Ramazan TÜLÜ
Tek adam sendromu
Demokraside çoğulcu anlayış yerine çoğunlukçu anlayışı egemen kılar isek bir arpa boyu yol alamadığımız gibi gelişme de sağlayamayız.
Herkesin aynı şeyi düşündüğü, aynı eylemleri yaptığı toplumlar ileri gidemediği gibi belli süre durağanlaşır ve daha sonra da geri gider.
Dünya tarihine bakacak olursak, ilerleme ve uygarlığa çığır açan gelişmelerin merkezinde farklı insanların, düşüncelerin ve bakış açılarının bulunduğu yerleşim yerleri ve ülkelerin olduğu görülecektir.
Yeni fikirler ve bu fikirlerin faydalı olması, gelişmeye katkı sağlaması ancak ve ancak bu tür ortamlarda vücut bulur.
Böylelikle, her türlü görüş bir arada ve birbirine saygı duyarak, çatışmayı sadece fikirlerin doğruluğu ya da yanlışlığı ekseninde yaşanması, tarafların birbirine tahammül edip saygı göstermesi en önemlisi de sağlıklı rekabet için (ki bu politik de olabilir) gerekli ortamın sağlanması ile mümkündür.
Yerel siyasi gelişmeleri uzaktan da olsa takip ediyorum.
Daha önceleri CHP üyesiydim. 2018 de istifa edip ayrıldım. Ayrılma sebebim CHP’nin içinde özellikle yerel ölçekte olup biten kişiliğim ve siyasal anlayışım ile hiç de bağdaşıp örtüşmeyen bakış açıları ve uygulamalardı.
Koskoca bir örgüt tamamen bir belediye başkanının emri altına girmişti. ‘O ne derse o’ oluyordu. Diğer parti üyelerinin fikri ve kişilikleri ve ortaya koymuş olduğu duruşları hiçbir anlam ifade etmeyip adeta yok sayılıyordu.
Hatta sanki babasının çiftliği gibi, tüm mahalle delegeleri listeleri, il delege listesi, genel merkez delege listesi ve aday olabilecek ilçe belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, ayrıca il ve ilçe başkanı ve yönetim kurulu listelerini ya kendi yapıyordu ya da onun onamından geçiyordu.
Olup bitene karşı yukarıdan, yakınmalar gitmesine karşın ve her yanlışlık bilinmesine karşın bir uyarı gelmiyordu. Tabandan da bir tepki yoktu çünkü herkes bir şekilde bu yanlış ve antidemokratik uygulamadan fayda umuyordu. Hatta bazı yakın çevre yandaşlar maaş alıyordu belediye şirketlerinden. Trollüğe soyunan gazeteci ve fertleri anmaya gerek yok sanırım.
“ Benim oğlanı belki işe alır”, ve “Benim kızı işten çıkarırsa ne olur halimiz” diyerek ve beklentiler içinde herkes bu olup bitenlere razıymış gibi bir görüntü sergileniyordu.
Böyle bir ortamda demokratik açıdan hiçbir gelişme ve sağlıklı hizmet yürütmek mümkün olmuyordu. Bu tür olumsuzluklara dahlim olmaması için istifa ederek, olaylara dışarıdan bakmayı yeğledim.
Son onbeş yıldır böyle yürüyen süreç 14 Ağustosta ilgili tek muktedir ‘şahsını himaye altına aldırıp hizmete devam’ taahhüt etmesi ile sona erdi.
Arkasından yapılan mahalle delegelerin belirlenmesi ve devamında yapılan ilçe başkanı ve yönetimi seçimlerinin demokratik bir ortamda yapıldığı, herkesin hoşnut olduğu bir süreç yaşandığı yine partinin üyelerinin sosyal medya hesapları ile kamuoyuna yansıtıldı.
İl başkanı seçimini de kapsayan il kongresinde de aynı beklentiler olsa da eski muktedirden sirayet eden sendromun devam etmesi üyeler arasında yakınmalara konu oldu.
Sıkıntılı görülen kısım ise yıllardır il başkanlığı yapan ve tekrar seçilen şahsın seçilebilmesi için tüm vekillerin birlikte kampanya yürütmesi ve açıkça yanlı davranması, adaylara eşit yaklaşımda bulunmamaları “Ben seni seçtiriyorum, sen de benim tekrar seçilmem için gerekenleri yaparsın artık” misalinin üyeler ve kamuoyu nezdinde oluşması, memnuniyetsizliğin tezahürüydü.
Sorsan herkes ülkenin yönetimini doğrudan negatif yönde etkileyen “Tek Adam Rejimine Karşıyım” der. Ancak, pratikte ise kirlenmiş siyasal ortamda, ilkeler, etiksel değerler, millet ve ülke yararı yerine siyasal ihtiras, kişisel ikbal ve koltuk sevdası, bireysel imtiyaz sahibi olup rant elde etme saikı ile insanların bulunduğu makamlarda sürekli kalmak, o makamlara gelmek isteyen diğer insanlara şans ve olanak tanımaması…
Demek ki en ufak bir yetki ve kudret sahibi olan herkes, kendini tek adam sanıyor ve yek adam olarak kalmak istiyor. Sanki kendinden başka kimse yok ve o işi yapamazmış gibi düşünmek bir nevi siyasi maraz olsa gerek.
Bu tür anlayışı taşıyan ve davranışlarda bulunan şahsiyetler ülkede demokrasinin gelişmemesi ve sürekli geriye gitmesini fırsat bilip şahsi kazanımlar elde edebilirler.
Ancak ve ancak ülke ve halk yararına hiçbir katkıları olmaz ve olmayacağı da unutulmamalıdır!

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.