Cevdet ŞAHİNOĞLU

Cevdet ŞAHİNOĞLU

CHP’den Özlem Çerçioğlu dosyalarına net tavır

Aydın’da yıllardır cevabı aranan, soruldukça daha da ağırlaşan bir soru var. Soru aslında çok basit, ama cevabı bir o kadar zor:

Aynı ülkede, aynı suç isnatlarıyla açılan davalar neden bu kadar farklı hızlarda ilerliyor?

CHP Aydın İl Başkanı Hikmet Saatçı’nın son çıkışı, bu soruyu yeniden ve daha yüksek sesle kamuoyunun önüne koydu. Üstelik bu kez sıradan bir siyasi açıklamadan söz etmiyoruz. “Dosyaları sahipleniyoruz” diyen, hukuki sürece doğrudan müdahil olacağını ilan eden kurumsal bir tavır var ortada.

Sekiz yıl…
On yıl…
Bu süreler, herhangi bir dava için bile uzunken; yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, evrakta sahtecilik gibi ağır suçlamaların bulunduğu dosyalar için kabul edilebilir olmaktan çoktan çıkmıştır. Bir belediye başkanı hakkında bu iddialar varsa ve dosyalar yıllardır sürüncemede bırakılıyorsa, buna artık “hukuki süreç” demek mümkün değildir. Bu, açık bir adalet krizidir.

Tabloyu yan yana koyduğumuzda çelişki daha da netleşiyor.
Avcılar Belediyesi davası 2022 yılında açılıyor ve 2025’te karara bağlanıyor. Sanıklar yargılanıyor, cezalar veriliyor. Dosyanın kilit isimlerinden biri Erkan Karaarslan. Aynı Erkan Karaarslan, Aydın Büyükşehir Belediyesi dosyalarında da sanık. Üstelik iddialar benzer, deliller benzer, tanıklar benzer.

Ancak Aydın’daki dosyalar 2015’ten bu yana, yani tam 10 yıldır, neredeyse hiç ilerleme kaydetmeden yerinde sayıyor.

Burada durup sormak zorundayız:
Bu ülkede adaletin bir takvimi var da, o takvim kişiye göre mi ayarlanıyor?

İstanbul’da Küçükçekmece 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Erkan Karaarslan’a 18 yıl 10 ay 25 gün hapis cezası veriyor. Aynı davada, “İhale evraklarında imzam yok” savunmasını yapan eski Avcılar Belediye Başkanı Handan Toprak Benli de 11 yılın üzerinde ceza alıyor. Mahkeme açıkça “ihaleye fesat, evrakta sahtecilik, görevi kötüye kullanma” diyor. Yani suç tanımı net, karar açık.

Peki Aydın’da ne oluyor?
Erkan Karaarslan, benzer sanıklar, benzer iddialar ve benzer delillerle Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu ile yargılanıyor. Özlem Çerçioğlu da tıpkı Benli gibi “ihale evraklarında imzam yok” diyor, sorumluluğu bürokratlara yüklüyor. Ancak burada süreç ilerlemiyor. Ne karar var, ne hız, ne de bir sonuç.

Hikmet Saatçı’nın itirazı tam olarak bu noktaya denk düşüyor. “Aynı dosya, aynı tanık, benzer iddialar ama farklı yargı pratiği” derken, aslında sadece CHP’nin değil, Aydın kamuoyunun ortak rahatsızlığını dile getiriyor.

CHP’nin dosyalara resmen sahip çıkma kararı bu yüzden önemlidir. Bu karar, yargıya talimat vermek değildir; yargının işlemesini istemektir. “Bu dosyalar raflarda unutulmayacak” demektir.

Altı özellikle çizilmesi gereken bir nokta daha var:
Saatçı, Özlem Çerçioğlu’nu savunmuyor.
“İddialar ya çürütülsün ya da yargı önünde karşılığını bulsun” diyor.
Yani “hesap verilmesin” değil, tam tersine “hesap sorulsun” diyor.

Çünkü adalet birilerini korumak için yavaşlatıldığında, birilerini cezalandırmak için hızlandırıldığında, orada artık hukuktan değil, güven kaybından söz edilir.

Bugün Aydın’da mesele Özlem Çerçioğlu meselesi değildir.
Mesele, Aydın’da adaletin neden ağır aksak yürüdüğüdür.
Mesele, aynı ülkede iki ayrı yargı pratiği olup olmadığıdır.

Özlem Çerçioğlu ve çevresinde ise belli ki başka bir beklenti vardır:

“Nasıl olsa zaman aşımına uğrar.”

Ama unutulan bir şey var.
Bu şehirde hafıza var.
Ve adalet geciktikçe, o hafıza daha da keskinleşiyor.

Şimdi gözler yargıda.
Çünkü herkesin bildiği bir gerçek var:
Adalet gecikirse, sadece sanıklar değil, hukuk da yara alır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.