Kentsel yaşam ve kent suçları

Kentsel yaşam bir kurallar bütünü içinde düzenli yaşamak demektir. Kentsel yaşamda kişisel özgürlük, kentin ve hemşerililerin haklarının başladığı yerde biter ve bundan sonra kentli olmanın görevleri ve hemşehirlilik yükümlülükleri başlar.

Kentli olma, hemşehirli olma kent hayatının temeli olan bir takım kural ve davranışları kabullenme ve kent yasalarına uyma ilkesine dayanmaktadır. Hemşehirlilik haklarını, kent yasalarını, kentsel kuralları ve kent düzenini hiçe sayan; insana ve çevresine; kentsel varlıklara ve kent donanımlarına zarar veren; kişisel çıkarlarını kentin ve hemşehirlilerin yararından ve kent/kamu düzeninin gereklerinden üstün tutan, kentin ortak değerlerine aykırı davranan kişilerin “kentsel suç” işlediği ve bunların bir “kent suçlusu” olduğu kabul edilmelidir. Örneğin otomobilini yanlış yere park etmek, sokağa çöp dökmek, yere tükürmek, kamusal alanda sigara içmek, çekirdek yiyip kabuklarını yere atmak, balkondan halı silkmek vb. gibi davranışlar hem çirkin hem de cezalandırılması gereken önemli kentsel suçlardır. 

Ancak bunlardan daha ağır kent suçları da vardır.Kentin alt yapısını tamamlamamak. Kentin arıtma tesisini yapmamak, depreme dayanıksız binalara ruhsat vermek veya bunları depreme dayanıklı hale getirmemek. Tarihi ve kültürel yapıları koruyup onları yaşatmamak. İmar planında istenildiği gibi değişiklik yapmak. Hemşehirlilerin güvenliğini sağlamamak, kültürel sanatsal ve bedensel gelişimi için gerekli hizmetleri ona sunmamak, kentteki engellileri, yaşlıları, yoksullarıgözetip korumamak ve en önemlisi çocuklarımızın daha iyi yetişmesi ve gelişmesi için gereken önemi vermemek. Kentin sokaklarının, kaldırımlarının meydanlarının işgal edilmesine izin vermek; gürültü, görüntü, ses vb. kirleticilere engel olmamak vb. kentsel suç örnekleridir. Öte yandan birilerine kentsel rant ve çıkar alanları yaratarak bunları o birileriyle paylaşmaları ise son derece ağır bir kent suçudur.

Kent suçlarının gün geçtikçe hızlı artması ve görevlilerin ihmal ve duyarsızlığı sonucunda kentlerimiz yaşanır bir mekan olmaktan çıkarak kentsel suç ve kentsel suçlu üreten bir bataklık haline gelmektedir. Kanserli bir hücre gibi hızla yayılan bu kentsel suçlar ve suçlular, bir süre sonra insanlar tarafından neredeyse olağan, sıradan bir olgu olarak kabul edilir olmaktadır.

Öte yandan bizi asıl ilgilendirmesi gereken bir başka husus da kentte yaşamasına rağmen hala uygar bir “hemkentli” olamamış, şehir hayatının kural ve normlarına uyum sağlayamamış,” hamkentli “ zihniyetli insanların davranışlarıyla ilgili yapılması gereken mücadeledir. Bu tür insanların küçük görülüp önemsenmeyen ama ileride kentsel suça dönüşecek davranışları ile şimdiden mücadele edilmelidir. Ancak ne yazık ki, kentsel suçlara karşı müdahil olması gereken kurum ve kuruluşlar görevlerini layıkıyla yapmamaktadır. Aileler ve eğitim kurumları bu tür sorunlarla mücadele edememektedir. Belediyeler ise popilist davranarak gerekli önlemleri alıp uygulamaktan çekinmektedirler. Şimdilerde ise daha beter olanı asli görevleri kent haklarını, hemşehirlilerin haklarını korumak ve kent yasalarını uygulamak olan Belediye Başkanı, Belediye Meclis üyeleri ve Belediye çalışanlarının kendilerinin bu hakları ve yasaları hiçe sayan kararları ve uygulamaları ile kentsel suç işlemeleridir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.