Gel, ne olursan ol yine gel…

Yolculuklar sadece yeni şehirler, yeni sokaklar görmek değildir. Bazen insan, kendi iç yolculuğuna da çıkar. İşte bu yüzden bu kez Konya yollarına düştük. Hem gezdik, hem öğrendik, hem de ruhumuza iyi gelecek güzel hatıralar biriktirdik. Her durağımız ayrı güzeldi ama gönlümüzde en derin iz bırakan yer, Mevlânâ Dergâhı oldu.

Yüzyıllardır yankılanan bir davet sesi vardır bu topraklarda:

“Gel, ne olursan ol yine gel.”

Ne büyük bir çağrı, ne içten bir kabul… Dili, dini, meşrebi, hali ne olursa olsun herkesi bağrına basan bir gönül kapısı Mevlânâ’nın dergâhı. Ve anladık ki, insan bazen yüz kere de düşse, yine ayağa kalkacak bir umuda ihtiyaç duyuyor. İşte tam da bu yüzden Mevlânâ'nın sözleri asırlardır yüreklerde yankı buluyor.

Konya’nın manevi havası insanın içine işliyor. Türbenin avlusunda yürürken sanki sadece bedenin değil, gönlün de bir ferahlıyor. Sevgi, hoşgörü, anlayış… Bugünün kalabalığında, telaşında kaybolmaya yüz tutmuş değerler burada hâlâ dimdik ayakta. Çünkü bu topraklar ümitsizlik dergâhı değil.

Sadece dergâh mı? Değil elbet… Tropikal Kelebek Bahçesi’nde rengârenk kanatların arasında hayata tebessüm ettik. Japon Parkı’nda sakuraların gölgesinde zamanın yavaşlayışını izledik.

Bu şehir, sadece gezenin değil, düşünenin ve hissedenin de mekânı. Çünkü Mevlânâ’nın öğüdü hâlâ diri, hâlâ yol gösterici:

“Sevgide güneş gibi ol, dostlukta akarsu gibi…’’

Ben de diyorum ki, ister yolunuzu düşürün, ister gönlünüzü… Konya’nın hoşgörü iklimine mutlaka bir uğrayın. Çünkü bu topraklarda insana dair umut tükenmiyor.

Sonra rengârenk kanatların peşine düştük.

Konya Tropikal Kelebek Bahçesi, masalsı bir dünya. Binlerce kelebeğin arasında, her kanat çırpışında umut, her renkte tebessüm saklıydı. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan, rengin ve huzurun kalbine dokunan o anları cebimize sakladık.

Bir başka huzur durağımız Japon Parkı oldu.

2010’da açılan bu park, Uzak Doğu’nun dinginliğini Konya’nın kalbine taşımış. Gölette süzülen balıklar, nazlı nazlı salınan sakuralar, göğe uzanan Japon çamları… Her köşesi ayrı bir huzur, ayrı bir güzellik taşıyor. Arkadaşlarınla çayını yudumlayabileceğin, ya da bir piknik örtüsü serip doğanın keyfini sürebileceğin şahane bir yer. Bir anlığına Konya’dan uzaklaşıp Uzak Doğu’nun bahçelerinde yürüyormuş gibi hissediyor insan.

Konya mutfağı da kendine has bir şölen sunuyor.

Furun Kebabı, Bamya Çorbası, Tirit Kebabı, Etli Ekmek derken her lokmada lezzetin izini sürdük. Hele ki Saç Arası tatlısı… Tadına bakmadan dönerseniz, Konya size biraz kırgın kalır benden söylemesi.

Bu gezi, sadece gözümüzü değil, gönlümüzü de doyuran bir yolculuktu. Konya, her adımında insanın içini ısıtan, her köşesinde Mevlânâ’nın hoşgörü felsefesini hissettiren özel bir şehir. Ve anladık ki, bazı yolculuklar sadece ayakla değil, gönülle yapılır.

Selam olsun Mevlânâ’ya…
Selam olsun Konya’ya…
Selam olsun Aydın’a…
Selam olsun güzel ülkemin güzel insanlarına…

Yolunuz düşerse, bu güzel şehri es geçmeyin. Hem kendinize, hem ruhunuza bir iyilik yapın.

Selamla, muhabbetle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum