Leylekler de gitti

Bu yıl beş yavruları oldu.                                                                           

Ana-baba yuvaya geldiğinde uzun ve siyah gagalar açılırdı, büyüdüler.Yavrular günlerce kanat çırptılar, gagaları kızıla,kanatlarındaki renkler siyaha, dönmeye başladı, bir sabah hepsi birden yuvanın üzerinde dönerek uçtukları görüldü. Köydekiler hüzünlü bir halde fısıldadılar;

“Leylekler de gitti”

**

Leyleklerin gidişleri hazan mevsiminde hazan oldu.                                                    

Dönüşleri de bahar…

Hazan mevsimi, güz serinliği… Dağlar sarardı, ağaçlar, otlar, yapraklar sarardı. Bir an ruhunuzun hatta Dünya’nın sarardığını hisseder, umutlarınızın bile yitip gideceğinden korkar oluruz.

Gelecek bahar da dönecekler,                                                                                     

baharı müjdeleyecekler.

**

Hazanı yaşıyoruz…

Bu arada sadece leylekler mi gitti?

Daha nelerimiz gitmiş de giden gidene…

Dağlarımızdan yağ akıtan zeytin ağaçları bize küstü mü ne? Eskiden dalları yıkılırcasına yüklü asırlık zeytin ağaçları şimdi boş, kırgın ve solgun beklemekteler.

Köydeki halamların avlusunda, zeytin kırdığı değirmen taşı sağlam değil artık. Ayakları ile yağ sıktığı ağaç tekneçatlamış ve saman damının dip köşesine çocukları tarafından atadan yadigâr denilerek saklandı. Torunlar desen ağaç teknenin ne işe yaradığından bihaberler.Belki de ara ara ne işe yaradığını merak da ederler mi bilinmez?

Öyle ayakta yağ sıkma masal oldu artık.                                                                   

Ayak yağına, kuru incir, taze bazlama bandırıp da yemeyi hepten unuttuk.                    

Keza halamın üzüm sıkarak tee Naldöken tepesinden getirttiği pekmez toprağı ile pekmez kaynattığı kazanları kalaylayacak kalaycılar da bulunmuyor. Ama son sistem makineler sıkıyor artık üzümü ve zeytini…

Her kuşluk vakti, ayran yapılan o ağaç yayıkların yerini elektrikli yayık makineleri alıverdi. Bir saat durmaksızın yayık sallayan bacılar, basıyor düğmeye buyurun ayran hazır işte…

Köroğlu’nun dediği gibi;“Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu.”

**

Artık yazları bahçelere göçülmez oldu.                                                                          

Güzün de köye göçmeler masal oldu. O her gün iki posta çimdiğimiz su kanalları kıyısındaki bahçe evleri, sazdan damlar, bağ evleri bir yana yattılar da öksüz kaldılar.

Yeşilce kalan dut ve ceviz ağaçları bu yıkıklıkların bekçileri olarak ayaktalar şimdilik. Onlar da yaprak döktüler, sapsarı oldu gölgeleri.

Eski çamlar bardak oldu derler ya!

Zaman tükeniyor, Halam da yaşlanmış, son uğradığımda kahve pişirmeye yeltendi, kadıncağız, zorla yekindi, kolu kanadı kırık, o sıcacık kokulu, dumanları tüten bazlama bile yapamıyor artık…

Bezdirme ile tadına doyulmayan o Çingen pilavı yapılan, elinle tuttun mu şöyle “haşırt” diye ikiye böldüğün eski pembe, oylumlu köy domatesleri, güzel güzel kokmaz oldu gayri.                       

At sırtında, eşek üzerinde, bazen de yaya geçtiğimiz dağlarımızdan süzülerek gelen, buz gibi sularından içtiğimiz berrakderelerde, çaylarda artık şöyle yunamazsınız.  Neden mi dediniz? Birçoğu kurudu da ondan. Yazın gürül gürül akan o Ellezoğlu Deresi göllerinde çıplak yüzerdik. Esat abi elbiselerimizi saklar, çırılçıplak kalırdık daelbiselerimizi almak için yalvartırdı bizleri...

O eski deve katarları ve başındaki deve savranları yok.

Gülsüm ablanın gelinlik sandığı,  çeyizleri Deveci Ali amcanın zil, çan ve yazmalarla süslediği deve katarına yüklenip de geldi. Şimdi Deveci Yusuf ile Deveci Hasan develerini çoktan sattılar, belki de bu dünyaya el salladılar bile...

**

Zaman geçiyor, biz de geçiyoruz…

Bir 10 Kasım günü sabahında, Ertürk oğul dünyaya geleli 30 küsur yıl oldu.                               

Leylekler, 3 yıl önce 7 Kasımgünü de Tuğba’mızın kucağına,torunumuz Defne kızı getirdiler...

Defne büyüyecek,                                                                                                

güzel günler görecek,                                                                                               

yeşillere,  allara,                                                                                                    

nice nice yıllara                                                                                                     

nice nice gülüm…

**

Her gelen gün değerlerimizi götürüyor.  Leyleklerin de gittiği gibi…

Yine de umudumuz var,Leylekler baharla beraber gelecek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum