
Mehmet EROĞLU
Prof. Dr. Ahmet Ercan’dan yaşam ve ölüm üzerine
Sayın okurlar, renkli ve bilge kişiliğiyle her zaman dikkat çeken Prof. Dr. Ahmet Ercan, dört gün önce Atatürk, Cumhuriyet ve Demokrasi adına Kuşadası Nazilli Sitesi’ndeki evinde lokma döktürdü. Ancak bu lokma bildiğimiz lokmalardan değil; yörede “ortası delikli dökme börek” deniyor. Benim anlatmam yetersiz kalır; sözü Prof. Dr. Ahmet Ercan’a bırakalım.
Nazilli usulü geleneksel delikli dökme börek tarifi:
Önce 50 kilo nitelikli Sinangil unu üç leğene bölünüyor. Her leğene yaklaşık 250 gram kuru maya ekleniyor. Bir büyük tencerede kaynatılan sıcak su, soğuk suyla karıştırılarak leğenlerdeki unun üzerine dökülüyor. Un, önce elle karıştırılarak hamur haline getiriliyor. Daha sonra elektrikli karıştırıcıyla hamur tek düze olacak biçimde beş dakika yoğruluyor. Üzerine birkaç avuç yerli susam ve isteğe bağlı olarak karacaot (çörek otu) serpilerek leğenin üzeri kapatılıyor.
Büyük, yayvan bir kazanda çiçek yağı kaynatılıyor. Hamurdan bir avuç alınıp tekerlek biçimine getiriliyor ve kaynar yağın içine atılıyor. Bir kişi yağda börekleri ters yüz ederek kızartıyor, bir diğeri ise kızaran börekleri süzgece alıp gelenlere sunuyor. Hamur teknesi başında oturan kişi, cıvık hamuru avuç içi kadar alıp ortası delik olacak biçimde çember şekli veriyor ve yağa atıyor. Pişirici böreği bir süre kızartıyor, ardından uzun bir sopayla ters çeviriyor. Pişen börek süzgece alınıyor.
Dökme böreğin üzerindeki susam ve karacaot kızarıyor, bu da lezzetini artırıyor. Börek sade olarak yenebildiği gibi parçalanarak pekmeze bandırılıp da tüketilebiliyor. 50 kilo undan yaklaşık 1200 adet delikli dökme börek çıkıyor. Toplam üretim süresi yaklaşık bir buçuk saat sürüyor ve bu sürede 200–300 kişiye börek dağıtılıyor. Ancak şu unutulmamalıdır ki bu bir “hayır” değildir; ölenin ardından bir anı böreği dökmesidir.
Değerli arkadaşlar, içinde bulunduğumuz çağ bilim ve bilgi çağıdır. Bu çağda ne cennet, ne cehennem, ne yer altında yatan ölüye nur ya da ışık, ne gök tanrının rahmeti, ne de ölülere ulaşmayan, anlamını bilmediğimiz dualar… Ayrıca gök tanrıdan edilen dilekler… Bunların hepsi, ilk çağlardan günümüze kadar uzanmış bir ağız alışkanlığından başka bir şey değildir.
Ölüm, tıpkı doğum gibi bir evrimdir.
Kişi doğar, büyür, çoğalır, sonra ölür. Ancak ölüm yoktur. Kişi, çocuklarının ve torunlarının genlerinde yaşamını bitmez tükenmez biçimde sürdürür. Çocuğunuza, torununuza dikkatle bakarsanız, onu görürsünüz.
Toprak altında çürüyen beden, öteki bitkilere gübre olur. Açan bir lalede, ışıldayan bir papatyada da onu görürsünüz. Ölüm yoktur; değişim ve dönüşüm vardır.
Bu nedenle yitip giden bir kişinin ardından söylenecek tek bir söz vardır:
“Başınız sağ olsun.”
O bir anma günüdür.
O anma gününde yiyeceğiniz bir dökme böreğin, lokmanın, “Göktanrı tarafından kabul edilmesi” gibi — yani “Allah kabul etsin” — sözleri saçmadır.
Bir ölünün ardından kalan yalnızca onun güzel anılarıdır. O anıların önünde saygıyla eğilir, sevgimizi iletiriz.
Ölüm yoktur.
Yaşamın sırrı bilinç, sevgi ve iyiliktir.
Ağız alışkanlığı haline gelmiş Arapça sözcükler ve Türkçe karşılıkları:
Allah rahmet etsin → Tanrı acısın, Tanrı bağışlasın.
Rahmetli → Tanrının acıdığı, bağışladığı, ölmüş kişi.
Cenaze → Kefenlenmiş ölü kişi.
Namaz kılmak → Yükünmek.
Allah kabul etsin → Tanrı onaylasın, Tanrı benimsesin.
Allaha emanet → (Seni) Tanrının gözetimine bırakıyorum.
Hayır → Uğur.
Hayırlı olsun / Haydi hayırlısı → Uğurlu olsun.
Hayırlı günler → Günaydın, uğurlu günler.
Hayırlı cumalar → Uğurlu toplantılar.
Selamünaleyküm → Uğur ola.
Allah izin verirse → Tanrıdan izin çıkarsa.
Allah esirgesin → Tanrı bağışlasın.
Hayırlı, uğurlu olsun → Uğurlu olsun.
Hayır lokması → Uğur lokması.
Hayır hasenat → Uğurlu, yararlı işler.
Hasbinallah → Tanrı bize yeter.
Türkçesi varken, bir Türk neden Arapçasını söyler?
İşte bilge kişi olan Sayın Prof. Dr. Ahmet Ercan budur.
Tanrı, Ahmet Ercan gibi ülkesine ve halkına yararlı olan bilge kişileri çok eylesin.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet ERCAN , " KAFAYI YEMİŞ " mi ? Yok yok , kafayı değil , iyilik lokması yemiş. Afiyet olsun.
Yanıtla (0) (0)İyilik Lokması da yer . Çünkü o , değerli bir Bilim İnsanımız olsa da , sonuçta o da bir insan
Günümüzde ;
Yanıtla (0) (0)İnsan ilişkilerinde tüm değerler bir kenara atılmış ,
Siyaset ; üstü yalan ve sahtekarlıkla boyanarak cilanmış , olması gerekenden ,gerçeklerden çok uzak milliyetçilik ile , ehlinin değil de ; beyinleri hurafelerle doldurulmuş ,sarıklı ,cübbeli , saçı sakalı birbirine karışmış cahil cühela takımından oluşmuş tarikat ve cemaatlerin ,şıh ve şeyhlerin eline ve olmayan vicdanına terk edilmiş din üzerinden yürütülür duruma getirilmiştir.
Türk Ulusu' nun asla vazgeçilmez bu iki çok önemli değer ölçü ve yargısı , artık çürütülmüş ve kokuşturulmuş siyasette bir amaç değil de ; eskiyerek çağdışı kalmış örümcek kafalarındaki çirkin emellerinin gerçekleştirilmek ve ülkeyi çağlar boyu geriye ,ortaçağ Avrupa' sının karanlıklarına götürmek için bir araç olarak kullanılır duruma getirilmiştir.
" Müslümanlık " adı altında , korkunç bir Araplaşma ve Araplaştırma politikası almış başını gidiyor.
Allah , gönderidiği Kur' anda : " Birbirinizi daha kolay tanıyasınız diye sizleri kavimler halinde yarattım . " Derken , müslümanlık adı altında ,hızla ve kesintisiz şekilde
Bu nedenlerle aklıma bazı sorular geliyor :
" Allah " yerine " KÖK TENGRİ " Diyenler , MÜRTED mi olur ?
Bu güzel Ülke TÜRKİYEMİZ ' de :
Kur' an nasıl okunuyor ?
Kur ' an okuyan herkes , okuduğu Kur ' anın anlamını biliyor mu ?
Okuduğundan ne anlıyor ?
Nasıl yorumluyor ?
Günlük yaşantısında nasıl uyguluyor ?
Arap adlarını almadan da müslüman olunamaz mı ?
Araplaşmadan da müslüman olunamaz mı ?
Türk Borabay Aslanbek ,adını Muhammed Şara olarak değiştirmeden de müslüman olamaz mı ?
Alman Hans Müller , adını değiştirmeden de müslüman olamaz mı ?
Rus Vladimir Raskov , adını Eymen Abdullah olarak değiştirmeden de müslüman olamaz mı ?
Bir insan , başına sarık sarmadan , eline sırık almadan da ve cübbe giymeden de müslüman olamaz mı ?
Bütün bunları göre göre de insan dayanamıyor ki ! Yazmadan duramıyor ki !
Hani. Ünlü Şairimiz Can YÜCEL demiş ya : " Küfrettiğimi söylüyorlar. Böyle oxx.. çyy..na küfretmeden yaşa bakalım "
Değerli Yazar Sayın Mehmet EROĞLU Bey' in yüreğine ve ellerine sağlık.
Saygılar, sevgiler v başarılar.
Ahmet Ercan kafayı mı yemiş.
Yanıtla (1) (0)Deliklli süzgeçli lokma Tanrı katında kabul olsun... Mutlu ve huzurlu günler dileriz. Kaleminize sağlık üstadım.
Yanıtla (0) (0)