel Yolları

– Psikiyatrik müdahalede zamanlama neden bu kadar önemli?

Kay Redfield Jamison bu durumu çok net ifade eder:

“Acı zamanında anlaşılmadığında, kişiliğin içine yerleşir.”

Geç kalınmış bir destek, bazen yalnızca semptomları bastırır; ama hayatı onaramaz. Bu yüzden ne zaman susulacağını bilmek, ne zaman konuşulacağını bilmek kadar önemlidir. Her yüzleşme iyileştirmez; bazıları sadece yarayı derinleştirir.

– Son olarak, bu kadar büyük bir sorumluluğu tek bir cümleyle nasıl özetlersiniz?

İnsan hayatına dokunmak bir meslek değil, emanettir. Bu emanetin içinde kelimeler, sessizlikler, zamanlama ve niyet vardır. Yanlış kullanılan her unsurun bedeli ağırdır ve çoğu zaman geri dönüşü yoktur. Belki de bu yüzden bazı mesleklerde en önemli yeterlilik diploma değil, insan ruhuna duyulan saygıdır.

İnsan Ruhuna Dokunmak: Görünmeyen Bir Yemin

Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer ile yaptığımız bu söyleşi, yalnızca ruh sağlığı alanında çalışanlara değil; öğretmenlere, ebeveynlere ve insanla temas eden herkese güçlü bir hatırlatma sunuyor:

Bazen bir cümle umut olur, bazen bir cümle kader.

Uluslararası akademik çalışmalarıyla olduğu kadar sahadaki duyarlılığıyla da dikkat çeken Prof. Dr. Yıldırımer’e, insan ruhuna dokunmanın sessiz ama ağır sorumluluğunu bu denli yalın ve derin bir dille paylaştığı için teşekkür ediyoruz. Hocamızın güncel yazılarına https://ayaktangelensaglik.com/ sitesinden takip edebilirsiniz.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.