Türkiye Suriye Üzerindeki Etkinliğini Kaybetti

Emperyalist Devletler, Birinci Dünya Savaşından sonra, Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde oluşturdukları manda yönetimlerinin kontrolden çıkıp kendi çıkarlarına hizmet etmeyecek konuma yönelmeleri, İslam unsurunun güç kazanmaya başlaması üzerine stratejilerinde değişiklik yapıp, bu bölgelerdeki yönetimleri tasfiye ederek kendi çıkarlarına hizmet edecek kendilerine bağlı sözde demokrasiler oluşturma planını uygulamaya başladılar.

Çok önceden planlanmış bir projeyi,(B.O.P) devreye sokan ABD’nin Mısırdan itibaren Afganistan’a kadar uzanan bölge için çok ince ve detaylı planları vardır. Dünya hâkimiyeti için Avrasya’yı, Avrasya hâkimiyeti için de Büyük Ortadoğu’yu kontrol etmenin zorunluluğunu hisseden ABD, bu yolda stratejik bir madde olan doğalgaz-petrol ve ona ulaşım yolları üzerinde egemenlik tesis ederek, rakipleri karşısında stratejik üstünlük sağlamayı amaçlamaktadır. Arap Baharı çerçevesinde, Suriye ye kadar uzanan Kuzey Afrika’daki operasyonlarında ABD ve işbirlikçi emperyalist devletler fazlaca zorlanmadan istediklerini gerçekleştirip, Cezayir, Fas, Tunus, Libya, Mısır da kendi çıkarlarına hizmet edecek yönetimler oluşturup, şirketleri vasıtasıyla da petrol-enerji  kaynaklarına el koydular. Fakat B.O.P si Suriye ye dayandığında, Suriye’nin jeopolitik ve stratejik konumundan dolayı bazı dengeleri gözetmek zorunda kaldılar.

Türkiye’nin şu anda Suriye konusunda izlediği dış siyaset asla BOP’tan ayrı düşünülemez ve değerlendirilemez. Libya, Tunus ve Mısır’daki uygulamalar bu sürecin bir parçası. Ancak Suriye, jeo-politik stratejiler bakımından ABD için son derece önemli. Yani mesele sadece enerji yataklarının denetimi değil. Ayrıca İran’a doğrudan müdahale edecek konumda olmayan ABD’nin, Suriye’deki rejimi tasfiye ederek, kendine bağlı bir rejimin oluşturulması, İran’a yönelik politikalar bakımından önemlidir. İran ve Suriye’de uygulanmayan bir Ortadoğu projesi, bölgede Rusya ve Çin’in etkinlik alanının gelişmesi, buna karşılık ABD’nin bölgesel stratejisinin de çöküşü demektir. Suriye’deki rejimi tek başına değiştiremeyeceğinin farkında olan ABD, eğer izlemiş olduğu politika başarısız olursa,  bölgesel çıkarlarının çok ciddi oranda zarar göreceğini biliyor. Örneğin, körfezin Emperyalizmin hizmetindeki köle devletlerinde çok ciddi politik kargaşalıklar yaşanabilir. Rejimler sarsılabilir. Bu durum ABD’nin Afrika’dan Asya’ya kadar olan bütün etkinlik alanlarını riske atar ki bu durum ABD’ nin kâbusudur. ABD Ortadoğu’da tek başına at oynatan pozisyonunu çoktan kaybettiğini gayet iyi biliyor. Bu nedenle, Suriye’de rejim değişikliğini hesaplarken, kendisi kadar etkin olan başka güçlerin çıkarlarını da göz önüne almak zorundadır.

2011 yılı Mart ayından beri Suriye’deki Esad rejimi yaklaşık beş yıldır devam eden olaylardaki sert ve acımasız tavrı yüzünden büyük oranda meşruiyetini kaybetmiş olmasına rağmen Rusya, Çin ve İran’ın destekleri ile ayakta kalmaya devam etmektedir. A.B.D gezisinde,Türkiye nin isteklerinin göz ardı edilerek, Obama’nın “elimizde sihirli değnek yok” diyerek Türkiye’nin  Suriye konusunda ki isteklerini geriye çevirmesi, ABD’nin Suriye’de Rusya, Çin, İran faktörlerini göz ardı edemeyecek durumda olmasından kaynaklanmaktadır. ABD ve AB Ülkelerinin Türkiye’nin önüne attıkları Suriye yemine balıklama atlayan Türkiye, şu anda Suriye konusunda izlediği yanlış politikanın faturasını her geçen gün daha da ağır olarak ödemek durumunda kalmıştır.

Rusya Orta Doğu’da elinde kalan son ortağı Suriye’yi kaybederse Ortadoğu barış sürecinin dışında kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu itibarla Suriye rejimine her türlü desteği sağlamaktadır. Rusya’nın Suriye konusunda izlediği politikanın arkasındaki sebeplerden bir diğeri de Suriye’nin Rus silah sanayili için önemli bir pazar olmasından kaynaklanmaktadır. 2000 yılına kadar Rusya Suriye’ye yaklaşık 26 milyar dolarlık silah satışı yapmış ve Suriye ordusunun silahlarının yüzde 90’ını Sovyet ve Rusya ürünleri oluşturmuştur Günümüzde Rusya’nın kontrolünde iki uzak deniz üssü bulunuyor. Bunlardan ilki Rusya’nın Ukrayna’dan 2042 yılına kadar kiraladığı tam donanımlı Sivastopol üssü, İkincisi ise 1971 yılında SSCB ile Suriye arasında imzalanan anlaşma ile Rusya’nın kullanımına verilen Suriye’nin Tartus Limanı’ndaki lojistik ve bakım üssüdür. Tartus Suriye’nin Lazkiye’den sonra ikinci büyük ve önemli limanıdır. Rusya bu limanın kullanımı konusunda Suriye hükümeti ile 2005 yılında yeni bir anlaşma imzalamış ve uzunca bir süre daha burayı kullanmayı garanti altına almıştır.

Bu itibarla ABD ve işbirlikçi emperyalistlerin operasyonlarına kayıtsız kalamazdı.. kalmadı da. Türkiye açısından izlenen yanlış Suriye politikasının faturası giderek ağırlaşmaktadır. Uçak olayından sonra Rusya, Suriye’ye yaptığı binlerce ton mühimmat, asker ve teknik silah sevkiyatıyla Suriye’de kalıcı rol oynamaya başlamıştır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.