Gültepe oldu kanlı tepe

Birinci Cihan Harbinin en kanlı dönemidir.

İttihat ve Terakki Cemiyetinin üç güçlü adamı Haydarpaşa tren istasyonunda buluşur.

Cemal Paşa IV. Ordu Kumandanlığına getirilmiş, Mısır ve Filistin yöresinden İngilizleri kovmak üzere trenle yola çıkar. Karargâh olarak Kudüs yakınlarındaki Zeytin Dağı seçilir. Saldırıya hazırlanan Cemal Paşa komutanlığındaki yorgun Osmanlı Ordusu, Mısır çöllerinde karşısında her an hazır bekleyen, donanımlı İngiliz askerlerini ve de işbirlikçileri Arapları bulmaktadır…

**

Mektep-medrese görmüş, mürekkep yalamış Karaçakal Yörüklerinden İsmail Hoca Kasabada Hacı Abdurrahman Efendi Camisinde (Kır Cami) Sübyan Mektebinde belirli günlerde ders de vermektedir.

Yedi çocuğunu, bir yaşına girmeden arka arkaya kaybetmiş, Sultan kızı evli olduğu Direcik köyünde bebeğinin doğumunda ölmüş, Emin ve Hasan adında iki oğlu Cihan Harbinde, cephelerde, arada bir tek tük mektupları ulaşmaktadır. Küçük oğlu Tevfik yanlarındadır.

Dedemin halaoğlu da olan Emin, okuma yazmayı babasından öğrenmiş, savaşlarda gösterdiği başarılar sonucunda topçu gediklisi (astsubay) olarak görev yapmaktadır. Çölde, bataryasının ileri uç ile bağlantısı kesilir. Birkaç kez ilerideki grubu korumak için atış yapsalar da nafile. Emin Çavuş, kâh sürünerek, kâh koşarak gözcü grubun yeri olan Gül Tepe’ye ulaşır. Bir de bakar ki düşmanın top mermisi ile gözcü askerlerimizin hepsi şehit olmuş. Emin dürbünü ağlayarak saplandığı kumlardan bulur, çıkarır. Telefon ile hemen bataryasına koordinatlar vererek önlerine kadar yaklaşmış İngiliz askerlerinin üzerine isabetli top atışları yaptırarak püskürtülmelerini,zayiat vermelerini sağlar, İngilizler ardına bakmadan kaçarlar.

“Ordu Kumandanı Paşa” diye bilinen Cemal Paşa da maiyeti ile Gül Tepe’ye çıkmaktadır. Bağırıp çağırmakta, ağlayarak telefonda talimatlar veren Emin’i görür, çağırtır, cesaretinden dolayı kutlar.

“Ne oldu burada bir de sen anlat bakalım?”

Emin Çavuş, dimdik ve sert bir ifade ile olanları anlatır.

Bir eli ile sıkı sıkı dürbünü kavramış, öbür eli ile selam durmuş ve titremeye başlamıştı. Cemal Paşa elindeki kırbacı iki kere havaya doğru çırptı.

Yanındakilere bir şeyler söyledi.

“Gültepe iyi ki düşman eline geçmedi.”

Tepe’den aşağı doğru inerken kırbacını sallayarak yürüyordu.

“Yahu bu kara taşlığa niye Gül, Mül Tepesi denmiş?”

”Kumandanım her bahar mevsiminde bu tepe allı güllü çiçeklere bezenirmiş…”

Paşa yan tarafta şehit düşen bir askerin başından akan kanlarla kızıla boyanmış kaya parçasını görür ve yanındakilere işaret ederek;

Gültepe oldu Kanlı tepe…”

Herkes önüne bakar ve susar…

Birkaç gün sonra Gültepe Kahramanı Emin, karargâhta törenle Mülazım-ı evvel (asteğmen) rütbesine terfi ettirilir, madalyası takılır.

**

Asteğmen Emin Efendi, yıllar süren askerliğinden sonra Arap ellerinden, trenle İzmir’e kolorduya gelmek üzeredir, şehir Yunan işgali altındadır. Kendisine yeni bir emir verileceğini en kısa sürede kasabasının zaptiye karakoluna görev yerinin bildirileceği talimatını alır.

Zabit atı ile üç günlüğüne geldiği Yenipazar kasabasında babasının çadırı nerede olduğunu sorar, bulur. O akşam, Yanık harmandaki çadırları, gelen gidenlerle dolar, taşar.

Gültepe hikâyesini anlatır.

Ardından yılların yorgunluğundan uyuya kalır.

Sabah olduğunda gülümseyerek tarhana çorbasını içerlerken babası,

“Oğul, senin için Hatça kızla söz kesmiştik” deyince,

Anasının da oğul diyerek sarılıp kokladığı, Emin Efendi gülümsemektedir.

“Baba, söz dursun da çok zor günler yaşıyoruz. Ne olacağımız belli değil, benim biraz maaşım var. Sarısu Bahçesine atımı bağladım, yemledim. Birazdan kasabaya ineyim de yeni görev yerimi öğreneyim. Muğla havalisine tayin olacağım söyleniyordu. Madran Baba Dağı üzerinden Muğla’ya geçerim. Kardeşim Hasan, Manisa cihetinde asker olduğunu ve yaşadığını da öğrendim. Akşama görüşürüz” der.

Küçük Tevfik oğlan, efesinin(ağabeyinin) elini tutuyordu.

Ağabeyi giyinir, zabit kayışlarını, tabancasını, kılıcını takar, kardeşi Tevfik’i omuzuna alır, atıyla kasaba karakoluna gelirler.

Kapıda nöbetçi asker selam durur, küçük Tevfik’in hoşuna gider.

İçeriden çıkan Emin Efendi durgun bir halde kardeşinin başını okşar,

“Tevfik kardeşim, benim görev yerim Afyon ili Sincanlı olduğu bildirilerek derhal hareket etmem emredildi. Hoşça kal! Anama babama selam söyle”

Diyerek atına atladığı gibi yola düşer.

Küçük Tevfik, ağabeyinin ardından bakakalır.

Yıllar sonra geldiği, ancak bir gece geçirebildiği baba evinden ayrılan Emin Efendi, Afyon cephesinde Kurtuluş savaşına katılır ve Mülazım-ı Sani (Üsteğmen) olur.

**

Bir asır önce Mülazım-ı Sani Emin Efendi,

Başkomutanlık Meydan Muharebesinde,

Afyon ili Sincanlı ovasında şehit olur, künyesi baba evine ulaşır.

Kardeşi Hasan da Kınık’ta şehit düşmüştür.

Baba İsmail Hoca dudakları kıpır kıpır dua okur.

Ana Teslime kadın ise, ağıtlar yakar, yas tutar…

Aklıma geldikçe benim de gözümden yaşlar akar…

**

Bu vatan kolay kazanılmadı.

Bir Cumhuriyet Bayramı haftasında,

Büyük önder Atatürk başta olmak üzere,

Aziz şehitlerimizi rahmet ve saygı ile anıyoruz…

Yaşasın Cumhuriyet!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum