Siyaset yapayım derken suç işlemek

Adı bende saklı,

Aydın Büyük Şehir Belediye Başkanlığı’nda çalışan emekçi bir delikanlı tanıyorum.

Zaman zaman bana takılır.

Hal hatır sorar, aramızda memleketin ahval-i nizamı hakkında hasbihal ederiz.

Yıllar önce bana hiç CHP’ye oy vermediği halde CHP üyesi olduğunu söylemişti.

“Nasıl oluyor o iş diye?” kendisine sorduğumda şöyle demişti:

“Ekmek davası ağabeyciğim, mecburiyetten üye oldum. Tasvip etmediğim halde CHP’li gibi gözüküyorum. Hatta seçimlerde sandık vazifesi alıyorum. Ayrıca Büyükşehirlerin sosyal etkinliklerine CHP’liymiş gibi katılıyorum, gösterişler yapılırken bir kelle ile bende katkı sağlıyorum. Maksat yeşillik olsun, dostlar pazarda görsün misali…”

Aynı şahıs ile Ağustos ayında Büyükşehir Başkanının rozet merasimi sonrası görüşmüştük.

Bana, Amca “Ben artık CHP’li değilim. Büyükşehir üst düzey görevlileri iş yerinde çalışan ben ve benim gibilere CHP’den istifa edeceksiniz diye mesajlar yolladı. Biz de zaruretten istifa ettik. Ohh, şükürler olsun ki artık CHP’li değilim!” dedi.

Bende kendisine “partisiz mi kalacaksınız, Artık sizi AKP’ye üye olmaya mecbur bırakırlar” dediysem de; “Biz de bekliyoruz öyle olacağını, ancak tahminimiz, 2025 yılı bütçesinin onaylanması sonrası olacağını, 2026 yılını bekliyoruz” demişti.

Geçen gün yine tesadüfen çarşıda yine denk geldi yine hal hatır derken, bana “Amca ben artık AKP’liyim” dedi.

“Hayrola, kendi isteğinle mi oldun? Nereden gerekti şimdi bu, CHP’ye oy vermediğini söylüyordun bundan sonra AKP’ye mi vereceksin?” diye sorduğumda şöyle yanıt verdi:

“Yok yok amca, Büyükşehir Belediyesi üst düzey görevlileri çalışma masalarımıza AKP Üye kayıt formlarını bıraktılar. Doldurup imzalamamız mecburmuş, biz de doldurduk ve AKP’li olduk, Ben artık AKP’li birisiyim. Olsun! Nasıl daha önce CHP’li gözüktüğüm halde CHP’ye oy vermediğim gibi bundan böyle AKP’ye de oy vermeyeceğim.”

TCK’da bir 114. Madde mevcut;

“(1) Bir kimseye karşı;

a) Bir siyasi partiye üye olmaya veya olmamaya, siyasi partinin faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, siyasi partiden veya siyasi parti yönetimindeki görevinden ayrılmaya,

b) Seçim yoluyla gelinen bir kamu görevine aday olmamaya veya seçildiği görevden ayrılmaya, Zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir siyasi partinin faaliyetlerinin engellenmesi halinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

Yasa yapıcı böyle bir maddeyi gerekli görüp Türk Ceza yasasına koyarken;

“Bu hareketlerin suç olarak tanımlanmasıyla, kişilerin siyasî hak ve hürriyetleri güvence altına alınmak istenmiştir.

Maddenin birinci fıkrasının (a) bendine göre, bir kimseye karşı cebir veya tehdit kullanılarak, bir siyasî partiye üye olmaya veya olmamaya, siyasî partinin faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya ya da siyasî partiden veya siyasî parti yönetimindeki görevinden ayrılmaya zorlanması, suç oluşturmaktadır. Bu suçun tamamlanmış şekline göre cezaya hükmedilebilmesi için, cebir veya tehdide maruz kalan kişinin siyasî partiye üye olması veya olmaktan vazgeçmesi, siyasî partinin faaliyetlerine katılması veya katılmaktan vazgeçmesi ya da siyasî partiden veya siyasî parti yönetimindeki görevinden ayrılması gerekmemektedir. Bu amaçlarla, kişiye karşı cebir veya tehdit kullanılması, söz konusu suç tamamlanmış gibi cezalandırılabilmek için yeterlidir. Bu bakımdan söz konusu suç, bir teşebbüs suçu niteliği taşımaktadır.

Birinci fıkranın (b) bendinde, bir kimseye karşı cebir veya tehdit kullanılarak, seçim yoluyla gelinen bir kamu görevine aday olmamaya veya seçildiği görevden ayrılmaya zorlanması, suç olarak tanımlanmıştır. Bu bentte tanımlanan seçimlik hareket açısından da söz konusu suç, bir teşebbüs suçu niteliği taşımaktadır. Bu itibarla, söz konusu suçun tamamlanmış şekline göre cezaya hükmedilebilmesi için, cebir veya tehdide maruz kalan kişinin bu nedenle seçim yoluyla gelinen bir kamu görevine aday olmaktan vazgeçmesi veya seçildiği görevi bırakması gerekmemektedir.

Maddenin ikinci fıkrasında cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir siyasî partinin faaliyetlerinin engellenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu fıkra hükmüyle, siyasî hakların toplu olarak kullanılmasının engellenmesi ceza yaptırımı altına alınmıştır. Bir siyasî partinin faaliyetlerinin cebir veya tehditle ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmiş olması hâlinde, suç tamamlanmış olur.”

Şeklinde gerekçelendirmiştir.

O delikanlı ekmek davası için mecburiyetten üye olduğu partiye oy vermeyeceğini tüm içtenliği ile bana açıkça söylemekte.

Pekâlâ, onları bu şekilde Siyasi partilere üye yapmaya zorlayan, sonra istifaya mecbur bırakan, daha sonra da bir başka partiye üye olması için baskı yapan şahsiyetler.

O kişinin mecburiyetten üye olduğu partiye oy vermeyeceğini bilmiyor mu?

Bilmemesi mümkün değil, o kadar zekâdan noksanlığına sahip olabileceklerini hiç sanmıyorum.

Bu tür hadiseler, ülkede egemen olan siyasal anlayışın ne kadar sığ, etiksel normlardan uzak olduğunu bizlere göstererek geleceğimiz hakkında kuşkuya sevk etmekte.

Üstelik bu tür eylemler Türk Ceza Hukuku nezdinde suç teşkil etmekte…

Suç teşkil etmesinin ne anlamı var, re’sen soruşturma açması gereken hukuk görevlileri vazifelerini layığı ile yapmadıktan sonra…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum