Ötme de keklik ötme

Ben liseyi sınav sonrasında, devlet parasız yatılı okudum. Geçtiğimiz hafta sonu, İzmir'e yerleşmiş, 48 yıl bir aradan sonra sınıf arkadaşlarım ile buluştuk. Köyümüzdeki Yörük Şenliğimize de katılmak üzere kasabamızda, akrabamız Umut kardeş ile karşıladık. Teknik öğretmen Önder hoca, apak topsakalı ile Türk sanat mûsikisi korosunda, atlet, Tek'den Kadir, yorgun yüzlü, asker emeklisi Hüseyin, Gülümseyen yüzü ile TCDD atölye şefi Orhan ile birlikte önce yerleşim yerinden uzakta, tepedeki Ellezoğlu Mezarlığında, ailemizi ziyaret ettik. Çeşmenin başında Mezarlığın öyküsünü anlatırken Akkız Çıkan Kayasında iki keklik ötmeye başladı. Epeydir keklik sesi de duymamıştım. Aslında bu ötüş, aşk, sevgi, vuslat ve üreme duygusunun galeyana gelişidir.

Türkü nasıl başlıyor?
"İki de keklik bir kayada ötüyor, ötme de keklik derdim bana yetiyor, aman aman." derken, Rahmetli babamın çok söylediği "Keklik gibi kanadımı süzmedim, Murad alıp doya doya gezmedim" sitemini de bu türküde hissediyoruz.

Kınalı kekliklerin arasında büyüdük, üzüm bağımızda iki alay keklik yaşardı. Dedemlerin evinin önündeki makiliğin içinde bir anaç keklik, yirmi kadar yumurta üzerine kuluçkaya yatmıştı. İnsana yakın oluşu ile yuvasını korumaya alıyordu. Ara ara dedemin sert sözlerine aldırmadan seyrederdik. Bir sabah erkenden rahmetli ninem uyandığında küçük yavruları analarının ardından koşarak geçtiklerini görür. Bizimle vedalaştılar diyerek anlatırdı. Küçük alan yanındaki Çoban Pınarında keklik yavrularını gördüm, önümde bir anda yok oluverdiler, şaşırdım. Bakınırken bir tezek parçası kımıldadı, civciv ayaklarına aldığı tezek ile sırt üstü yatmış, bir kuru ot kümesi titredi, yine bir diğeri, hepsi bu şekilde araziye uymuş keratalar...İkisini yakaladım, karşıdan babam geliyordu, "yaşamazlar" dedi. Ana keklik de çevrede dolaşıyor, beni takip ediyordu. Bıraktığım yavrular, analarına koştular, bu defa ana keklik yavruları kanadı ve gagası ile kumların içine beledi, üzerlerine kum attı. Hep birlikte çalılığa girdiler. Meğer keklik yavruları gibi birçok hayvan yavrusunda koku olmazmış. Böylece kurt, çakal, tilki gibi yaban hayvanlarından korunurlarmış. Ben avucuma aldığımda üzerlerine sinen kokuyu ana keklik kuma beleyerek yok ediyormuş.
Tabiat kendi içinde nelere kadir. Yıllar sonra duyduğum keklik sesinin bende depreştirdiği anılar. Keklikler, Madranbaba Dağındaki kartallar, akbabalar Menderes nehrinde adam boyunda yayın balıkları yakalandığı günleri anımsayanlardanız. Bugün bu güzellikleri ve güzelleri yok eden bizleriz. Doğamızda ne yazık ki, en vahşi insan oğludur sözünün bir kez daha gerçek olduğunu gözlemliyoruz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum