Işıklar İçinde Yatsınlar

1965 yılında Ankara’da Dil Tarih ve coğrafya fakültesi Arkeoloji bölümü öğrencisiydim. O zamanlar deli fişek solcu gençlerdik. Okuduğumuz fakültede yapılan talebe cemiyet seçimlerinde Celal Kargılı ve diğer arkadaşlarla girdiğimiz seçimi kazandık.

Fakülte dekanımız rahmetli Emin Bilgiç’ti. Sayın Dekanla öğrencilerinde yönetimde söz hakkı olmasını isteyip kabul ettirdik.

Bir gün arkadaşlar, Amerikan dışişleri Bakanı Ankara’ya gelecekmiş bizde bunu protesto edelim diye karar alarak Kuğulu parka giden belediye otobüsüne bindik.

Kuğulu parka varınca otobüs hiç durmadan doğruca Emniyet Müdürlüğünün önüne çekildi. Otobüse bizimle birlikte sivil polislerde binmiş. Onlarda otobüsü  Emniyet müdürlüğüne götürdüler.

Bizleri otobüsten indirip emniyet binasında büyükçe bir salona aldılar.

İzinsiz yürüyüş yaptığımızı falan bir sürü suçlama ile bizlerin teker teker ifadelerimizi aldılar. Tabi bu arada fotoğraflarımız çekilerek parmak izlerimizi de almayı ihmal etmediler.

Bu işlemler üç gün devam etti. Sonradan bizi mahkemeye havale ettiler.

Mahkemede bizim avukatımız Prof. Dr. Muammer Aksoy’du.

Onun bizler ceza isteyen savcı ile tartıştığını hiç unutamam. Savcıya “Bu bilgisizliğinizin suçu sizde değil bizde. Çünkü bunları sizlere iyi öğretememişiz” dediği halen belleğime kazınmış vaziyette.

Bu fişlenmem tabi arkamızdan geldi. Ben TRT de açılan sınavı kazanmama rağmen bu fişleme karşıma çıktı TRT’ye giremedim.

Bu değerli hocam 31 Ocak 1990 günü Ankara Bahçeli evlerdeki evinin önünden kurşunlanarak hunharca öldürüldü. Ülkemin yetiştirdiği en önemli Anayasa ve siyaset bilimcisi bu değerli insan ışık ve aydınlanmadan korkan eli kırılasıca yobazlar tarafından katledildi.

*********

Ahmet Taner Kışlalı:

Bir değerli bilim adamı da Türkiye’mizin çok önemli bir fakültesi olan Siyasal Bilgilerde Anayasa Hukuku ve siyaset bilimcisi olarak hocalık yapıyordu.

1978 yılında Ecevit hükümetinin Kültür bakanı idi.

Bilgeliği, konularına hâkim olması ve kurumlar arası dialoğu önem veren değerli bir bakandı.

Aynı zamanda Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaparak ülkenin sorunlarını gündeme taşıyan yürekli bir yazardı.

Antalya Side müzesinde görev yaptığımda o zamanlar orada tanımaktan mutlu olduğum dostlarım benim Antalya Kültür Müdürü olmam için Sayın Bakandan ricada bulunur. Sayın Bakan Antalya Kültür müdürlüğüne bir başkasına söz verdiğini Mehmet Beyi de Aydın Kültür Müdürlüğüne atadığını Antalya’dan giden arkadaşlara söylüyor.

Dolaysıyla ben de Aydın’a atandım.

Bu değerli Bakanla iki sene çalıştım. Her isteğimizi yerine getirmeye çalışırdı.

Karacasu Afrodit Müzesini ziyarete geldi. Müzeyi ve içindeki eserleri çok dikkatlice inceleyerek görüş ve önerilerini ilgililere bildirdi.

Ne hazin ki bu değerli siyaset ve hukuk bilimcisi 21 Ekim 1999 günü saat 9.40 arabasının sileceği ile kaputunun arasına konan bombalı saldırı sonunda hayatını kaybetti.

Elleri kırılsın bu yobazların.

Bu değerli bilim adamını saygı ve minnetle anıyorum. Onlar daima yurtseverlerin yüreklerimizde yaşayacaklar.

 ***********

Değerli Yazar Uğur Mumcu.

1978–1980 yılları arasında Aydın Kültür Müdürlüğü görevimi yürütürken Ecevit Hükümetinin yerine kurulan Sayın Demirel’in Kurduğu azınlık hükümeti tarafından tam beş defa görevden alındım beş defa tekrar Danıştay kararı ile görevime döndüm. Ama her dönmemde iki gün bile görevde kalamadım tekrar görevden alınarak sürgüne gönderildim.

Tabi her Danıştay kararlarına gerekçe hazırlamak için durmadan müfettişler gönderilerek hakkımda soruşturma açıldı.

Bu soruşturma sonucunda verilen yanlı cezaları Danıştay’a götürerek hepsini kaldırttım.

Danıştay kararlarını tanımayan ve uygulamayan hükümete gerek yerli basın gerekse ulusal basından yoğun tepkiler geldi.

O zamanlarda yayında bulunan Yeni Ortam Gazetesini başyazarı Sayın Mustafa Ekmekçi köşesinde “Aydın Kültür Müdürü Mehmet Eroğlu beş defa Danıştay kararı aldığı halde görevine başlatılmadı” diye uzunca bir köşe yazısı yazdı.

Meclis genel kurulunda bu büyük haksızlığı Aydın Milletvekili olan Sayın Selami Gürgüç ve Kayseri Milletvekili olan Sayın Gani Âşık Meclis Kürsüsünden uzunca anlattılar.

Ama o zamanlarda Danıştay kararlarını uygulamayan bakanlara her hangi bir ceza müeyyidesi olmadığı için hiçbir Danıştay kararları uygulanmıyordu.

Ankara’ya gittiğimde Sayın Mustafa Ekmekçinin hakkımda yazmış olduğu yazıyı almak için Ankara’daki Cumhuriyet bürosuna gittim.

Birinci kata vardım bir odada Rahmetli Uğur Mumcu oturuyordu.

Selam verip kendimi tanıttıktan sonra uğradığım haksızlığı sonuna kadar anlattım. Sözümü hiç kesmeden dinledi.

Anlattıklarım bittikten sonra bana halime acımış olacak ki“Bak şu karşıda çok güzel pide yaparlar iki pide ve iki ayran siparişi vereyim birlikte yiyelim diye ısrar etti. Kıramadım teklifi kabul ettim.

Bana, sen ve ben yine halimize memnun olalım. Bak ülkemizin durumunu görüyorsunuz her gün neredeyse aydınlar yurttaşlar ölüyor bu olumsuz durumda bizler hiç olmazsa hayattayız. Bir sürü ana kuzuları ya faşist kurşunlarla ya da ceza evlerinde canlarından oluyorlar. Evet, kaygılarını anlıyorum. Ülkemiz çok kötü bir durumdan geçiyor. Düzeleceği yok. Sabırla bekleyeceğiz” diye beni teskin etmeye çalıştı.

Ülkemin yetiştirdiği bilgili ve en donanımlı bu yurtsever büyük insan 24 Ocak 1993 günü Ankara’da Karlı Sokaktaki evinin önünde hayınca yapılan bombalı saldırı sonucunda hayatını kaybetti.

Bu katlıya mı yapan gerici yobazlar halen aramızda ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar.

Yani hükümet ve yetkililer ne tetiği çekeni ne de çektireni buldu.

“Vurulduk ey halkım unutma bizi” diyor koca yazar. Evet, 21 yıl değil 21 asırda geçse bu millet bu yurtseverleri asla unutmayacaktır.

Yukarıdaki yazdıklarım üç değerli bilim adamları çok yakından tanıdığım büyük insanlardı.

 *********

Bu hunharca saldırılardan biride değerli bilim adamı Sayın Bahriye Üçok 6 Ekim 1990 günü Ankara’nın Çankaya ilçesin Köroğlu caddesinde bulunan evine Ekspres kargo ile gönderilen bir kitap paketini açarken kitabın içindeki bombanın patlaması sonucunda hayatını kaybetti.

Çetin Emeç: Hürriyet Gazetesi yayın yönetmeni değerli gazeteci 7 Mart 1990 yılında İstanbul Suadiye’de bulunan evinden çıktığı sırada şoförü ile birlikte gerici yobazlar tarafından öldürüldü.

Turan Dursun: 4 Eylül 1990 yılında evinin önünde kökten dinciler tarafından öldürüldü.

Abdi İpekçi: Milliyet gazetesi genel yayın yönetmeni 1 Şubat 1979 yılında öldürüldü.

Dr. Necip Heplemitoğlu: bu büyük insanda 18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde öldürüldü.

Bu öldürülen yurtseverlerin önünde saygı ile eğilir hepsi Türk ulusunun yüreğinde sonsuza kadar yaşayacaklar.

Yattıkları yer nur ve ışık olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum