Efendi BARUTÇU

Efendi BARUTÇU

Üniversiteler, camiiler, bilim ve teknoloji

Geçtiğimiz aylarda sosyal medyada değerli bir fikir adamının şöyle bir cümlesine rastlamıştım: ‘’Cuma günleri hoca efendilerin hutbeden sonra söyledikleri en samimi cümle ‘Muhterem Müslümanlar camiye yardım edin.’

07.02.2020 Cuma günü de hutbede son yılların değişmez klasiği Kudüs’ü dinledik (Bu konuyu ayrıca yazacağım). Hutbeden sonra da Ankara’da Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Esenboğa Yerleşkesinde bir camii inşa edileceğinden bahisle bu camii için yardım talebinde bulunuldu.

Namazdan sonra ilk işim Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğrencilerinden birkaçını aramak oldu. Gençler üniversitenin içinde Cuma namazlarını bile rahatlıkla kılabildikleri geniş bir mescid olduğunu ayrıca on beş dakikalık yürüme mesafesinde Dumlupınar Mahallesinde büyük bir camii olduğunu söylediler.

Şu anda en büyük ihtiyaçlarının özellikle Etlik Yerleşkesinde Mühendislik Fakültelerinde yeteri kadar laboratuvar, laboratuvar araç-gereçleri olmadığını, torna ve CNC tezgahlarının birer ikişer taneden ibaret olduğunu, laboratuvardaki aletlerden çoğunun bozuk olduğunu bu yüzden yeteri kadar Ar-Ge faaliyetlerini yürütemediklerini ayrıca rektörlüğün Ar-Ge faaliyetleri için ayırdığı bütçenin de gülünç denecek kadar yetersiz olduğunu ifade ettiler.

Üniversitelerde çok değişik alanlarda ilmi, fikri faaliyetler yürütmek üzere öğrenci kulüpleri oluşturulmaktadır. Bu öğrenci kulüpleri öğrenim gördükleri alanlarda çok başarılı, isim yapmış uzmanları, fikir adamlarını, ilim adamlarını davet ederler. Gelen bu ilim adamları bilgi birikimlerini, tecrübelerini öğrencilerle paylaşarak hem ufuklarını açarlar hem de kendileri alanlarında başarılı örnek kişiler olarak öğrencileri daha çok çalışmaya teşvik ederler.

Yine Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğrencilerinin bize aktardıklarına göre rektörlük öğrenci kulüplerine bu tür sosyal, kültürel, ilmi çalışmalar için ödenek ayırmamakta ve gençler bu tür çalışmalardan mahrum kalmaktadır.

Yıldırım Beyazıt Üniversitesinin Etlik Yerleşkesine ulaşım çok kolaydır. Esenboğa Yerleşkesi Ankara’ya 30-40 km uzaklıkta olduğu gibi Çubuk ilçesine de bir hayli uzaktır. Üniversitenin öğrenci yurdu inşaatları halen devam etmektedir. Bu sebeple öğrencilerin büyük bir kısmının Ankara’nın değişik semtlerde evlerde barınmaktadırlar. Dolayısıyla görüştüğüm öğrenciler Esenboğa Yerleşkesine ulaşım imkânlarının zor olduğunu, fakat bunun yeni dönemde nispeten kolaylaştığını, sabahları belirli noktalarda öğrencilere çorba dağıtıldığını, ilave güzergahlar ve ek seferlerle birlikte öğrencilerin toplu ulaşım biletlerini sembolik denecek çok küçük rakamlara indirerek Büyükşehir belediyesinin yeni yönetiminin yakın alakası sayesinde öğrencilerin ulaşım imkanlarının biraz daha kolaylaştığını belirttiler.

Bunları dinledikten sonra keşke camiilerde Cum’a namazları sonrası sadece camii inşaatları, kuran kursları için değil de Yıldırım Beyazıt Üniversitesinde kurulacak en son teknolojiye sahip araştırma laboratuvarları, yüz binlerce kitaptan oluşmuş kütüphaneler, üniversite öğrencilerinin rahatlıkla gidip geleceği öğrenci servisleri, öğrenci yurtları inşaatları için de yardım toplansaydı.

Değerli okuyucular Konya Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümünde (Üniversite 2018 yılında ikiye bölünmüş ve ikincisinin ismi Konya Teknik Üniversitesi olmuştur) çok başarılı bir Ülkücü öğrencimizin kısa bir mektubunu paylaşacağım:

‘’Selçuk Üniversitesi rektörlüğüne Prof. Dr. Mustafa ŞAHİN devam ederken, Konya Teknik Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Babür ÖZÇELİK atandı.

Şehir merkezinden toplu taşıma ile neredeyse bir saat uzaklıkta olan Selçuk Üniversitesi Külliyesine büyük paralar harcanarak çok gösterişli bir müze inşa edilmiştir. Bu müzenin içerisine yıllardır müzelik hiçbir şey konulamamış sadece çeşitli sergi faaliyetlerinde kullanılan alelade bir bina haline getirilmiştir. Ne yazık ki bu müzenin hemen karşısında Selçuk Üniversitesinin kurucu rektörü büyük ilim adamı merhum Prof. Dr. Erol Güngör’ün adını taşıyan kütüphanedeki kitap sayısı yaklaşık yüz bin öğrencisi olan üniversite için son derecede yetersiz ve bakımsız durumdadır. Daha geniş, elverişli ve zengin bir kütüphane inşası da düşünülmemiştir.

Üniversitenin merkezine, yürüyerek ancak otuz dakikada gidilebilecek en uzak bölgesine yeni ve büyük bir cami yapımı devam etmektedir. Oysa ki üniversite yerleşkesinin merkezinde gayet bakımlı ve yeterli büyüklükte bir camii vardır.

Halen Konya Teknik Üniversitesine bağlı mühendislik fakültesine daha önce Selçuk Üniversitesine bağlı olduğu dönemde yaptırılan mühendislik fakültesi laboratuvarları içi boş denecek kadar teknik donanımdan mahrum ve öğrenci projeleri destekleri açısından da vahim denilecek derecede yetersiz durumdadır.

Keşke Rektör Mustafa Şahin ikinci bir camii inşaatına başlamak yerine zamanında bu laboratuvarları her türlü araç ve gereçle donatsa ve öğrenci destek projelerine daha fazla kaynak ayırsaydı. Bu yapılamadığı için mühendislik fakültesi öğrencileri yıllardan beri kendi projeleriyle yarışmalara katılmak istediklerinde üniversiteden gerekli desteği görememekte  ya kendi kıt imkanlarıyla veyahut da Konya’daki güç bela irtibat kurabildikleri sanayicilerin desteğiyle bu yarışmalara katılabilmektedirler.  Öğrenciler günümüz mühendislik tekniklerini görebilecekleri cihazlardan mahrum oldukları gibi fakülte laboratuvarlarındaki neredeyse Nuh-u Nebi’den kalma makineleri kullanmak için de fakülte yöneticileri nezdinde büyük çabalar göstermektedir.

Ben İnsansız Hava Araçları üzerine çalışan bir mühendislik takımına mensuptum. 20 Eylül 2018 tarihinde İstanbul’da yapılan takım olarak bizim de katıldığımız TEKNOFEST TUBİTAK İHA yarışmasında biri ikincilik biri üçüncülük olmak üzere iki derece aldık. Toplam ödülü 35 bin lira olan kazandığımız meblağı üniversiteden yeterli desteği göremediğimiz için ileriki projelerde kullanmak adına sakladık.  

Nitekim dünyanın en prestijli “İnsansız Hava Aracı” yarışmalarından biri, belki birincisi olan, her yıl ABD de “AUVSI SUAS” yarışmasına katılmak için başvurduğumuzda üniversiteden herhangi bir destek alamadık. Bizim bu araştırmalarımıza kaynak ayıramayan üniversitemiz aynı günlerde yeni şaşalı bir rektörlük binasının inşaatını bitirmek üzereydi.

İkinci yıl üniversitemiz bölündü ve bizim fakültemiz Konya Teknik Üniversitesi bünyesine geçti. Tabii ki TEKNOFEST’teki başarımız herkes tarafından sahiplenildiği gibi bize bir sonraki yıl için tam destek vaatlerinde bulundular ama bu da sözde kaldı. Bir sonraki yıl katılmak için hazırlandığımız Amerika Yarışması için hava aracımızı TEKNOFEST yarışmasından kazandığımız parayla ürettik. Bu işleri yaparken bir kere kullandığımız parçayı ikinci defa kullanma şansımız yoktu. Yani araç üzerinde bir parça bozulursa ikinciyi almamız çok zordu! Fakültemizde bulunan elektronik ve mekanik parçaları üzerinde çalışmamız ve bunlardan istifade etmemiz de mümkün olamıyordu. Günümüz teknolojisinin olmazsa olmaz bu parçalarını binlerce öğrenci içinden ancak on kişi kullanabiliyordu hem de ikinci bir şans da verilmeden. Fakültedeki binlerce öğrenci de bu çalışmalardan ve bu yarışmalardan mahrum durumda eğitim görmektedir.

Yarışmaya katılacak ekibimizin ABD’ye gidiş-geliş uçak biletleri, araç kiralama, on günlük konaklama giderleri yaklaşık yüz bin TL tutmaktaydı. Fakülte yetkilileri bu iş için verecek yeterli paraları olmadığını söylüyorlardı. Çünkü Selçuk Üniversitesi Rektörü Mustafa Şahin üniversite ikiye bölünmeden hemen önce mühendislik fakültesinin bütçedeki ödeneğini kendi üniversitesinin bünyesinde kalacak fakültelere aktarmıştı.

Tabii üniversiteden destek ümidimiz kalmayınca Konya sanayicilerine başvurduk. Bilet bedellerinin yarısını proje hocamızın yardımıyla hayırsever iş adamları ödedi. Kalan yarısını ise Türkiye Teknoloji Vakfı karşıladı. Hocamızın yaptığı bir toplantıda: -arkadaşlar eğer para bulamazsak ailelerinizden almanız gerekebilir. Biz de destek olacağız siz de kişi başı biner TL verin” dediğini hatırlıyorum.

Bir sene önceki TEKNOFEST başarımızı sahiplenip bizimle her yerde fotoğraf çektirenler destek sözlerini unutmuş, yüzümüze bile bakmıyorlardı. İçimizde cebinden bin TL dahi veremeyecek arkadaşlarımız da vardı. Son hafta bir arkadaşımız rektör yardımcısına “hocam hiç destek olmuyorsunuz” diye sitem edince biraz insafa geldiler ve ABD’ye yarışmaya gidecek 10 kişi için üniversite olarak on bin TL yardımda bulundular. Kişi başı bin TL. Dolara çeviriseniz o sıra yaklaşık 170 ABD doları...

Bütün bu imkansızlıklara rağmen katıldığımız ABD AUVSI SUAS yarışmasında da ağırlık ABD ve Avrupa’dan gelen üniversitelerin bulunduğu 70 takım arasından ülkemize 11.olarak döndük. Üniversitelerinden ve dışarıdan büyük destek gördüğünü düşündüğümüz Yıldız Teknik Üniversitesi aynı yarışmada 3. gelerek göğsümüzü kabarttı. Hem de yeterli destek verildiği takdirde Türk gençliği olarak neler yapabileceğimizi de göstermiş oldu.

Bizden önceki yıl ABD’deki yarışmaya gidip 20.olarak dönen takımdaki arkadaşlarımız da sıralamada geriye düşmelerini tamamen üniversitenin ilgisizliğine bağlıyor,  “Yarışmaya bir hafta kalana kadar bize destek vermediler paramız olmadığı için Drone (hava aracı)’nı yapamadık ve bu yüzden yazdığımız kodları (yazılımları) yeterince deneyemedik. Hava aracımız daha erken elimizde olsaydı çok iyi bir derece alabilirdik” diyorlardı.

Bugün üniversitemizin yeni bina inşaatları aynı imkânsızlıklarla(!) devam ediyor. Müze halen boş. Mühendislik fakültesine yapılan ek bina bolca boş oda ortaya çıkarttı. İnşaatı devam eden ikinci camiimiz ve yeni rektörlük binamız da göz dolduruyor(!). Bakalım Prof. Dr. Mustafa Şahin hoca bu ikinci camii inşaatı sayesinde ikinci defa beklediği rektörlük görevine atanacak mı?

Ağabey üniversite yönetiminin bu tavrının fakültelerdeki hocaların ilgisizliği ve tepkisizliğinden kaynaklandığı inancındayım. Öğrenciyle ilgilenen, öğrenciyi yarışmaya hazırlamak isteyen hoca sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Onlarca hoca ülkemizin geleceği olan öğrencileri yetiştirme gayesiyle çalışsalar inanıyorum ki rektörlükler de bu kadar kayıtsız kalamazlar.

Bugün dünya üniversiteleri bütün imkanlarını Ar-Ge merkezleri için kullanmaktadır. Her üniversitede öğrencileri geleceğe hazırlayan en az on - on beş azimli ve idealist hoca olsa öğrencileriyle çalışıp proje üretseler inanıyorum ki biz bu alanlarda dünyanın en önde gelen ülkelerinden birisi oluruz.

Yarışmaya katıldıktan sonra İngilizcemi geliştirmek için çalışarak üç ay ABD’de yaşayan bir kardeşiniz olarak iddia ediyorum ki Türk insanının önüne imkan ve fırsat verilir ve iyi teşkilatlandırılırsa dünyanın en zeki ve kabiliyetli şahsiyetleri bu milletin içinden çıkacaktır.

Bir örnek vermek gerekirse kendi yaptıkları arabanın elektrik motorunu tamamen arkadaşlarımız üretti. Yine bir yarışmada birinci olan başka bir grup arkadaşımız “otonom araç” yani trafikte yolda kendi kendine gidebilen aracın yazılımını iki senelik çalışmalarıyla tamamladılar. Ülkemizde de ismi sıkça duyulan Elon MUSK’ın dünyada ses getiren TESLA arabaları bu yazılımı kullanıyor. Üniversiteler birer Ar-Ge merkezi olarak kullanılır ve para sadece eğitime harcanırsa biz bunların onlarca katını yapmaya muktedir oluruz.

Yarışmadan sonra Konya’ya dönen arkadaşlarımızdan fakülte idaresi projeye destek olmak için ödedikleri 10 bin lirayı yanlışlıkla verildiği gerekçesiyle geri istemiş. Arkadaşlarımız konuyu sosyal medyada kamuoyunu duyurunca parayı almaktan vazgeçmişler”

Kısaca bir başka üniversiteden daha örnek vereceğim. Artvin Çoruh Üniversitesi’nde tasarruf tedbirleri gerekçesiyle fotokopi makinalarının toplandığı, üniversitenin temel sarfiyat malzemesi olan kağıt kullanımının kısıtlandığı yerde, ibadet etmek için yeterli büyüklükte Cuma günleri dışarıdan imamın gelip hutbe okuyup namaz kıldırdığı mescit mevcutken, rektörlüğün tam karşına, bin öğrenciden daha az kişinin eğitim gördüğü Seyitler Yerleşkesi’ne şehirden uzak bir noktada camii inşaatı yapılmaktadır. Halbuki hocaların ve öğrencilerin derste kullanması gereken saf su bile para ile satılmaktadır.

 

Değerli okuyucular, üniversite gençliğinin durumunu bu sahifelerde ‘’Gençler Türkiye’yi Nasıl Görüyor?’’ başlığında yazmaya çalışmıştım ( bkz. www.efendibarutcu.com)

Bir de değerli hukukçu Kemal Gözler beyin ‘’Akademinin Değersizleştirilmesi’’ (bknz: www.anayasa.gen.tr) başlıklı makalesini okumanızı özellikle tavsiye ediyorum.

Sonuç: Her türlü Ar-Ge faaliyetlerini rafa kaldırıp camii inşaatına odaklanan üç üniversitenin hali pürmelalini ve Ülkücü bir evladımızın feryadından bir bölümünü sizlere aktarmaya çalıştım. Türkiye’nin önde gelen birkaç üniversitesi hariç genelinde vaziyet maalesef böyledir. Şu anda görevde olan 76 sayın rektörümüzün uluslararası bilim dergilerinde hiçbir yayını bulunmamaktadır.

Dünyanın her ülkesinde üniversitelerin ve rektörlerin başarısı o üniversitelerdeki hocaların uluslararası bilim dergilerinde yayınlanan veya atıflarda bulunulan ilmi çalışmalarla, mezunlarının dünyanın en seçkin üniversitelerinden yüksek lisans ve doktora eğitimlerine kabulleriyle, kamu ve özel sektörün seçkin kuruluşlarında iş bulmalarıyla vesaire ölçülür.

Kalkınmış ülkelerde bir üniversite rektörünün başarısı yerleşkeye yaptırdığı camii, kilise, havra, tapınak vs. ile ölçülmez. Bizde ise ölçüler yukarıda görülmektedir.

Dostumuz ve müttefikimiz ABD ve ‘’Dostum Trump’’ varsın Patriot Füzelerini, F-35’leri vermesin.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan İBB Başkanı iken Siirt’te -kendisini 28 Şubatçı Amerikancı generallerin ahmakça mağdur etmesinden dolayı siyasetin zirvelerine taşıyan- okuduğu şiirde ne demişti:

‘’Minareler süngü kubbeler miğfer

Camiiler kışlamız müminler asker…’’

Gerisi vız gelir…

r-018.jpgr.jpeg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum