Dürüstlük üzerine!

Hikâye bu ya,

Herkesin hırsız olduğu bir ülke varmış, ama istisnasız herkesin.

Gece olunca, insanlar maymuncuklarını ve fenerlerini yanına alır ve komşusunun evini soymaya gidermiş.

Gün doğarken yüklerini alıp, evlerine geri dönerlermiş.

Ama her seferinde kendi evlerini de soyulmuş bulurlarmış.

Ülkede kimse kaybetmezmiş, çünkü herkes birbirinden çalar ve bu dolaşım, son kişi ilk kişiden çalana kadar sürermiş.

Bir gün, nasıl olmuşsa, dürüst bir adam ortaya çıkmış.

Gece olduğunda, çanta ve fenerle dışarı çıkmaktansa evinde kalıp çalışmayı tercih edermiş.

Hırsızlar geldiğinde evde ışık yandığını görüp soymak için içeri girmezlermiş. Ve bu durum bir süre devam edince, ahali bir konunun açıklığa kavuşmasını su sözlerle istemiş:

“Çalmadan yaşamak senin tercihin, ama başkalarını bir şey yapmaktan alıkoymaya hakkın yok.”

Bunun üzerine dürüst adam, geceleri evinden çıkar, fakat hiçbir şey çalmaz, döndüğü zaman evini hep soyulmuş bulurmuş.

Adamın bir haftadan daha az bir sürede, yiyecek tek bir şeyi kalmamış ve ülkeyi terk etmek zorunda kalmış.

Daha iyi soygun yaparak zenginleşenler, kendileri için soygun yapmak üzere maaşlı hırsızlar tutmaya başlamışlar.

Zengin fakir ayrımı giderek çoğalmış.

Zenginler mallarını korumak için polis teşkilatı ve hapishaneler kurmuşlar ve kendi mallarının
çalınmasını yasa dışı ilan etmişler.

Ancak yoksulların mallarını çalmak hala serbestmiş.

Bir süre geçtikten sonra, artık kimse soymaktan ve soyulmaktan söz etmez olmuş.

Çünkü yoksulların çoğu ya açlıktan ölmüş ya da ülkeyi terk etmişler.

Zenginler ve maaşlı soyguncular ise soyacak kimse kalmadığı için servetlerini yitirmeye başlamışlar.

Sonunda zenginler, eski düzeni yeniden sağlamak için dürüst adamı başa getirmeye karar vermişler.

Ancak dürüst adamın evine gittiklerinde sadece yerde yazılı bir kâğıt varmış. Kâğıtta şunlar
yazıyormuş:

“Bir insan sadece dürüst olduğu için aranıyorsa her şey için çok geç kalınmış demektir.”

İnsanın doğumundan itibaren aileler tarafından aşılanmaya başlayan dürüstlük, ilerleyen dönemlerde aldığımız okul içi ve toplumsal eğitimlerle anlam kazanmakta ve gelecekte toplumda sahip olacağımız konumu belirlemektedir.

Bu durum aynı zamanda insani ilişkilerimizi etki etmekte, insanların bize olan bakışını belirlemektedir.

Dinler açısından değerlendirildiğinde ise yalnızca İslam’da değil, diğer dinlerde de her zaman önemli bir kavram olduğu bilinmektedir.

Kişiler arasındaki ilişkilerde dürüstlük ne kadar önem taşıyorsa, devletlerin kendi aralarındaki ilişki ve hukukunda da o kadar önem taşır.

Bu açıdan bakıldığında yaşama adım attığımız ilk andan itibaren kazandığımız ve herkeste olması gereken dürüstlüğü çocuklara, gelecek nesillere aktarmamız, daha sağlıklı toplumların oluşmasına zemin hazırlayacaktır.

Dürüstlük insanların sahip olması gereken en yüksek değerdir. Dürüst olmayı becerebilen aynı zamanda da ahlaklı olacaktır.

Tersi mümkün değildir.

Bütün bunlar işin olması gereken tarafından bakıldığına göredir.
Malatyalı bir müteahhit tarafından yapılan evler yıkılmamış ama estetiği yok diyerek 300 bin lira ceza ödemiş.

Adam diyor ki ben, rüşvet vermediğim için bu cezayı ödedim.

Bu ceza kim/kimler tarafından kesilmiş.

Seçilmiş ve atanmışlar tarafından.

Ölçü bu olursa, yıkım kaçınılmaz olmaz mı?

Kerpiç ve tek katlı evler ayakta kalmayı başarırken, mimar ve mühendislik harikası olarak inşa edilen ve sınıf atlamaya çalışan insanlara yönelik olarak showroomlarda pazarlanan rezidans, camlı ve şatafatlı evler yerle bir olmuştur.

Rant ve paylaşımın, yıkımdaki en büyük etken olduğunu kabul etmeyeniniz var mı?
Bu durumda işin oldurulan taraflarını eşeleyip ortaya çıkaramaz isek bir daha, bir daha yıkılacağız.

Yanlış yaparak doğruyu bulmaktan vazgeçmeliyiz.

Ölüm ve yıkımla test yapılır mı?

Burada hepimiz varız.

Mevsim yaza doğru ilerlerken, gerekli önlemler alınmadığı taktirde, hastalıklar ve salgınlar patlayacak ve bütün canlılar taşıyıcı olacaklar.

Uyuz, veba gibi orta çağ hastalıkları ve kolera nedeniyle her yerin karantina olması muhtemeldir.

Tehlikenin boyutları çok büyük.

Sonuç:

Parlamento, Cumhuriyet kurulalı beri en etkisiz ve en pasif dönemini yaşıyor.

TBMM’de 600 Milletvekilliği kadrosu var.

Sen beni seç, ben de seni seçeyim sistemiyle parlamentomuzda görev yapan milletvekillerinin
mesleki dağılımları şöyle;

123 Avukat, 100 Serbest meslek erbabı, 64 Mimar- mühendis, 46 Doktor-Dişçi-Eczacı, 33 Kamu ve Özel sektör yöneticisi, 33 Akademisyen, 24 Profesyonel siyasetçi, 17 Mali müşavir, 10 Gazeteci…

Bu meslek gruplarının birikimleri, donanımları ve çalışmaları ile bu kadarı başarılabildi.
Siyasetin finansmanına hiç ilişmediniz ve hep görmezden geldiniz.

Gelecek kuşaklara örnek olması açısından siz de bir kâğıt bırakmak ister misiniz?

“Bir kişi dünyayı değiştiremez ama bir yerden başlamak lazımdır.”

Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in oğlunun geçtiği yol, size bir şeyler hatırlatıyor mu?

Benim bir önerim var.

Depremin vurduğu 11 ilin her birinden, evi yıkılmış ama toprağını terk etmemiş ve acıyı, karı,
yağmuru, soğuğu, açlık ve susuzluğu iliklerine kadar hissetmiş, an itibariyle çadırlarda yaşayan insanlardan, okul şartı aranmaksızın rastgele seçilmiş ellişer kişi;

Bitmedi…

Amasra ve Soma madenlerinde can veren kömürcülerimizin yaşadığı acıları temsilen, sadece o iki ilçeden rastgele gelecek 50 kişi, TBMM’de bizi temsil etsin.

İnanın, daha iyi sonuçlar çıkaracaklardır.

Onlar, arızanın nereden kaynaklandığını çok iyi bildikleri için ne istediklerini ne aradıklarını ve de ne yapılması gerektiğini hepimizden çok daha iyi biliyorlar.

Onlar, işin bedel ödeyen tarafındakilerdi.

Acıyı çekenler ile sırtlarında Columbia marka montlar olduğu halde acıyı paylaşıyormuş gibi
yapanların farkını görmek istiyoruz.

Deprem üzerinden prim yapma tiyatroları çok ucuz ve lüzumsuz.

Biraz daha ciddiyet,

Biraz daha devletçi,

Biraz daha devlet adamlığı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum