Şerif KUTLUDAĞ

Şerif KUTLUDAĞ

Dünyadaki bütün sorunların ana kaynağı: Para

Mitolojiye bile konu olmuştur insanda, para adıyla simgeleşen ekonomik değerlere sahip olma arzusu.

Bir yönüyle, “Eşek kulaklı Midas” diye bilinen kral Midas, aynı zamanda dokunduğu her şeyin altın olduğu bir kral olarak da meşhur olmuştur. Şöyle ki:

Şarap Tanrısı Dionisos ile yol arkadaşı Satiros Frikya’yı gezerken Midas’ın gül bahçesinde uyuya kalır. Kral Midas,Tanrı Dionisos ile yol arkadaşını on gün süresince çok iyi ağırlar. Bundan çok memnun olan Dionisos; Midas’a “Dile benden ne dilersen!” dediğinde; Midas da “Dokunduğum her şey altın olsun!” der. Tanrı bu isteği kabul eder.

Kral Midas’ın dokunduğu çatal kaşık, bardak tabak atın oluverir. Buna çok sevinir kral Midas. Derken ekmeğe dokunur altın olur, elmaya dokunur altın olur, kızına sarılır altın olur. Bu durumda şaşkına dönen kral Midas yaptığı dua için çok pişman olur. Tövbe eder. Tanrı’ya yalvarır. Eski haline gelmesi için. Tanrı bu isteği kabul eder ve yeniden eski haline geliverir… Sonrasını meraklı okurlarımıza bırakalım.

Maalesef, gözünü hırs bürüyen insan, toplum, devlet vb oluşumların doğal kaynaklarımızı hoyratça kullanmaları Kral Midas’ın her şeyin altın olması duasını hatırlatıyor bizlere: İstiyorlar ki, doğada bulunan her şeyi paraya çevirebilsinler. Doğal kaynakları kullanırlarken doğa ne olursa olsun dönüp bakmıyorlar bile.

Doğanın dört temel unsuru vardır: Toprak, su, hava ve ateş. Bu dört unsur da doğaya saygılı kullanıldığı ölçüde insana yararlı olur. Hoyratça kullanıldıklarında ise eti için öldürülen bülbüle benzer elde ettiği kazanç.

Uzaklara gitmeye gerek yok: Büyük Menderes, Gediz vadileri ile Çukurova’daki şehirleşmenin ova düzlüğünde gerçekleşmesi toprağı bitirmektedir. Sanayi atıkları ile kentlerin atıklarının nehirlere verilmesi Büyükmenderes’i, Gediz’i Kızılırmak’ı, Seyhan ve Ceyhan’ı bitirmektedir. Sembolik olarak seçtiğimiz bu ırmakların yanında yitip giden nice dere, çay ve su kaynağı vardır.

Burada örnekleri kendi ülkemizden verirken sakın ola ki bu kirlenme ve doğayı tahrip yalnızca ülkemizde olmaktadır diye anlaşılmasın. Hayır, hayır!.. Belki de dünyada doğal kaynakları en az tahrip eden ülkelerden birisiyiz. Çünkü biz ülke olarak sanayi devrimine çok geç girdik. Dünyadaki doğal kaynakları en fazla kirletenler ise sanayi devrimini en erken yaşamış ve sanayileşmiş ülkelerdir.

Bütün bunların temelinde ve arka planında paraya sahip olma ve dünya ekonomisini yönetme arzusu ve isteği vardır.

Ülkemiz de dahil olmak üzere dünyayı -paraya egemen olanlar aldığı kararlarla yönettiği sürece her nereden olursa olsun parayı kazananlar için -kazananlar ve kendileri hariç- insan hep ikinci planda olacaktır. Ülkemizde yaşanan onca maden kazalarında yaşanan çoklu ölümlerin arka planına ana sebebine baktığımızda, en az giderle çok para kazanma arzusundan dolayı gerekli önlem yapılanmasının yapılmadığı gerçeğini görüyoruz. Soma’da, Ermenek’te ve en son Bartın’da yaşanan ölümlü kazalar bize bunu söylüyor.

Şimdi maden kazaları olmuyor diye Almanya'yı örnek veriyorlar da Almanya'nın iki dünya harbini çıkaran ve milyonlarca insanı hayatından ettiklerini, şehirlerin ve ülkelerin yakılıp yıkılmasına sebep olduklarını unutuyorlar.

ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, Rusya, Çin vb paraya egemen ve yöneten ülkelerin şu anda kendi ülkeleri dışında yaşanan acıların mikseri olduklarını unutuyorlar. Sözü uzatmayayım.

Ülkemizde kazanma odaklı şirketler, kurum ve kuruluşlara baktığımızda Atatürk dönemi hariç olmak üzere yaşanan sosyal çalkantıların hep bir şekilde karar makamında olduklarını görüyoruz...

Bütün ihtilaller, darbeler, muhtıralar vb Haşhaş konusundaki yaşananlar, Kıbrıs çıkarması sonucundaki ambargolar vb baktığımızda hep parayı dünya ölçeğinde yönetenler ve egemen güçler olduğunu görmemek için bilmem ki ne olmak lazım...

Bu sistem değişir mi bilemiyorum ki değişmediği sürece ülkemizde de dünyada da özlediğimiz anlamda gelişmelerin olacağı konusunda maalesef ümitli değilim.

Konu evrensel bir konu; pazıl tablosu gibi. Ülkemiz de bu tablonun sadece bir parçası. Oyunu, bütünü yönetenler oynuyor… Onun için asıl yapı değişmediği sürece paranın belirlediği yapının değiştirilebileceği kanaatinde değilim...

Prof. Dr. Emre Kongar Hocanın, “ Küresel Terör ve Türkiye” başlıklı kitabında ortaya koyduğu tezlere katılıyorum. Ekonomide küreselleşme ve dünya ekonomisine hakim olarak tek elden sömürme ve yönetme arzuları, planları ve savaşları sürdüğü sürece insanlık Kral Midas’ın ‘dokunduğum her şey altın olsun’ duasının sonucu gibi, her şeyi paraya çevirirken, bir yerde de Nasrettin Hocanın bindiği dalı kesen adam fıkrasındaki adam misali kendisini yaşatan doğal kaynakları hızla tüketmektedir.

Allah, insanlığın aklını başına versin demekten başka elimizden bir şey gelmiyor ne yazık ki!..

GÜL/AYDIN… SEVGİLERİMLE…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum