Cevdet ŞAHİNOĞLU

Cevdet ŞAHİNOĞLU

Şiirle Anlatım

PANDEMİ

Bir zamanların şarkısı, ‘depresyondayım’
Kanar yaram; ‘ne düşte ne oyundayım’
Pandemi denilen illete, mahkûm
Ağrıların değişmez koynundayım!
 
HAKSIZLIK

Nokta kadar haksızlığa yanarım,
Hele kul hakkı oldu mu haykırır
Haykırmakla, yerden yere çalarım
Çalınmaz derdime, dertle yanarım!
 
HATIRI VAR

“Bir kahvenin kırk yıl hatırı” için,
Dost selâmını, gönlüme yazarım!
“Çaylar bahane, dost kelâmı” için,
Dağlar, vadiler aşarak gezerim
 
GÜNE UYANIR

Güne uyanır, gözlerim şafakta
Şafakta boyanır, yüzler semada;
Yediyüz başak verir infakta!
İyilik, hayırla yüklü nemada!
 
ÇİLE

Çile, tebessüm eder, sadakate
Sadakat, ‘içinde taşır derdini’
Hayat yoğrulur, döner hakikate
Hakikat, ‘içinde taşır merdini’
 
DERVİŞLER YOLU

Nisan yağmurlarına karışır,
Gözyaşlarım, bulutlar gibi dolu
Bahar müjdesiyle barışır
Gönlüm, ‘ak saçlı dervişler yolu’
 
HAKKI TAVSİYE EDENLER

Rabbim buyurur, “insan hüsrandadır”
Hakk’ı tavsiye edenler müstesna
Sabrı tavsiye edenler imandadır
Ezberinde olsun, ‘Esmaü’l Hüsna’
 
HAYAT BAĞI GİBİ

Ezanlar okunur, ‘günün beş vakti’
Semalarda yükselir, ‘tekbir aşkı’
O aşkla, sabırla örülür atkı
Üzerimizde, ‘hayat bağı’ gibi
 
KÖYE GÖÇ OLUR MU?

Şehirden köylere ‘göçler olur mu?’
Ata Ocağı bekler, ne durursuz!
Kıyameti koparsa şehirlerin;
Sükût sizleri bekler, ne durursuz!
Sıla-ı Rahim bekler, ne durursuz!
 
GÖSTERİŞTEN YANA

Gösterişten yana, yerim yok benim
Bir hayyula geçen günler günahım
Vebal taşımaya yerim yok benim
Masumun feryadıyla titrer ah”ım
 
BEN ŞAİR DEĞİLİM

Ben şair değilim, feryadım yok ki
Gam yükü taşımam, kervanım yok ki
Her dala konamam, kovanım yok ki
Dert çekenler gelsin, derdi bilene
 
BİR AKIL

Reçete mi; bir akıl, bir yürek ol
Dost ol; ‘işine, eşine, aşına’
Özüne, sözüne güven; emin ol,
Vatan toprağına, her karışına…
 
HANGİ NAZARLA BAKARSAN

Hangi nazarla bakarsan, semaya;
“Şah damarından daha yakın Rabbim!”
Vuslat Yolcusu, ilahi davette;
Şükür, Mevla’ya gider hesabım…
 
GÖKTEKİ YILDIZLAR GİBİ

“Sahabe, gökteki yıldızlar gibi”
Her biri, kendi menzilinde akar
İdrakim, o deryada damla gibi
Ruhuma, ışığı kandiller yakar…
 
SÖKÜLDÜĞÜ GÜN

Işık, karanlığa gömüldüğü gün
Yıldızlar, gönlüme döküldüğü gün
Mısralar hafızamda, didik didik;
Akıl haznesinden söküldüğü gün
 
DARAĞACI…

Darağacı neylersin? Sar yüreğine,
Acı verse de, ‘gül ağacı’
 
19'UN KATLARI

Gazi Atatürk’ün; “doğum, ölüm, Samsun’a çıkış”
Ve 57 yaşındaki Baki Âleme yürüyüşü;
Her biri, 19'un katları…
Elbette bu bir tesadüf olmamalı
 
BEYİMDİR DEMELİ!

Gakgoş, Gakgoş’a; ‘Beyimdir’ demeli
Kırgınlık, ‘senin neyin’ demeli
Sevgiden gayri, ‘yâr var mı’ dünya da;
“Dünya fani bir oyundur!” demeli
 
YALANCININ NARASI

Dinleyin yalancının narasını?
Açarmış, iki kardeş arasını!
Yılan kılıfına sarılan dünya;
Dökermiş iki de bir safrasını!

(Bedrettin Keleştimur'dan alıntı)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.