İstanbul mu, Bakü mü zirveye ev sahipliği yapacak?

Dünyada 7,9 milyar insan yaşamaktadır. Bu insanlarının karakterlerine ilişkin pek çok şey söylenir: soğuk, soğukkanlı, aceleci, tez canlı, fevri, şüpheci, kaderci, esprili, karşısındakine kolay güvenmeyen, fil gibi, domuz kafalı, akıllı, çalışkan, ahlaklı, iyi, kötü vs.

Bunların belki tamamı, belki de sadece bazıları doğru ama listenin en başına yazılması gereken sıfat “sabırlı” olmalı.

Sabreden insanlar veya devletler, hoşlarına gitmeyen bir olayla karşılaştıklarında hemen tepki göstermek yerine beklemeyi yeğlerler. “İçine atma” da diyebileceğimiz bu karakter özelliğine “bir kenara not alma da” diyebiliriz. Yani yapılan ters bir hareket, söylenen tatsız bir söz ilk anda tepki verilmese de mutlaka not edilir ve sabırla en uygun zaman beklenir. İşte o zaman geldiğinde de misliyle karşılık verilir.

Türk-Rus-Ukrayna-Suriye- İsrail- Mısır- S. Arabistan- BAE ilişkilerinde, bu tarz olayları sıkça yaşayarak buralara gelmedik mi?

24 Kasım 2015 tarihinde Türkiye'nin hava sahasını ihlal eden bir Rus jetini düşürmesine Rusya Devlet Başkanı Putin'in, bütün iktidar döneminin en sert kelimelerini kullanarak tepki göstermesinin nedeni 2-3 yıl boyunca görmezden gelmiş gibi yapılarak aslında kenara not edilen olayların bir patlamaya dönüşmesiydi.

O yıl, bir kasa domates almadılar. Tek bir Rus turist gelmemişti.

Rusların aşırı tepki vermekten kaçındığı ama not ettiği o olaylar neydi? Günümüze ve yakın geleceğe ışık tutabileceği için yakın geçmişte bazı yaşananları hatırlayalım.

1. 2012 sonlarında Moskova'dan kalkan bir Suriye uçağı silah taşıdığı şüphesiyle Ankara'ya inişe zorlandı. Uçak Suriye uçağıydı ama kalktığı yer Rusya'nın başkentiydi. Ruslar ortalığı ayağa kaldırmadı ama not aldı.

ABD ve NATO’nun çok hoşuna giden bir uygulama olarak tarihe geçmişti.

2. 2014 yılı yaz aylarında içinde 298 kişi bulunan bir Malezya yolcu uçağı Ukrayna'nın Moskova yanlısı isyancıların elindeki bir bölgede düşürüldü. Türkiye facianın gerçek nedeni açıklığa kavuşmadan, hem de daha uçağın düştüğü gün, adını vererek Rusya'yı suçlayan bir açıklama yaptı. Ruslar ortalığı yangın yerine çevirmedi, yine not aldı.

Burada da batının gözüne girmeyi başardık.

3. Asıl önemlisi Suriye'den iç savaş başlayınca, Türkiye ile Rusya 180 derece farklı pozisyonları savunmaya başladı. Esad'ı devirmek, Rusya’da iktidarda tutmak için mücadele etmeye başladı. İlk üç yıllık dönemde Ankara’nın, Rusya’nın burada işi ne mealindeki açıklamalarına Ruslar yine sessiz kaldı. 

Bunu da Batı istediği için yaptık. ‘Esad kini’, Suriye’de Fırat’ın Doğusu-Batısını doğurdu.

24 Kasım 2015 öncesi Türk-Rus ilişkilerinde fırtınanın yakında kopacağını gösteren iki önemli gelişme yaşandı. Birincisi o yıl 24 Nisan'da Putin Çanakkale'deki törenlere davetli olduğu halde Ermenistan'daki anmaya katıldı ve orada Türkiye'yi “soykırım” la suçlayan bir açıklama yaptı. İkincisi de 30 Eylül 2015'de Rusya Suriye'de askeri operasyona başladı. Elbette operasyonun farklı gerekçeleri vardı ama biri Türkiye'nin Suriye'de önünü keserek oyun dışına itmekti.

İdlip’de bir günde şehit edilen 33 vatan evladı için gerekli notun alındığından eminiz!

Gerekenin yapılacağı günü de ‘sabırla’ bekliyoruz.

Bugüne gelirsek... 

Rusların bir süredir dikkatle not ettiği iki konu var. 

Birincisi Türkiye'nin Ukrayna ile askeri ilişkilerini güçlendirme siyaseti ve özellikle SİHA satışı. 

İkincisi, Kırım'ın Rusya tarafından ilhakına ilişkin açıklamaları. 

Her devlet diplomasi oyununu oynar, amaç hedef ülkeye karşı istediğini elde etmesini sağlayacak kozlar yakalamak ve zamanı geldiğinde de masaya güçlü oturmaktır. 

Türkiye'nin Ukrayna'ya ya da başka bir ülkeye SİHA satma hakkı var mı? 

Elbette var.

Kimse de karışamaz. 

Soru şu: Bu satışın getirisi mi götürüsü mü daha fazla? 

Türkiye'nin Kırım'ın ilhakını tanımama hakkı var mı? 

Elbette var.

Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygılı olma hakkımız. 

Kritik soru şu: Bunu gürültü çıkararak yapmanın, karşı tarafın gözüne sokmanın, kazandırdıkları mı kaybettirdikleri mi daha fazla?

Önemli olan; yapılanın, açıklananın ve satılanın; zamanlaması, tonlaması ve diplomasiye uydurulmasıdır.

Yani atılan taş ürkütülen kurbağa meselesi;

Azak denizinden yola çıkacak Ayçiçek yağı yüklü gemileri hacı bekler gibi beklemedik mi?

Uydularla takip etmedik mi?

Paran var ama alamıyorsun!

İnce ipte yürümek zordur…

Yürüyen yürüsün.

Yüz yıllık Türkiye Cumhuriyeti devletini cambazlık yaptırmaya kimsenin hakkı yoktur.

Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım.

Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın kaybedeni olmanın bize ne faydası olur?

Ukrayna (enerji dışında) ve Rusya’nın, Türkiye’nin en önemli ticari partnerleri olduğunu söylemek yanlış olmaz.

“Türk müteahhitleri geçen yıl yurtdışında 30 milyar dolarlık proje aldı. Bunun yarısını Ukrayna ve Rusya’dan alınmış. Türkiye’ye gelen turistlerin yüzde 35’e yakını yine bu iki ülkeden. Türkiye’nin gıda tedarikinde en önemli ülkeler Rusya ve Ukrayna. İthalatımızın yüzde 40’ını Rusya ve Ukrayna karşılıyor. Bir anlamda savaş, turizmden gıdaya hemen hemen her sektörde Türkiye’yi olumsuz etkiliyor.” 

Savaş nedeniyle bitirilemeyenler, parası alınanlar/alınamayanlar vardır. Ukrayna ve Rusya orada duruyorlar. Ukrayna’da savaş bir gün bitecek. İlişkilerimizi iyi olarak sürdürdüğümüzde Ukrayna’nın imarını Türkiye yapacaktır. Her şeyden önemlisi AB, Rusya ve Ukrayna devlet yöneticileri ve halkları bunu biliyorlar. Önemli olan da budur.

Putin, Sayın Erdoğan’ın önüne topu yuvarlamıştı. İki ülke ile de ilişkilerini yalpa yapmadan sürdüren Türkiye, bu savaşın kazananı olabilmelidir. Ukrayna’nın yıkılan altyapı/üstyapı, havalimanları, telekomikasyon ve konutların inşası, Ukrayna’yı adım adım savaşa sokan ABD ve AB’nin finansmanıyla yapılacaktır.

Şimdi Suriye’de de benzer bir durum var. Bu konuyu ‘Suriye’nin imarına talip olalım’ başlıklı yazımda detaylı bir şekilde yazmıştım.

BM’ye göre, 2011’den beri devam eden Suriye savaşındaki hasar tespiti 700 milyar dolardır.

Suriye’nin bu hale gelmesine sebep olan İHVAN hayalcileri bu savaşı kaybettiler.

Esad ayakta kalayı başardı.

İşin azmettiricileri ABD, İngiltere ve İsrail; taşeronları da Ortadoğu’nun Daltonları BAE, Katar, Kuveyt, S. Arabistan’dır.

19 Mart 2022’de beklenmeyen bir gelişme oldu. 11 yıl sonra Suriye lideri Esad, kanlısı BAE’ni ziyaret etmiştir. Elbette ki bir alt yapısı var ve yukarıda saydığım 4 ülkenin Büyükelçileri iki yıl kadar önce yeniden Şam’da göreve başladılar ve elçilik binalarının ışıkları yanıyor…

Suriye’de savaşın tarafları anlaşıyorlar. Türkiye’nin dışarıda kalması düşünülemez. Esad, BAE ile görüşebiliyorsa eğer Türkiye ile neden görüşmesin.

Bunu da olgunlaştıracak olan Putin’dir. 

Suriye’nin imarının parasını Dalton Kardeşler verecek ama işi Rusya dağıtacaktır.

Türkiye, ekonomideki bu kötü gidişi durdurabilir. 11 yıldır yanlış uygulanan bölge politikaları nedeniyle kaybettiklerimizi geri kazanmak zorundayız.

Gazımız, petrolümüz yok ama güçlü kurumlarımız, sanayimiz, müteahhidimiz ve iyi yetişmiş insan gücümüzle bunu başarabiliriz.

Siyaset kurumu işin farkındaysa mesele yok!

Bütün odaların başı olan TOBB’ ne sesleniyorum.

Fırsat önümüze geldi.

Putin’in yuvarladığı top, bu toptur.

Sayın Cumhurbaşkanı bu topa girerse eğer Putin-Zelenski görüşmeleri İstanbul’da, top taca atıldığı takdirde geçmiş olsun.

Liderler görüşmesi Bakü’de Gülistan Sarayında yapılacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum