Ahmet KELEŞOĞLU

Ahmet KELEŞOĞLU

Özlem Çerçioğlu’nun Kara Kutusu

Aydın Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler daire başkanlığında, kamunun öngördüğü, Kültür-Sanat adına halkın tüm taleplerinin değerlendirilip sonuca bağlandığı bir çalışma içerisindeydik.
Kültür-Sanat faaliyetleri gerçekleştirme görevlisi müdürlerle birlikte bizlerin de fazlaca zamanını alırken daire başkanının ise zamanının büyük çoğunluğu, mal ve hizmet alımları ve bununla ilgili çalışmalarla geçiyordu.

Daire başkanının şık giyimi, dış görünümü ve kendisine özgü havası, buna uygun olarak ta  davranışları, gözlerden hiç kaçmıyordu. Daireye gelişi, gidişi ve hareketleri ile tam da bu görevin adamı havasını estiriyordu.
Gösterişe meraklı olan daire başkanımız bir defasında bana, Volvo marka otomobil aldığını, arabanın çok konforlu ve başkan'ın arabasının bir alt modeli olduğundan bahsetmişti. Bu pahalı otomobili tek maaşla nasıl alabildiğini anlayamamış şaka yapıyor zannetmiştim. Sonrasında zaten kendisi de otomobiliyle görünür olmuştu. 
Yüksek seviyeli yaşamı ve standartların üzerindeki görünümü bende şüphe uyandırmaya başlamıştı.
Bu sebepsiz zenginleşmenin, haksız edinim ve yasal olmayan kazanımların insana mutlaka zarar verebileceği bahsi geçerken; “Ahmet abi bu işte ben tek başıma değilim, hem sen ne biçim adamsın, böyle yaşamak zorunda mısın?” diyerek bana, bir şeyleri ima etmeye çalışıyordu.
Anlaşılan bu kirli çarkın içerisine beni de katmak istiyordu.
Konuşmaları zaman zaman o kadar ileri gidiyordu ki, odasında toplantı halinde olduğumuz sırada, "ben başkanın kara kutusuyum" bile, diyebiliyordu.

Tabii daire başkanının çalışma yöntemleri bunlarla sınırlı değildi. Sevdiği ve sözünü dinleyen personele, fazla fazla mesai yazar ve onları mutlu ederdi. İşine yaramadığını düşündüğü ve sözünü dinlemeyen gözünün kesmediği kişilere ise bir gram bile koklatmazdı. 
Yine bir gün kamu işçisine ait, neredeyse iki işçi maaşı kadar full mesai ile şişmiş bir ücret bordrosunu gördüğümde gözlerime inanamamıştım. 
Bu da Tahir bey'in bir başka adalet anlayışıydı.

Satıcı yetkilileri neredeyse mesaiye başlar gibi erkenden daireye gelir, daire başkanının odasında saatlerce kalırlardı. Bu kötu manzara hiç eksilmez, yüklenici firma yetkilisinin biri gelir biri giderdi. Onun, bu görüntülerden rahatsız olmadığı, aksine koridorlara taşan diyalogları da gözlerden hiç kaçmazdı. Müdürlerin rahatsız edici bu durum karşısında zor durumlara düşmesi, çalışmalarımızı olumsuz yönde etkiliyordu. Gerçekleştirme görevlisi müdürlere imza atmaları için baskı kuruyor ve soruşturma açmakla tehdit ediyordu. İmzalar atılmayıp evraklar biriktiğinde ise, satıcı temsilcisi devreye giriyordu. 
Yine bir gün yüklenici firma yetkilisi yanımıza kadar gelip bana, arkadaşları toplamamı, müdürlerle birlikte yemeğe gidebileceğimizi söylediğinde çok şaşırmış ve bu teklifi derhal reddetmiştim. 
Bu ayak diremelerimin Tahir bey'i rahatsız ettiğinin de farkındaydım. Artık yemek daveti de kabul görmeyince sıra, satıcı temsilcisinin, tek çare olarak müdürleri korkutup tehdit etmesine gelmişti. Çünkü Yüklenici firmaların bir tek talebi vardı, o da parayı almak. Onlar sadece parayı düşündükleri için, işlerin doğru veya yanlışlığına hiç bakmazlardı.
Osman Bey, Serkan Bey ve teknik personel Yaşar Serindağ'ın Belediye dışında tehdit edildiklerini duymuştum. Ancak bizlerin de gözü önünde Osman Bey'e Belediye binasında bağırarak; "seninle başkanın odasında görüşeceğiz" şeklindeki söylemli şiddet gösterisi, hiç de hazmedilir gibi değildi.

Devam edecek...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum