Küfür sözcüklerin düşündürdükleri

“Küfür” sözcüğü dâhil olmak üzere küfür olarak algılanan sözcüklerin çoğu dilimize Arapça, ya da Farsçadan geçmiştir.  Ve sonra,  bir tek sözcük uğruna can alıp can vermişiz, üstelik çoğunun gerçek anlamını bilmeden.

İngilizce küfür sözcükleri açısından pek fakir; neye, kime kafaları bozulmuşsa ‘fuck’ deyip işin içinden çıkıyorlar. ’Fuck’ sözcüğünün ortaya çıkış serüveni de çok komik; kısaca anlatırsam: Veba, katliam, savaşlar derken, İngiltere’nin nüfusu yarı yarıya düşer. Kral Henry Tudor / VIII Henry (1491-1547)    çareyi evli çiftlerde değil, hapishanedeki kadın ve erkeklerde arar.

Cezaevlerindeki erkekler, kadın koğuşlarına buyur edilir. Tecavüz kaçınılmaz olduğundan kadınların yapacağı bir şey yoktur, zevk almaya bakarlar. Bir yıl sonra nüfus patlaması yaşanır.

Bu olay, kitaplarında  “Fornication Under Control of the King” (Kral kontrolünde zina)  şekliyle geçer. Cümledeki sözcüklerin ilk harflerini yan yana getirirseniz o meşhur sözcük, ‘fuck’ elde edilmiş.

Araştırmayan, duyulanı inanan bir toplum olduğumuz acı bir gerçektir. Bizi çileden çıkaran birkaç sözcüğün köken ve gerçek anlamlarını birlikte irdeleyelim ve sonra şapkamızı çıkarıp önümüze kayarak kara kara düşünelim istiyorum.

Oruspu: Farsça'da  “ru” yüz, “sepid” ak, beyaz demek olduğuna göre, “ru/sipid” toplum içinde alnı ak gezen kadın demektir. Bilindiği üzere,  Anadolu insanı ‘R’ ile başlayan sözcüklerin başına ı, i, o, u, ü gibi harfleri ilave eder. (Rakı = ırakı, ramazan = ırmızan)  “Ruspid” sözcüğünün başına ‘o’ ilave ederek ‘o-ruspu’ sözcüğü elde etmişiz. Böylesine masum bir sözcüğü ne yazık ki bir küfür sözcüğü olarak kullanmaktayız. (Kaynak: 1680’de Viyana’da yayınlanan Mesgnien Meninski, ‘orospu’ maddesi)

İbne “bn / İbn” (Ar.): oğul, erkek çocuk demektir.  Daha çok X’in oğlu anlamında, yani: Tarık bin Ziyad (  Ziyad’ın oğlu) demektir. Kimin oğlu olduğu önemli olmadığı anlarda sadece “ibni / ibna”  biçimiyle kullanılır.

Buraya kadar bir sorun yok, ama ehl-i Müslim Arap kardeşlerimizin, Birinci Dünya Savaşı’nda İngiliz ve Fransızlarla bir olup Türk ordusunu arkadan vurmaları, Türkleri çileden çıkarmış. Arapçada sözcük sonlarına gelen a/a,ye/ya/iyye ekleri kelimeyi dişileştirir.(Ulvi-Ulviye, Ali-Aliye, Kamil / Kâmile) İbn sözcüğünün sonuna (e)  ilave ederek sözcüğü çok yönlü dişileştirmişiz.

Kaltık / Kaltak:  Yükseltilmiş yer, yatak,  eyerin ahşap olan, yükseltilmiş kısmı demektir. Sözcük ister ‘minder’, isterse ‘semer’ anlamında kullanılsın, her ikisi de alta, popomuzu koyup oturduğumuz yeri tanımlar.   Bu güzelim sözcüğü önüne gelenin altına yatan kadına benzetince işler arapsaçına dönmüş.

Yosma: Zarf olarak kullandığımız sözcük ‘şen, güzel, fettan, şen kadın’ demektir.

Kepaze:  “Kebāze” okçuluğa yeni başlayanların kullandığı gevşek yay, rezil, rüsva demektir.  Anlaşılacağı üzere, suç yayda değil, yayın direnmemesinde, gevşekliğinde.

‘Keriz,’ kārīz / kāhrīz (Fars.) : Yer altından geçen  su kanalı, “rīz” akıntı, akım demektir. “Girīz”   çirkef, lağım suyu demektir. (Kaynak: Ahmet Vefik Paşa, Lugat-ı Osmani)

Alçak: Eski Türkçedeki  “yumuşamak, yumuşatmak, halim selim” anlamında kullanılan “alış -“ kökü türevidir.   Alçak gönüllü, dünya malına pek önem vermediği için kimsenin hakkını yemeyen, uyumlu kişi demektir. .

Avanak sözcüğünün Ermenice yavru, insan veya hayvanın küçüğü (sıpa) anlamındaki “havanag” sözcüğünden alındığı yazılıp çizilse de, sözcüğün aslı Orta Farsçadaki  “yavānak” olmalıdır. 

Dangalak / daggalā :  (Aram.) Kandırıcı, kandırmaya yönelik demektir. Çingenecide (Roma) “denilo” sözcüğünden alıntı olduğu düşünülen sözcük dangıl dungul konuşan, kaba kimse demektir. 

Daccāl: (Ar.):  Kıyametten önce yeryüzüne geleceği var sayılan sahte peygamber, dolaysıyla sahtekâr, kandırıcı sözcükleriyle yakından ilintilidir. (Kaynak: Saraylı Seyf, Gülistan Tercümesi -1391)

Dürzü / Durzī (Ar.):  Suriye ve Lübnan'da yaşayan Muḥammad İsmāil al-Darzī’nin kurduğu, İslâm-Şii karışımı olan anaerkil bir dini bir topluluktur. “Dürzî” Farsçada “terzi” demek olan “darzī”‘ sözcüğü türevidir. (Anımsatma: Gerçek böyle olsa da,  siz siz olun dürzüye terzi deyin, ama terziye ‘dürzü’ demeyin)

Godoş / kodoş, (Er.) her çeşit boynuz, boynuzlu, karısını pazarlayan demektir. (Kaynak: Meninski, Thesaurus, 1680)

Gerzek:  “Pazar ertesini” diyeceğimize “pazartesi” deyip nasıl  işin işinden çıkmışsak   “geri zekâlı”   sözcüğünü “gerzek” biçiminde kısaltıvermişiz.

Herif / ḥarīf (Ar.):  Sanatkâr, bir mesleğe veya loncaya mensup olan kimse, meslektaş, yoldaş demektir. Aynı zamanda “yoldaş” anlamına geldiğinden köylü kadınları beylerine “beyim, kocam” demeyip, neden benim herif dediği şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Hergele Farsça “χargale” : Yaban eşeği,  sürü halinde eşek, “χargeleci”   eşek güdücü, eşekçi demektir.

Hödük  kaba, ahmak, köylü demektir.

Küstah: Farsa “gustāχ” sözcüğünden alıntı,  kendinden emin, cesur demektir. ( Kaynak:  Atebet-ül Hakayık)

Pezevenk, Sevan Nişanyan’a göre: pozavak  ( բոզաvագ) fahişe çalıştıran, pezevenk, poz (Erm.)  fahişe +  avak : Bey, sahip, baş  demektir. Bu tezi destekleyen sözlüklere göre, “pevend” kapı tokmağı demektir, bu gerçeğe dayalı olarak sözcüğe “kapı ardında bekleyen kadın satıcısı”  anlamı yüklenmiş olmalı. (Anımsatma: Azericede iri yarı, cüsseli, pehlivan duruşlu erkek demektir.) 

Pīç ( پيچ / Fars): Büklüm, kıvrık, karışık, buruşuk, pürüz, her şeyin ufak ve bozuk yavrusu, ağacın kök sürgünü, şeytantırnağı, zorluk demektir.

Puşt (Fars) arka, sağrı, sırt demektir.

Şarlatan, Papazların okuyup üfleyerek insanların günahlarının affedildiğini gösterir belgeyi çoğaltarak daha ucuza satan kişilere İtalyancada ‘şarlatan’ denirdi.

Evet, şimdi kendimize soru sorma zamanı: Sözcükler mi bizimle dalga geçiyor,yoksa biz mi kullandığımız sözcükleri hiç tanımadan kullanıyoruz?

     

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum