Gümbür Gümbür!..

Son yüz elli yılımız ne çilelerle geldi geçti. Bilekleri kesilen padişahımız, oldu hep yüreğimizin en derininde büyük bir âhımız. Tahtan indirilen, kamuda ona yakın en sıradan memura varasıya tard edilen, hatta daha da edepsizleşilerek adı “Kızıl Sultan”a  çıkarılan “Ulu Hakan”ımıza yapılanlar yüreğimizdeki öfke ve kini eritmedi.

O zamanlarda kurulan akımlara yenik düşen gençlerin kendi padişahlarına kabadayı kesilmeleri, yabancı güçlerin karşısında da ezilmeleri memleket meselelerinde ne kadar mahir olduklarını bize göstermez mi?

Yeni kurulan devletimizde bir “sulh” anlayışı almış başını gitmiş. Dışa karşı korunan bir anlayış. İçe dönük de korkutan bir anlayış. Âleme nizam veren devlet kaybolmuş. Sınırlarına hapsolmuş bir devlet anlayışı zuhur bulmuş. Doğal olarak dıştan içe ve özellikle içten içe bir tahrif hareketi var olmuş. Akıbet; sinen ve sindirilen bir millet.

Bitmemiş dış güçlerin ve beraberindeki iç güçlerin tuzakları. İdam edilen başbakanımız, siyasetten uzaklaştıran ve zehirlenen cumhurbaşkanımız, suikasta ve komploya kurban mütefekkirlerimiz, her onbeş-yirmi yılda darbelerimiz çoğalmış.

Tabiî ki bu olanlar neticesinde sinen ve sindirilen millet içinde hizipleşmeler başlamış. En önemli kurum ve kuruluşlarımız dış güçlerin eline geçivermiş. Uzaktan kumandayla yönetilir hale gelmişiz. İçerde ve dışarıdaki sulh anlayışıyla, bizim hiçbir olaya karışmamamız istenmiş. Sen uyumana bak, sana dokunmayan yılan bin yaşasın denmiş.

Tabiri caizse aslana, sen kedisin telkininde bulunmuşlar yıllarca. Tabi aslan bu, nihayetinde bir yerde kükreyecek. Zira aslana kral olmak yaraşır. Âlemi nizama koymak yaraşır. Sömürenleri avlamak, sömürülenleri korumak yaraşır.

Bu millet, aslının ve asaletinin farkına varınca, aslan olduğunu tekrar hatırlayınca, yaban/cı/a teslim ettiği kurum ve kuruluşları geri almaya başlamış. Yattığı yeri temizlemeye başlamış. Bir anda masumların yüzünü kendine çevirdiğini görünce de vazifesini hatırlamış. Onlara da sahip çıkmanın lüzumunu görmüş.

Hal böyle olunca saldırılar çoğaldı aslana karşı. Dış güçler ve güdümündeki iç –şer- güçler, zaman olarak ters vakitleri, mekân olarak her ciheti gözetledi. Gel gör ki; iş işten geçti. Zira aslan; kedi olmadığını, aslan olduğunu anladı.

Bu kutlu uyanış, bu yeniden doğuş elbette sancılı olacak.  Yüzyıllardır dünyanın dört bir yanında sefalet çeken, inim inim inleşen, gözyaşlarının ırmaklarından fazla aktığı, şer güçlerin keyifle baktığı İslam coğrafyasında uyanış başlamıştır. Mısır da Si/n/silerin, diğer yerlerde asilerin, ülkemde sinsilerin son gezinişleridir bu.

Tüm İslam coğrafyasının yönünü Anadolu’ya çevirerek, haydi haydi diye seslenişidir bu. Ruhaniyetleriyle dedem Abdülhamitlerin, Abdülazizlerin – daha zulüm bitmedi mi?- diye nazlı  nazlı serzenişleridir bu. Anadolu’da aslanın uyanışı, çakalların yanışıdır bu. İslama bayraktar olan, âleme nizam veren asil milletin gümbür gümbür gelişidir bu.

İmanımız o ki; tek plan ve program sahibi Yüce Allah’ın işidir bu. Bu planı ne çizen olabilir, ne de bozan. Gaflette olanlar, uyanın o zaman.       

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum