Mehmet EROĞLU
Bir pencere, bir kongre, bir millet
Değerli okurlar,
2002 yılında Erzurum İl Kültür Müdürü olarak atandım. Kasım ayının sonlarıydı; Erzurum ayazı kendini daha ilk günden hissettiriyordu. İlk gecemi öğretmenevinde geçirdim. Açık söyleyeyim, öğretmenevi beş yıldızlı bir otelden farksızdı.
Gece odama çıktığımda, pencereden baktığımda apartmanların arasında sıkışmış, iki katlı küçük bir bina dikkatimi çekti. Önünde Türk bayrağı asılıydı. “Herhalde resmi bir kurumdur” diye düşündüm. Erzurum’a ilk gelişimdi, kenti henüz tanımıyordum.
Sonradan öğrendim ki o mütevazı yapı, Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum Kongresi için gelip tam 52 gün kaldığı binaymış.
Bir pencere… Bir bina… Ama aslında koskoca bir milletin kaderi…
ERZURUM KONGRESİ: BİR BAŞLANGIÇ
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı Devleti’ne dayatılan ağır Sevr şartları altında ülke adeta nefes alamaz durumdayken, Mustafa Kemal ve arkadaşları Erzurum’a gelerek bu mütevazı binada tarih yazdı.
Erzurum Kongresi, Erzurum ve Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri tarafından düzenlendi.
23 Temmuz 1919’da başladı, 7 Ağustos 1919’da sona erdi.
62 delegenin katıldığı kongrede alınan kararlar, milli mücadelenin yol haritası oldu:
Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz.
Her türlü işgale karşı millet topyekûn direnecektir.
İstanbul Hükümeti görevini yapamazsa geçici bir hükümet kurulacaktır.
Kuva-yı Milliye esas alınacak, milli irade hâkim kılınacaktır.
Manda ve himaye kabul edilemez.
Bu kararlar yalnızca kağıtta kalmadı; derhal hayata geçirildi. Kurtuluş mücadelesi fiilen başladı.
BİR SELAM, BİR TARİH DÖNÜM NOKTASI
Kongre sürerken İngiliz baskısıyla padişah, Erzurum’daki 9. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa’ya Mustafa Kemal’in tutuklanması emrini verir. Mustafa Kemal bunun üzerine askerlikten istifa eder, Erzurum nüfusuna kaydolur.
Ancak baskılar sürer.
Kongre sırasında Mustafa Kemal’in yaveri gelir ve şu cümleyi söyler:
“Paşam, Kazım Karabekir Paşa geliyor.”
Salonda buz gibi bir hava eser. Herkes aynı şeyi düşünür:
“Ya tutuklanırsa?”
Kazım Karabekir Paşa içeri girer, Mustafa Kemal’in karşısında durur, selam verir ve tarihe geçen o cümleyi söyler:
“Paşam, 9. Kolordumla birlikte emrinizdeyim.”
İşte o cümle, kurtuluşa giden yolun kilit taşıdır.
Aksi olsaydı, belki yine kazanılırdı bu mücadele; ama kim bilir kaç yıl, kaç bedel daha ödenirdi.
ERZURUM: COĞRAFYA KADAR TARİH
Erzurum yalnızca bir şehir değildir.
Erzurum, tarihle dövülmüş, dövüldükçe çelikleşmiş, çelikleştikçe bayraklaşmış bir coğrafyadır.
Bu mütevazı kongre binasının restorasyonunu yaptırmak da bana nasip oldu. Dönemin Erzurum Valisi Sayın Mustafa Malay’ın büyük desteğiyle bina restore edilerek ziyarete açıldı.
Her taşında tarih, her odasında fedakârlık vardır.
BİR CADDEYE VERİLMEYEN İSİM
1924 yılında Erzurum’da yeni bir bulvar açılır. Belediye Başkanı, açılışı yapmak üzere Mustafa Kemal’den rica eder.
Atatürk sorar:
— “Bu bulvarın adı ne oldu?”
— “Mustafa Kemal Bulvarı koyduk Paşam.”
Atatürk’ün cevabı yine ders niteliğindedir:
“Ben ölümlüyüm. Ama Cumhuriyet sonsuza dek yaşayacaktır. Bu caddeye Cumhuriyet adı daha yakışır.”
DİL BİRLİĞİ OLMADAN MİLLET OLMAZ
Sevgili okurlar,
Bir ülkeyi ayakta tutan en önemli unsurlardan biri dil birliğidir.
Yaklaşık 750 yıl önce Karamanoğlu Mehmet Bey şu fermanı yayımlamıştı:
“Bugünden sonra divanda, dergâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil konuşulmayacaktır.”
Bu bilinç, Türkçeyi devlet dili yapan sürecin temelini attı.
Dil; anlaşmadır, birliktir, millet olmaktır.
Bugün coğrafyamızda 200 milyondan fazla Türkçe konuşan insan var.
Kazakistan’ın kurucu lideri Nursultan Nazarbayev’in şu sözleri çok anlamlıdır:
“Türk dili konuşan ülkeler arasındaki kültürel birlik, bizi istikrara, refaha ve bağımsızlığa götürür. 21. yüzyılı Atatürk’ün hayalini kurduğu Türk birliği yüzyılı yapalım.”
SON SÖZ
Dil giderse birlik gider.
Birlik giderse ülke gider.
Ülke bütünlüğü dil birliğinden geçer.
Bunu asla unutmayalım.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.