Geçmişten acı bir anı...

Değerli okurlar, İlkokulu köyümde 1950 yılında bitirdim. Babamın kasaba ortaokuluna gönderecek olanağı olmadığından askerlik görevim gelinceye kadar babama yardımcı oldum. Askerliğimi Ankara Mamak Muhabere okulunda yaptım.

Askerlik dönüşü Kayseri Ana tamir Fabrikasına vasıfsız işçi olarak girdim. Fabrikada çalışırken dışardan ortaokul bitirmelerine girerek Ortaokul mezunu oldum. Daha sonra da gece lisesine kayıt olup 1965 yılında Kayseri akşam lisesinden mezun oldum. İyi bir öğrenci değildim ama Üniversite sınavını bizim sınıfta bir ben kazanmıştım. Hemen Ankara Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesinin Arkeoloji bölümüne kayıt oldum. Çok güç şartlarda Arkeoloji bölümünü bitirerek çeşitli illerde arkeolog ve yönetici olarak görev yaptım.23 yıllık hizmetten sonra Aydın İl Kültür Müdürlüğüne atandım.

O zamana kadar müfettiş ve tahkikat nedir bilmiyordum. İktidar değişince İl müdürlerinin değişmesi bazı iktidarlarca kural olduğundan beni de alıp rütbeyi tenzil ederek alt seviyede bir göreve atadılar. Hem maaşım hem de kadroma uygun bir atama olmadığı ayrıca eşimin de Aydın'da memur olması nedeniyle Danıştay bu tayinimi iptal etti. Zamanın iktidarı vay sen misin Danıştay’dan karar alan, tekrar hem de iki saat içinde tayinimi çıkardılar. Yani Danıştay kararları ile beş defa geldim altı defa gittim. Ben beşinci Danıştay kararı ile geldiğimde bir sabah hanım uyandırdı. “Kalk, televizyonlar ihtilal olduğunu söylüyorlar” dedi. Hakikaten baktım Kenan Evren durmadan konuşuyor generallerin bildirileri okunup duruyordu.

Aslında çok sevinmiştim hem akan kardeşkanı duracak hem de belki bu kıyımlara son verilecek diye. Ama çok yanıldığımı zaman içinde anladım. Nice susuz ve günahsız vatan evlatları ceza evlerinde işkence ve zülüm gördü. Benim ağabeyimin kızı da bir sene Mamak askeri cezaevinde yattıktan sonra “sen suçsuzsun”” diye bıraktılar. Yengemle ağabeyimin o zamanlar çektiklerini ben bilirim. Zavallı yengem o günden sonra iflah olmadı hastalıklardan kurtulamadı.

Ben sürgünden sürgüne gönderilirken hakkımda müfettişlerin biri gitti ikisi geldi. Durmadan uyduruk cezalar verdiler tabi o zaman bunların hepsini Danıştay’dan iptal ettirdim. 12 Eylül askeri hükümetinin aldığı kararlarla Danıştay etkisiz hale getirildi. Beni de o zaman Mardin müzesine uzman olarak atadılar.

Benim gece lisesinden arkadaşım olan Kayseri milletvekili Gani Âşık'a telefon ettim. Ankara'ya gelsem de Sayın Mehmet Özgüneş'e çıkıp yardım talep edelim diye. (O zaman Mehmet Özgüneş Devlet Bakanı ve generallerin has adamı her dediği anında olur) Gani bey de bana  “Şu gün gel ben Sayın Mehmet Yüceleri de alayım birlikte gidelim” dedi. (Mehmet Yüceler eski Tarım Bakanı) 

Söylediği gün ve saatte Ankara'da hazır oldum üçümüz Sayın Özgüneş'ten yardım ve himmet istemek için Devlet Bakanlığına gittik. Biz daha içeri girip selam verdikten hemen sonra hiç konu açılmadan Sayın Özgüneş bana:

”Senin gibi bir hemşerim olduğu için utanç duyuyorum. Sen Kayseri müzesinde bir uzmana mektup yazmışsın. Bu mektubun da, Türkiye'ye ÇOK yakında sosyalizm gelecek diye yazmışsın bu mektubu da kendi el yazınla yazmışsın şimdi bu mektup benim elimde.”

Tepemden bir kaynar su döküldü ve sanki bina başıma yıkılacak sandım.Bakana şöyle dedim:

Sayın Bakanım ben buraya sizden himmet ve yardım istemek için gelmiştim. Gelirken de Sayın Yücelerle Sayın Gani beyi getirmiştim. Şimdi bu yardımınızı istemiyorum. Ben böyle bir mektup yazmadım. Eğer böyle bir mektup çıkartır bana gösterirseniz ben Türkiye'yi terk edeceğim. Lütfen bu mektubu bu vekillerimizin yanında çıkarıp gösterin. Ben böyle bir mektup yazmadım.

Ama bana senin fikrin ne diye sorarsanız ben sosyalizme yakın duran birisiyim. Şimdi şu mektubu çıkarın lütfen. 

Biraz durduktan sonra bana:

”Bak ben Devlet Bakanı olarak özür dilerim beni yanıltmışlar. Fakat sana bir soru daha soracağım Benim süper bir Atatürk hayranı olduğumu bildiğin halde neden yakanda bir Atatürk rozeti yok”.

Sayın Bakanım bu gün Cumhuriyet Gazetesinde Nadir Nadi'nin bir yazısı var. Bu yazıyı mutlaka okumanızı dilerim.

Nadir Nadi bu yazısında Bundan sonra ben Atatürkçü değilim diye yazıyor. Çünkü zamanınızda ne kadar Atatürk düşmanı varsa onlar Atatürkçü oldu gerçek Atatürkçülerde Atatürk düşmanı oldu. Sayın Bakanım siz Atatürk'ün adını halk arasında “Beton Mustafa” koydunuz Şimdi gerçek Atatürkçüler geride, nerede Atatürk düşmanları ve çıkarcılar varsa sizinle kol kola. Bunlara çok dikkat etmeniz gerekir Sayın Bakanım.

”Evet, bu da doğru haklısın deyip kendi yakasındaki Atatürk rozetini çıkarıp benim yakama taktıktan sonra “ben şimdi Kültür Bakanına telefon edeyim sizinle görüşsün derdine bir çare bulsun” diyerek Kültür Bakanlığı Özel kalem müdürüne gerekli talimatı verdi.

Alınan randevu saatinde hemen bakanlığa gittim. Özel kalem müdürüne Devlet Bakanı Sayın Mehmet Özgüneş Tarafından gönderildiğimi ve Sayın Bakanla görüşeceğimi söyledim.

İçerde misafirlerin olduğunu onlar çıktıktan sonra görüşebileceğimi bildirdi. Aradan tahminen 20 dakika sonra ziyaretçiler çıktılar. Sıra bana gelmişti. Özel kalem müdürü içeri girdi iki dakika sonra tekrar çıktı bana:

Özür dilerim Sayın Bakan sizinle görüşmek istemiyor.

Tepemden yine bir kaynar su döküldü ayaklarımdan çıktı sanki. Oturduğum yerden kalkamadım biraz sonra kalkıp giderken Özel Kalem Müdürü arkamdan koşarak geldi.

Mehmet Bey geliniz Sayın Bakan sizinle görüşecek.

Ben içeri girdim. Bakan beni uzunca süzdükten sonra bana aynen şunları söyledi:

Ben seni niçin kabul ettim biliyor musun?

Bilmiyorum efendim.

"Seni kabul ettim. Bu komünist nasılmış diye, şimdi gördüm çık dışarı."

Efendim pardon siz Kültür Bakanı mısınız?

"Çık dışarı.."

Çıktım doğruca Sıhhiyede Rahmetli Turan Güneş'in hukuk Danışmanlık bürosuna gittim. Gani bey Sayın Turan Güneş'in yanında beni bekliyordu. (Turan hoca Ecevit hükümetlerinde efsane Dışişleri Bakanı) Ben Konuyu olduğu gibi anlattım. Herkes hem üzüntüden hem bu çirkin olaya gülüyorlardı. Rahmetli Turan Güneş beni teselli etti. “

“Ben o bakanı çok iyi tanıyorum. Benim hanımın bir işi var bana git veya telefon et şu işimi hallet dedi. Ben gitmedim ve telefonda etmedim” dedi.

Oradan Gani beyle Tekrar Sayın Mehmet Özgüneş'in makamına geldik durumu anlattık. Sayın Özgüneş bana, “Olmazsa seni meteorolojiye alayım” dedi.  Ertesi günü müracaat etmek üzere ayrıldık. Bir gün sonra anlaştığımız saatte Sayın Gani beyle buluştuk. Gani bey bana:

Mehmet sen ne şanssız adamsın bak akşam Sayın Mehmet Özgüneş Kalp krizi geçirdi hastaneye kaldırıldı. Şimdi Hacettepe hastanesinde yoğun bakımda yatıyor. Yanına da kimseyi almıyorlar dedi.

Benim talihim orada da bana yardımcı olmadı. Aydın'a geldim, valizimi toplayıp Mardin'e hareket ettim. Mardin'de bir buçuk sene çalıştım sonrada yine 12 Eylül darbesini yapan generallerin çıkardığı bir tebliğle 23 senelik devlet memuru iken resen yani zoraki görevimizi bırakmak zorunda kaldık. Sonradan Yasal mücadelem sonunda hakkımı alarak görevime tekrar döndüm. En son Erzurum Kültür Turizm Müdürü iken 2003 Ekim tarihinde emekli oldum.

Şimdi bazı Sosyalistler liberal bazıları kapitalist bazıları Atatürkçü düşünce derneğine üye oldular bazıları da hem dönek hem de fırdöndü oldular.

Bizler ise ta o günlerde çektiklerimizi bazı arkadaşların çektiklerinin yanında çok hafif kaldığından onunla teselli bulduk.

Ülkem de bir daha böyle faşist darbelerin olmaması dileğiyle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum