Emeklinin çilesi

Onları, hangi şehrin belediye başkan adayı askerliğini komando olarak mı yapmış, yoksa bedelli mi yapmış ya da çürük raporu alıp askerlikten yırtmış hiçbiri ilgilendirmiyor.

Bütün yaşlı emeklileri, Ankara’nın sabah ayaz soğuğunda ramazan önü sofralarına koyacakları iki parça et, yarım kilo kıyma için biraz ucuza verilen Et ve Süt Kurumu’ndaki et kuyruğunda sırasını beklemek ilgilendiriyor.

Et ve Süt Kurumu satış yeri henüz açılmamış, yaşlı amcalar, teyzeler, teşbih taneleri gibi sıralanmışlar mesai saatinde marketin açılmasını bekliyorlardı. Ben de bir emekli olarak, içim sızlayarak 5- 10 dakika konuşmalarını, dertlerini gözlemlemeye çalıştım. Kimisi ayakta durmakta bile zorlanıyor, elindeki bastondan güç alarak duvara doğru yaslanıyordu. Sırada yaşlıların yanı sıra özürlü bireyler de vardı. Ankara’nın Et ve Süt Kurumu marketi olmayan ilçelerden ha bire vatandaşımız geliyordu. Haliyle kuyruk uzuyordu. Sıradaki yaşlı emekliler, yeni gelenlere “Numaratörden sıra numarası al. Bak ben aldım 284 benim sıram. Sabahın köründe beri bekliyorum. Sabah namazını kıldım, apar topar burada sıra aldım” diyordu yaşlı amcamız.

Kuyrukta homurtular da olmuyor değil. "Allah’ım bu ne kuyruk çilesiymiş. Emekli olunca rahat edecekken yaşam derdine düştük. Daha neler göreceğiz" diye mırıldanmalar vardı. Kimileri de “Sabahın köründe 3 kuruş daha ucuz et almak için yaşlılara yapılan bu kuyruk eziyeti hak reva mı” diye tepkisini ortaya koyuyordu.

Bu manzaradan şunu okumaya çalıştım; emekliler yorgun, yıpranmış, iyice hassaslaşmış, psikolojileri de pekiyi değildi. Çoğu stresli, öfkeli ve mutsuzdu. Ağır yaşam koşullarında, enflasyonun tarumar ettiği piyasada, şu hayat pahalılığında niye “Fatura hep emekliye çıkıyor. Şu halimizi niye görmek istemiyorlar?” serzenişleri vicdan sahibi herkese derinden etkiliyor.

Hele bir amca derin bir ‘off’ çekerek, “Siz benim gençliğimi bir görecektiniz? Ne işler yaptım ben. Her iş gelir benim elimden” diye gençlik hikâyesini duygulanarak anlatmaya başladı.

Ey bugünün gençleri!

Hiç yaşlanmayacağını düşünenler, elbet bir gün sizlerde bizim gibi böyle ucuz et vb. ürün almak için sabahın soğuğunda bizim gibi sıra bekleyeceksiniz. Atalarımız; ‘ne ekersen onu biçersin’ demiş. Kuyruk çilesi çeken emeklilerimizin bir talebi de; her ilçeye, her mahalleye açılsa ne olur bu marketler derler.

Şair Cemal Süreyya şöyle demiş:

“Uçmak için kuş olmak gerekmiyor, küçük sevinçler olsun yeter.”

“Bazen Hayat Yorar İnsanı” adlı şiirinde bakın ne diyor:

Bazen hayat yorar insanı...

Şarkılar yorar,

Beklemek yorar,

Özlemek yorar,

Affetmek yorar,

Hoş görmek yorar,

Boş vermek yorar.

Ve insan susar...

Her şeye ve herkese rağmen,

Elinden gelen tek şeyi yapar,

Bağıra bağıra susar.

Yüreği yaralı, çaresiz, susan dilsizlerin, emeklilerin sesini duyanlara selam olsun.

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum