Efendi BARUTÇU
Sinan’a... 3
Sevgili yiğidim;
Bugün 5 Ocak Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 102. Yıldönümü aynı zamanda “Bayrak” şairimiz Arif Nihat Asya’nın 49. Vefat yıldönümü (5 Ocak 1975). Büyük şairimiz bu şiirini Adana’nın kurtuluş yıldönümünde okunmak üzere 1940 yılında bir gecede yazmıştı.
Sen her yıl 5 Ocak’ta Ankara’daysan Arif Nihat Asya’nın Karşıyaka Mezarlığındaki kabrini ziyarete giderdin. Türk milletine ve Türk Milliyetçiliğine hizmet eden bütün şahsiyetlere gösterdiğin vefa takdire şayandı doğrusu.
Ülkü Ocakları Genel Başkanlığını yaptığın görev süresince çıktığın yurt gezilerinde ülkücü şehitlerin kabirlerini ve hayatta olan aile yakınları ziyaret etmeden dönmezdin.
Bir keresinde büyük üzüntü duyduğun, dinleyince benimde derin teessüre kapıldığım, bir olayı anlatmıştın. Kastamonu’ya Ülkü Ocaklarının bir faaliyetine gitmiştin, önce -o tarihte henüz sağ olan- Kastamonu’da yaşayan Bursa Ülkü Ocakları eski Başkanı Mehmet Kutucu’yu ziyaret edtmişsin.
Daha sonra şehit öğretmen Bekir Yücel’in anası Hacer anneyi ziyaret etmek istediğini söylüyorsun ne yazık ki orada görevli gençlerden hiçbirisi şehit anasının ev adresini bilmiyormuş.
Üstelik şehidimizin kardeşi Süleyman Yücel Bey 1995-1999 yılları arasında Milliyetçi Hareket Partisinden Kastamonu Belediye başkanlığı yapmıştı.
Bu mektubumu okuyanlara Bekir Yücelin kim olduğunu kısaca anlatmam gerekiyor. Mehmet Kutucu ve Bekir Yücel Kastamonu’da Genç Ülkücüler Teşkilatını ilk defa beraber kurmuşlardı. Daha sonra 1973-1974 öğretim yılında Bursa Eğitim Enstitüsünün Sosyal Bilgiler bölümü sınavlarını kazanarak kayıt yaptırdılar.
Şimdi her ikisi de ahiret yurdunda bekleyen bu iki yiğit vatan evladı çok müstesna gençlik liderleriydiler.
Her ikisi de çok okur, çok iyi dövüşür, çok iyi konuşur, çok iyi yazarlardı. Aynı zamanda paraşüt, boks, judo ve yüzme sporlarını çok başarılı bir şekilde yaparlardı.
Bursa’da önce 21 Temmuz 1975’te merhum Metin Kaplan ile birlikte biz tutuklandık. Daha sonra Mehmet Kutucu da birkaç kez tutuklandı. Birkaç yıl sonra da Mehmet Kutucu da bizim gibi Ülkü Ocakları Bursa şubesi başkanlığı görevindeyken devrimcilerin tertip ve tezgahları sonucu tekrar tutuklandı.
Bursa Ocağında bir dağınıklık meydana gelmişti. Rahmetli Bekir Yücel bir ağabey vasfıyla bütün ülkücü teşkilatlar arasında eşgüdümü sağlıyordu. Bir süre Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu (MİSK) Bursa bölge başkanlığı görevini de yürüttü.
Bursa Eğitim Enstitüsünden mezun bir kısım arkadaşlara ve Bekir Yücel’e mektuplar yazarak, öğretmen olarak tayinlerini Bursa’ya yaptırmalarını, bünyesinde yetiştikleri Bursa Ocağının onlara ihtiyacı olduğunu belirttik. Bizi kırmayarak tam bir görev aşkıyla isteğimizi yerine getirdiler. Bekir Yücel’de Bursa Çınar Akşam Lisesinde öğretmen olarak vazifeye başladı. Senin baban Musa Ateş de Bekir’in ülkücü öğrencilerinde birisiydi. Bir akşam okuldan çıktıklarında, aşırı solcu militanların çapraz ateşi sonucu babanın arkadaşı Taner Kalkancı şehit olmuş, baban da ağır yaralanmıştı.
Sevgili Yiğidim; sen ülkücü gazi Musa Ateş’in şehit oğlusun. Seni vuran eller kırılsın oğul.
Bu olaydan bir hafta sonra da 8 Mayıs 1979 tarihinde Bekir Yücel yine okul çıkışında Anadol marka arabasının içinde çapraz ateşe tutularak şehit edildi.
Bu büyük acımızı daha da katmerleştiren bir hususta şehit olduğu gün Bursa Ülkü Ocakları başkanlarından Süleyman Ünsal ve bir grup arkadaşımızla beraber tutuklu olduğumuz Eskişehir cezaevine bizleri ziyarete gelmişlerdi.
“Bu gece Eskişehir’de kalın, yarın tekrar görüşelim” şeklindeki ısrarlarımıza rağmen “Kalamam, öğrencilerim beni bekler” diyerek Bursa’ya dönmüş, evine, eşine ve altı aylık kızına dahi uğramadan okula gitmişti.
O alçak ellerin babasız bıraktığı altı aylık yeğenimiz şimdi bir üniversitede Beden Eğitimi ve Spor bölümünde doçent ünvanıyla gençleri yetiştiriyor, diğer yandan da sevgili evlatları Hulusi Bekir’i ve Alp Göktuğ’u büyütüyor.
Dost düşman herkes duysun ki! Yeni Bekirler Göktuğlar Türk milletine hizmet yolunda büyüyorlar.
Bekir Yücel’in şehadetinden sonra gene Bülent Ecevit’in başbakanlığı döneminde ellerini kollarını sallayarak gezen bu katiller sürüsü bir süre sonra da eski başbakanlardan Nihat Erim’e de (19 Temmuz 1980) suikast düzenleyerek katletmişlerdi. Son yıllarda Ecevit’e methiyeler düzen çok çok milliyetçi bir siyasi partinin başkanının da kulakları çınlasın.
Şehit Bekir Yücel’in annesinin adresini araya araya bulmuşsunuz. Ocaklı gençler Hacer anneye bundan sonra her hafta ziyarete geleceklerini ve Ocaklı genç kızları da getirerek yaşlı annemize yardımcı olacaklarına söz vermişler. Tabii daha sonra maalesef gelen giden olmamış.
1970’li yıllarda sıkı yönetim uygulamasından dolayı Ankara’da dernek kurmak yasaktı. Bu sebeple de Çankırı Halk Eğitim Merkezi müdürü merhum Şevket Barutçu ağabeyin genel başkanlığında Türk Ülkücüler Teşkilatı derneği Çankırı’da kurulmuştu. Kısa zamanda iki yüzü aşkın şubeye ulaşan bu teşkilatın bir şubesini de memleketim Afşin’de kurmuştuk.
Afşin Lisesinin ilk ülkücü öğrencilerinden rahmetli Hüseyin Kuzdan (d. 10.04.1955, ö. 09.08.1979) Balıkesir Eğitim Enstitüsünü kazanmış ve orada önde gelen mücadelesiyle kendini kabul ettirip Ülkücü İşçiler Derneği Balıkesir Şubesi başkanlığına getirilmişti. Ne yazık ki kendi memleketimiz Afşin’de komünist katiller tarafından katledilerek şehitlik makamına ulaştı.
Bir bayram ziyareti için Afşin’e gitmiştim. Her gidişimde olduğu gibi şehidimizin kabrini ziyaret ettim. Mezar taşları kırılmış, dağılmıştı, çok kötü bir görüntüsü vardı. Fotoğrafını çekip sana gönderdim. Hemen Kahramanmaraş Ülkü Ocaklarına talimat vermişsin, birkaç gün içerisinde şehidimizin mezarı yeniden yaptırılmış ve kendi aralarında, “Ya bu genel başkanın Afşin’deki şehit mezarından bile haberi oluyor. Çok dikkatli olmamız lazım” demişler.
İnanıyorum ki, bütün şehitlerimizle beraber sizler de Tanrı Dağlarının semalarında yüce peygamberimizin, Oğuz Kağanın, Kürşat Atanın ve bütün ecdadın ervahına karışmış sonsuzluğu beklemektesiniz.
Devam edeceğiz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.